Milli İrade Platformu’nun düzenlediği Filistin’e destek yürüyüşü, Galata Köprüsü’nde yoğun katılımla gerçekleşti. Ancak yürüyüşün yer seçimi ve izin süreçleri, özellikle sendikal mücadelelerin ve diğer toplumsal eylemlerin engellendiği bir dönemde, ciddi eleştirilerin hedefi oldu. Konuyla ilgili olarak Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi ve DİSK-AR araştırmacısı Prof. Dr. Aziz Çelik, sosyal medya üzerinden çarpıcı sorular yöneltti. Çelik, “Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs mitingini engelleyenler bu izni nasıl verdi?” diye sordu.
Çelik’ten Çarpıcı Sorular
Galata Köprüsü’nde yapılan bu mitinge izin verilmesi, sendikaların, kadın hakları savunucularının ve diğer muhalif grupların toplantı ve gösteri yapma hakkına yönelik engellemelerle kıyaslandığında, kamuoyunda çifte standart tartışmalarını alevlendirdi. Çelik’in açıklamalarında şu sorular dikkat çekti:
Çelik, yürüyüşün yer seçimini sorgulayarak, Galata Köprüsü’nün resmi miting alanları arasında yer alıp almadığını ve bu iznin hangi hukuki dayanakla verildiğini sordu.
Ayrıca köprü üzerindeki kalabalığın güvenlik ve trafik açısından nasıl değerlendirildiğini merak ettiğini ileri süren Çelik, sendikaların ve kadın hakları savunucularının toplantı ve gösteri haklarının sistematik olarak engellenmesine karşın, hükümete yakın grupların eylemlerine ayrıcalıklı muamele yapıldığını vurguladı.
Çelik, kadın hakları savunucularının 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Karaköy’de düzenlemek istedikleri eylemin polis müdahalesiyle engellendiğini hatırlattı. Ayrıca, Polonez işçilerinin sendikal haklar için yaptıkları fabrika önü eylemlerinin güvenlik güçleri tarafından baskı altına alındığını belirtti.
Önümüzdeki Eylemler İçin Örnek Olacak mı?
Prof. Dr. Çelik, açıklamasını şu sözlerle noktaladı:
“Bu çifte standarttan ve keyfilikten ne zaman vazgeçeceksiniz? Önümüzdeki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 1 Mayıs İşçi Bayramı için Galata Köprüsü’nde eylem yapma talebimizi bu örneği hatırlatarak ileteceğiz.”
Galata Köprüsü’ndeki Filistin yürüyüşü, kamuoyunda geniş yankı bulurken, yer seçimi ve izin sürecine dair tartışmalar, farklı toplumsal kesimlerden gelen eleştirilerle büyüyor. Toplumun bir kesimine tanınan gösteri hakkının, diğer gruplara sistematik olarak engellenmesi, temel hak ve özgürlükler bağlamında ciddi bir çelişki olarak değerlendiriliyor. Bu tartışmanın, önümüzdeki aylarda yapılacak toplumsal eylemler ve mitingler üzerinde nasıl bir etkisi olacağı ise merak konusu.