Otopsi raporuna göre, 1.55-1.60 boylarında ve 55 kilogram ağırlığında. Sedat Caner, Nokta (2, 9 Şubat 1986) dergisinde yayınlanan itiraflarında.”orta boylu, kumral, güzel bir kadındı. Okumuş bir kadın değildi ama bayağı kültürlüydü.” diye anlatıyor Cennet’i. Sedat Caner kim mi? O da zamanın Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt‘ın, Şemdinli’de 2005 yılında Umut Kitabevi’ne yönelik düzenlenen bombalı saldırının faili olarak yakalanan ve 39 yıl 10 ay ve 27 gün hapse mahkûm olduktan 8,5 yıl sonra 2017’de tahliye edilen Assubay Ali Kaya için söylediği türden bir “iyi çocuk” “Kavgacı bir tip değildim çocukken, sakin bir çocuktum. Futbol oynardım. Hatta Vefa Gençlik’te falan oynadım. Sokakta pek oynamazdım. Bir de tiyatro. O zamanlar Asım diye bir arkadaş okulda amatör tiyatro çalışmaları yapıyordu. Hatta Gelenbe Tiyatrosu’nda Keloğlan [oyununda] oynamıştım.” diye anlatıyor kendini.
Küçük Sedatçık büyür, Etiler Polis Okulu‘na gider, 1978’in Ağustos ayında polis çıkar, 63823 sicil numaralı elbisesini giyer. Kurada Siir’ti çeker, İstihbarat’ta kalır. Nokta dergisi için Sedat Caner ile görüşen İpek Çalışlar ve Sedat Can onu “30 yaşında, lacivert hafif yıpranmış takım elbisesi, yumurta topuklu pabuçları, düzgün kesilmiş saçları, atletik yapısı ve düzgün fiziği” ile hatırlıyorlar. Her genç gibi ufak tefek kötü alışkanlıkları da vardır Sedat’ın. İçkisini, sigarasını bilmiyoruz ama itiraflarında “kayınbiraderine bile işkence yaptı[ğını]” anlatıyor. İlk işkencesini Bertis Köyü‘nden 45 yaşlarında bir erkeğe yaptığını söylüyor; 200’e yakın kişiye işkence yaptığı da yine kendi ifadesi. Merhametli (!) bir işkenceci Sedat Caner. Mesela Pazarcık Ortaokulu‘nda okuyan küçük bir kız getirilir Sedat’a; şöyle devam ediyor itiraflarında “Copla tecavüz olayı oldu. Bundan tek bir kişi sorumluydu. İşte, ‘Alevi bu kız, yarın öbürgün çocuk doğuracak. Doğurmasın. Bunun zürriyetini yok edeceksin. Bunun doğuracağı çocuk da komünist çıkacak’ diye bir laf etmişti. Bütün sorgulamacılar nefret etmişti… İğrençti yani.” Dedim değil mi, merhametli(!) bir işkenceci diye? Tecavüze falan karşıdır Sedat ama “tecavüz tehdidi”nin sorguda en çok işe yarayan uygulamalardan biri olduğunu da iyi bilir. Misal, “Adamın karısı da alıp getirildi, eskilerdendi. Hatta ismini dahi kimse bilmiyordu… onu çözemiyorlardı. Karısı getirildi, anadan doğma soyuldu……’un gözlerini açıp kendisine karısının anadan doğma çırılçıplak halini gösterince….’un karısına karşı da aşırı bir ilgisi vardı. ‘Üzerinden bir alay adam geçirttiririm’ deyince, karısnı da öyle çıplak görünce, gözünde her şey yapılabilir düşüncesi de olduğu için, bunun korkusuyla çözülmüştü. Karısına da sonradan işkence yapıldı ve sonradan ikisi de cezaevine yollandı.”
