Düşman ceza hukuku, bir hukuk teorisi olarak ilk kez 1985 yılında Alman hukukçu Günter Jakobs tarafından ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre, ceza hukuku uygulamasında vatandaş ve düşman ayrımı yapılmalıdır. Vatandaşlar, ceza hukukunun tanıdığı tüm haklardan yararlanırken, düşmanlar ise tehlikelilikleri nedeniyle haklardan mahrum bırakılmalıdır. Düşman ceza hukuku, terör gibi toplumsal güvenliği tehdit eden ağır suçları işleyen bireyleri hukuk dışı birer düşman olarak görür ve onları kusurluluk yerine tehlikelilik halleri üzerinden değerlendirir.
Düşman ceza hukuku teorisinin en somut uygulaması 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD tarafından Guantanamo Hapishanesine konulan tutuklularla ilgili yargılama ve infaz usullerinde görülmüştür. Bu tutuklular, savaş esiri olarak değil, düşman savaşçısı olarak nitelendirilmiş ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
Türkiye’de de düşman ceza hukuku uygulamalarına rastlamak mümkündür. Özellikle son yıllarda muhalif siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları üyeleri üzerinde baskıcı ve keyfi bir yargılama süreci işletilmektedir. Bu süreçte, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı gibi temel hukuki ilkeler ihlal edilmekte, tutuklama tedbiri cezalandırma aracına dönüştürülmekte ve uzun süreli tutukluluklar yaşanmaktadır.
Bu bağlamda, iki önemli dava örneği olarak Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarını ele alabiliriz. Selahattin Demirtaş, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski eş genel başkanı ve milletvekilidir. 2016 yılından beri tutuklu bulunmaktadır. Hakkında açılan çok sayıda dava nedeniyle toplam 142 yıl hapis cezası istenmektedir. Demirtaş’ın tutukluluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından siyasi amaçlı olduğu gerekçesiyle iki kez ihlal kararı verilmesine rağmen devam etmektedir. AİHM kararlarının uygulanmaması Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı bir tutum sergilediğini göstermektedir.
Osman Kavala ise bir iş insanı ve sivil toplum aktivistidir. 2017 yılından beri tutuklu bulunmaktadır. Hakkında açılan Gezi Parkı davasında beraat etmesine rağmen tahliye edilmemiştir. Ardından hakkında yeni bir dava açılmış ve 15 Temmuz darbe girişimiyle bağlantılı olmakla suçlanmıştır. Kavala’nın tutukluluğu da AİHM tarafından haksız ve keyfi olduğu gerekçesiyle ihlal kararı verilmesine rağmen devam etmektedir. Kavala’nın yargılanması, Türkiye’de sivil toplumun susturulmaya çalışıldığını göstermektedir.
Sonuç olarak, düşman ceza hukuku, demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemez bir anlayıştır. Ceza hukuku, vatandaş ve düşman ayrımı yapmaksızın herkese eşit ve adil davranmalıdır. Düşman ceza hukuku uygulamaları, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve uluslararası hukuka aykırıdır. Türkiye’de de düşman ceza hukuku uygulamalarına son verilmeli, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve diğer tüm siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır.
- Kaynaklar:
- Düşman Ceza Hukuku – Hukuk Defterleri https://hukukdefterleri.com/dusman-ceza-hukuku/
- Jurix | Vatandaş ve Düşman Ceza Hukuku https://jurix.com.tr/article/9149
- HDÜŞMAN CEZA HUKUKU VE UYGULAMALARI – DergiPark https://dergipark.org.tr/tr/pub/yuhfd/issue/66555/1041620
- Guantanamo Bay detention camp – Wikipedia https://en.wikipedia.org/wiki/Guantanamo_Bay_detention_camp
- Av. Salih GÜLGELDİ: DÜŞMAN CEZA HUKUKU – Hukuki Haber https://www.hukukihaber.net/dusman-ceza-hukuku
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024