Fransa’da Başkanlık Seçimleri ve Gelişen Irkçılık

Fransa cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimleri En Marche (Yürüyüş) hareketinin lideri Emmanuel Macron ile radikal sağcı Ulusal Cephe Partisi başkanı Marine Le Pen kazandı.

Emanuel Macron yüzde 23,86 oy alırken Marinne Le Pen ise yüzde 21,43 oy aldı.

Soldaki en güçlü aday Jean-Luc Mélenchon ile sağ muhalif parti Cumhuriyetçiler (LR) adayı François Fillon ise yüzde 19-20 arası oyda kaldılar.

Sosyalist Parti (PS) ise, 1969 seçimlerinden bu yana ilk kez ikinci tura kalamadı. Cumhurbaşkanı François Hollande’ın politikalarına karşı PS’nin sol kanadını temsil eden Benoit Hamon, oyların sadece yüzde 6,35’ini alabildi.

Bu aynı zamanda PS’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı en düşük sonuç oldu.

Öte yandan bu sonuçta başta François Hollande olmak üzere PS’nin önde gelen birçok isminin açıktan veya üstü kapalı olarak Emmanuel Macron’a destek vermelerinin de payı var.

Avrupa Birliği (AB) karşıtı olan sağcı adaylardan Nicolas Dupont-Aignan ise yüzde 4,73 oyla altıncı sırada yer aldı. Böylelikle 1958’den bu yana ilk kez sağ ve merkez sağ partilerin ortak adaylarından biri ikinci tura kalamamış oldu.

Hollande’ın “sosyalist hükümeti” uyguladığı politikalarla, Nicolas Sarkozy’i bile aratırken aslında çoktan itibar kaybetmişti.

Türkçesi Yeni çalısma yasası olan Loi Travail, işçi sınıfının mücedelelerle elde ettigi hakların gasp edilmesiydi. Fransa’da tartışmalı olağan üstü hal ve vatandaşlıktan çıkarılma yasalarının ardından Loi Travail ile hak gaspları zirveye varmıştı. Nitekim 2016 yazı boyunca devam eden Loi Travail yasasına karşı yapılan eylemlere sert şekilde müdahale edilmişti. Polisin sert müdahalesi ise hala tartışılan bir konu Fransa’da.

Fas asıllı Çalışma Bakanı Myriam El Khomri tarafından hazırlanan bu yasa ile ekonomik nedenlerden dolayı işten çıkarılma gerekçeleri genişletilebiliyor: Örneğin, şirket bütçesindeki düzensizliği dengeleme veya rekabet gücünü artırmak için kurumsal yeniden yapılanmaya gitme gerekçesiyle çalışanlarını işten çıkartılabiliyor.

Bu yasa şirket ve işverenlere çalışanlarının çalışma süresini arttırma ve maaşlarını düşürme yetkisi verirken 18 yaşından küçük çıraklık eğitimi alan çocukların günlük 10 saate kadar çalışabilmesini
öngörüyor.

Loi Travail karşıtı eylemlere gençlerin yoğun katılımı tesadüf değildi. Gençler mevcut sistemde geleceğini göremiyor, bundan dolayı haklı bir öfkeye sahipler.

Peki demokrasisi ile övünen Fransa’da nasıl olduda Marine Le Pen gibi ırkçı politikalar yapan biri, bu hareket yükselişe geçti?

Fransız Ihtilali’nin simgesi Liberté, égalite, fraternité ( Özgürlük, eşitlik, kardeşlik) artık sadece devlet dairelerinde asılı bir tabeladan ibaret mi?

Peki seçim vaatlerinden biri mültecileri bir gemiye doldurup Fransa’dan göndermek olan Marine Le Pen kimdir? Politikaları nelerdir?

Marine Le Pen, 48 yaşında, avukat. Ulusal Cephe Partisi’nin kurucusu Jean-Marie Le Pen’in üçüncü kızı. Avrupa Parlamentosu fonlarını amacı dışında kullanmak suçlamasıyla hakkında soruşturma açıldı.

* Kapalı bir Fransa istiyor. Sınırların kapatılmasını, göçmen sayısının 10 bin ile sınırlandırılmasını istiyor.

  • Avrupa Birliği’nden ve Euro bölgesinden çıkmak için referandum düzenlenmesini istiyor. Ulusal ekonomiyi savunarak “Önce Fransalılar” diyor. NATO’nun boyundurluğundan çıkmak istiyor.

  • Ülkenin yönetimini üç katmanda yeniden organize etmek istiyor: komün, departman, ulus.

  • Eşcinsel evlilikler ve eşcinsellerin evlat edinmesini sağlayan yasayı kaldırmak istiyor. Programında olmasa da ölüm cezasının yeniden getirilmesi için kapıyı açık bırakıyor. Okulda üniforma kullanılmasını
    istiyor. 62 olan emeklilik yaşını 60’a indirmek istiyor. İş yasasının tamamını iptal etmek istiyor.

  • Çift vatandaşlığı kaldırmak istiyor, yabancı çalıştırmak isteyen şirketlere ekstra vergi yükü getirmek istiyor.

Le Pen’in yükselişi tıkanan sistemde sağcılığın, ırkçılığın gelişimidir. Elbette bu tehlikeli bir gelişim.

Malheureusement… Ne yazık ki dünyada ırkçılık gelişiyor. Emperyal politikaların faturası ise mültecilere çıkarılıyor.

Örneğin, Suriyeli mülteciler adeta dünyanın lanetlileri gibi görülüyor. Onlar üzerinden politikalar, pazarlıklar yapılıyor.Bir yangın yerine dönen Suriye’de insanlar can pazarı yaşarken, onların
canı uluslarası pazarlık konusudur. Peki Suriye’nin başına leş kargaları gibi çöken kimlerdir? Peki neden onların ülkelerini el birliği ile parçaladılar?

Loi Travail karşıtı eylemlerde Rebublique meydanında yapılan forumlarda en çok tartışılan konulardan biri; “Demokrasi nedir? Gerçek demokrasi nasıl olmalıdır? ” sorularına aranan cevaplardan oluşuyordu.
Bu sorular ve yanıtlari insanlığın özgürlük, eşitlik ve kardeşlikle yaşayacabileyeceği yeni bir sistemin arayışıdır!

Yükselen bu ırkçılığın panzehiri demokrasi güçlerinin gelişen mücadelesidir!