Sedat tecavüze zinhar karşıdır (!) ama sonuçta “cop sokmak” da işkence sayılmaz(!) ona göre. Muhtemel ki, “söz konusu devletin bekasıysa cop teferruattır” diye düşünür, kim bilir. Şöyle anlatıyor Sedat: “Aranan bir sanığın kız kardeşine yapılan işkence olayını bizzat ben kendim yapmıştım. Eğitim Enstitüsü’nün üçüncü katında, alt taraftaki odalar dolu olduğu için oraya çıkarmıştım. Kadını soyup manyetolu telefonla elektrik verdik. Orada askı için müsait yer yoktu, onun için ellerini sandalyeye kelepçeyle bağlayıp elektrik verdik. O sırada manyetoyu bizzat ben çeviriyordum. Bu kıza cop sokma olayı daha sonradan aşağıdaki sorgulama odasında gerçekleşti. Biz bir şey elde edememiştik. ‘Nerede olduğunu bilmiyorum. Bir sefer geldi gitti, bilmiyorum’ diyordu. Elektrik işkencesinden dolayı sanık altına pislediydı. O zamana kadar elektrik verdiydik. Altına pisledikten sonra bıraktıydık. Bilfiil olayında yapmış olduğum işkence bu.”
Laf nereden nereye geldi. Ben Cennet Değirmenci‘yi anlatacaktım değil mi? Cennet 1955 doğumlu, Malatya Akçadağ/Kürecik’li. Kaypakkaya’nın örgütünden, TKP/ML’li. 1982’de 27 yaşındayken Gaziantep’te işkencede öldürüldü. İsmail Saymaz onun 12 Eylül’den sonra işkence’de öldürülen tek kadın devrimci olduğunu söylüyor.
Sözü Sedat Caner‘e, daha doğrusu onunla röportaj yapan İpek Çalışlar ile Sedat Can‘a bırakalım: Cennet Değirmenci 22 Mayıs günü evinden Kahramanmaraş Emninet Müdürlüğü’nde görevli gezici sorgulama timi polis memurları Hüseyin Gülersönmez, Mustafa Yazıcı ve Sedat Caner tarafından alınır. Sedat Caner, o günü yıllar sonra şöyle anlatıyor: “Cennet Değirmenci, Devrimci Halkın Birliği kuryesi [TKP/ML] olaraktan geçiyordu. Gaziantep Düztepe’ye örgütün evine gittiğimizde Cennet Değirmenci’yi evde yakaladık. Örgüt evinde yapmış olduğumuz aramadan sonra aldık. Antep sorgulama binasına getirdik. Biz orada sorgulamanın istihbarat ekibi olaraktan bulunuyorduk. Çeşitli vilayetlerden bize bildirilir, biz de gidip araştırma yapardık. Yakaladıktan sonra onu yakaladığımız yerden alıp olduğu yerde sorgulama yapıyorduk. Sorgulama yerini gösterin diyorduk, onlar da gösteriyorlardı. Ve gereken muameleye başlıyorduk. Bizim için gerekli araç ve gereçler orada mevcuttu.
Sedat Caner’in “gereken muamele” dediği işkence işte; falakadan elektrik vermeye, cop sokmaktan asmaya kadar uzanan işkenceler; “Gerekli araç ve gereç” ise filistin askısı, kasap askısı, falaka, ameliyat masası gibi işkence aletleri. “ Her mesleğin bir jargonu olur da fahişelikle birlikte dünyanın en eski mesleklerinden biri sayılan işkencecilik mesleğinin jarjonu olmaz mı hiç?
