Büyük Sessizlik: Evrenin Çelişkisi ve Türkiye’nin Gerçeği

21 yaşında Pisa Üniversitesi’nden fizik doktorası alan Enrico Fermi’nin (1901–1954) adı, nükleer enerjinin doğuşuyla birlikte anılır. Manhattan Projesi’nde lider rol üstlenen, 1938’de Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen Fermi, yalnızca atom çağının değil, aynı zamanda evrensel bir düşünsel sorgulamanın da öncüsüdür.

Fermi’nin “Büyük Sessizlik Kuramı” veya bilinen adıyla “Fermi Paradoksu”, basit bir soruyla başlar: Evren bu kadar büyükse ve yaşam olasılığı bu kadar yüksekse, neden kimseyle karşılaşmadık? Neden uzaydan bir sinyal, bir iz, bir temas yok?

Bu soru, bilimsel olduğu kadar felsefî bir derinlik de taşır. Eğilmez, bu kozmik çelişkinin peşinden giderek yazısını günümüz Türkiye’sine yönlendiriyor: Peki bu dünyada, özellikle Türkiye’de bu kadar büyük toplumsal eşitsizlikler ve adaletsizlikler varken, neden kimseden ses çıkmıyor?

Yazının ikinci bölümünde, Fermi Paradoksu bir metafora dönüşüyor. Türkiye’de ekonomik bozulmanın ulaştığı boyutlar ve bu durum karşısında toplumun içine girdiği derin sessizlik irdeleniyor. Eğilmez, yalnızca teknik verilerle değil, sınıfsal ayrışmanın yarattığı sessizlikle de ilgileniyor.

Gelir Dağılımında Derin Yarılma

Türkiye’de gelir dağılımının geldiği noktayı şu dramatik tabloyla açıklıyor:

  • 17 milyon kişi Portekiz düzeyinde (yaklaşık 27.000 $)

  • 17 milyon kişi Brezilya düzeyinde (yaklaşık 10.000 $)

  • 17 milyon kişi Tayland düzeyinde (yaklaşık 7.000 $)

  • 35 milyon kişi Ürdün düzeyinde (yaklaşık 4.000 $) gelirle yaşıyor.

Bu tablo, yalnızca gelir farklarını değil, bir ülke içindeki farklı ekonomik evrenleri de gösteriyor. Aynı şehirde yaşayan insanlar, birbirlerinden kıtalar kadar uzak yaşam standartlarına sahip. Eğilmez’in dikkat çektiği bir başka çarpıcı örnek, özel okul ücretleri. Türkiye’de bu ücretler, kişi başına gelir açısından Türkiye’nin 4 katı olan ülkelerdeki seviyelerde, hatta daha yüksek: 20.000 – 30.000 $.

Satın Alma Gücü: Parite Oyunu ve Gerçek Hayat

Resmî istatistikler satın alma gücünün hâlâ “görece iyi” olduğunu gösterse de, gerçekler çok farklı. Düşük kur nedeniyle oluşan sahte bir refah yanılsaması söz konusu. Ancak otomobil, kira ve gıda fiyatları açısından Türkiye, Avrupa ortalamalarının dahi üzerine çıkmış durumda.

Eğilmez’e göre bu tablo, özellikle “faiz neden, enflasyon sonuç” tezinin uygulandığı son birkaç yılda belirginleşti. Fiyatlar artarken, halkın buna verdiği tepki ise paradoksal bir şekilde azalıyor.

Toplumsal Sessizlik: Kader mi, Kabullenme mi?

Yazının son bölümünde Fermi Paradoksu, Türkiye’nin sosyolojik yapısına uyarlanıyor. Ekonomik gerçeklerin giderek ağırlaşmasına karşın toplumdan yükselen sesin cılızlığı, bir tür dünyevî sessizlik paradoksu olarak ele alınıyor.

Eğilmez’in gözlemi şu: Geliri Avrupa düzeyine yakın olan sınıflar itiraz ederken, daha düşük gelir grubundakiler çoğunlukla bu durumu ya kader, ya sınav olarak görüp kabulleniyor.

Bu, tam anlamıyla bir “büyük sessizlik”. Evrende olduğu gibi Türkiye’de de, tüm bu adaletsizlik ve bozulma karşısında ses çıkmıyor. Eğilmez bu sessizliği, Fermi’nin yıldızlara bakarken sorduğu soruyla özdeşleştiriyor:

“Eğer sorun bu kadar büyükse, neden kimse konuşmuyor?”

Sessizliğin Gölgesinde Yaşamak

Mahfi Eğilmez’in “Büyük Sessizlik Kuramı” başlıklı yazısı, yalnızca fiziksel evrene değil, toplumsal evrene de ayna tutan güçlü bir düşünsel anlatı. Fermi Paradoksu’ndan yola çıkan yazı, Türkiye’deki ekonomik çöküşe, sınıfsal adaletsizliklere ve bu çöküş karşısında halkın büyük çoğunluğunun sessizliğine odaklanıyor.

Yazı, şu acı soruyu yeniden sormamıza neden oluyor: Belki de evrende yalnız değiliz, ama dünyada giderek daha yalnızlaşıyoruz.


Kaynakça:

  • Mahfi Eğilmez, Büyük Sessizlik Kuramı, Kendime Yazılar, Mayıs 2024.
  • Hubble Space Telescope, NASA Archives
  • Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmaları
  • OECD Eğitim Harcamaları Veritabanı