Sedat Caner ile devam edelim: “Emniyet Amiri Hüseyin Gülersönmez, kendisinin orada kalıp Cennet Değirmenci’yi sorgulayacağını, bizim de örgüt evine tekrar gidip hücre kurmamızı söyledi. Ve biz Mustafa Yazıcı ile geri döndük. Hüseyin Gülersönmez’i orada bıraktık. Biz oradan çıkarken Cennet Değirmenci’yi soymuş, Filistin askısına alıyordu… Sabaha karşı üç buçukta tekrar sorgulama yerine geldik. Sorgulama grubunda aşağıda görevli arkadaş, ‘Yukarıya çıkıp bir bakın, siz gittiğinizden beri bu adam kızı vıyaklattırıp duruyor, gebertecek onu’ dedi. Yukarıya çıktığımızda odayı içerden kilitlemişti. Açtı, girdik. Bir de baktık içerde Cennet Değirmenci’ye suni teneffüs yaptırıyor. ‘Ne oldu buna’ diye sorduğumuzda Mustafa Yazıcı ile ikisi kollarına girdiler. Ben de arabanın yanına indim. Getirdiler kızı arka koltuğa oturttular. Ben hastaneye doğru yöneldim. Hüseyin Gülersönmez hastaneye gitmeyeceğimizi, hemen Maraş’a döneceğimizi söyledi. Bunun üzerine Maraş’a dönmek için yola koyulduk… Narlı’ya geldiğimiz sırada kızın arka koltukta hiç kımıldamaması dikkatimi çekmişti. O sırada şahsı inceledik. Cennet Değirmenci ölmüştü.”
Cennet’in cesedinin çabuk çürümesi için definden önce neşterle vücuduna derin yaralar açmayı da ihmal etmezler.
Cennet’in işkence ile öldürülmesi ile ilgili dava sürerken 1983’te Kahramanmaraş’ta Devrimci Yol’a yönelik operasyonda gözaltına alınan bir kişi, Sedat Caner’in örgüte yardımcı olduğunu iddia eder. İfadesi alınan Sedat Caner, Kahramanmaraş’ta Alevilerin ve sol görüşlülerin bulunduğu Yörük Selim Mahallesi’nde oturduğu gerekçesiyle bu şekilde suçlandığını, iddianın asılsız olduğunu ve polislikten önce Adalet Partisi üyesi olduğunu anlatır. Buna rağmen 5 Nisan 1983’te “sakıncalı personel” kapsamına alınır ve 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun 16 Kasım 1983’te İçişleri Bakanlığı’na yazdığı, “Gerek iş yerinde gerekse muhitinde ideolojik faaliyetlerde bulunduğu” yazısıyla birlikte 25 Kasım 1983’te polislikten atılır (Radikal, 29.02.2016). İşte aslında Cennet Değirmenci olayının tüm ayrıntıları da bundan sonra ortaya dökülmeye başlar. Sedat Caner, Nokta dergisine konuşur. 2010 yılında dosyayı tekrar açan savcılık, 2012’de İçişleri Bakanlığı’na başvurarak, Caner’in 1980-1983 arasında adli ve idari soruşturma evraklarını ister. Emniyet savcılığa 96 sayfa evrak gönderir İşte, Cennet Değirmenci’nin işkencede öldürülmesine ilişkin tutanaklar bu 96 sayfanın içerisinden çıkar. Cennet Değirmenci‘yi işkencede öldüren üç polisten biri, itirafçı polis Caner’dir.
8 Şubat 1986 tarihli Milliyet gazetesinin 11. sayfasında minik bir haber yer alır. Habere göre 7 Şubat’ta “Polis Memuru Sedat Cener’in itiraflarını yayınlayan nokta dergisinin son iki saysının [2 Şubat ve 9 Şubat 1986] toplatılması konusundaki mahkeme kararına Şişli Asliye Ceza Mahkemes’nde itiraz edil[ir.] Hakkında 1-6 yıl hapis istemiyle dava açılan derginin Yazı İleri Müdürü Arda Uskan’da ‘Yayınımızda suç unsuru olsaydı önce biz yayınlamazdık’ dedi.”
*
Gökten üç elma düşmüş, Cennet Değirmenci öldürülmüş; Cennet’in katili Sedat Caner, Dev-Yol‘a yardım suçundan meslekten atılmış; Dev-Yol‘a yardım ettiği için işten atılan Cennet Değirmenci’yi öldüren Sedat Caner‘in itirflarını yayınlayan Nokta dergisi toplatılmış… Velhasılı, devlet ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.