Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin durumu hakkında yıllık değerlendirme raporunu açıklayan Jagland, “muhalif görüşleri dışlayarak toplumdaki genel hoşnutsuzluk üzerinde oynayan tüm siyasi güçler” şeklinde tanımladığı popülizmi, günümüz Avrupasında “demokrasi önündeki en önemli tehdit” olarak gösterdi.
Popülist hareketlerin, iktidarda oldukları bazı ülkelerde “anayasal kurallara açıkça karşı çıktıklarını ve ülkenin uluslararası yükümlülüklerine aykırı davrandıklarını” belirten Jagland, kimi ülkelerde ise “elitleri suçlayan ve göç konusuyla vatandaşların korkularını sömüren milliyetçi ve yabancı düşmanı partilerin sayısındaki artışa” dikkat çekti. Jagland, “zemin kaybetme korkusundaki geleneksel siyasi partiler de bu fenomene iltica ve kamusal düzenle ilgili konularda tutumlarını sertleştirerek yanıt vermekteler” ifadelerini kullandı.
Müslümanlar zarar görüyor
Bu durumu, geniş kitlelerin desteğini kazanmak için “uçuruma doğru bir yarış” olarak tanımlayan Jagland, en fazla zarar gören topluluğun Müslümanlar olduğuna vurguda bulundu.
Jagland, popülistlerin bir diğer ortak yanının “milliyetçi duyguları okşamak amacıyla uluslararası kurumları eleştirme” olduğunu, bu kapsamda, “uluslararası kurum, yargı ve antlaşmaların ‘halkın egemenliğini çalmakla’ suçlandığını” ifade etti.
Tüm bunların “demokrasi için bariz risk oluşturduğunu” söyleyen Avrupa Konseyi Genel Sekerteri, “Avrupa’da popülizmin hoşgörülür hale geldiği ve bayağılaştığı bu gidişata karşı aktif biçimde direnmeliyiz” uyarısında bulundu.
En etkin silah AİHS
Popülizme karşı Avrupa’daki en etkin silahın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olduğunu savunan Jagland, tüm Avrupalı siyasi yöneticilerden bu sözleşmeye bağımlılıklarını tekrar dillendirmelerini istedi. Avrupalı siyasilere “Bu sözleşme daha zıt ve şoven bir Avrupa’ya karşı demokrasilerimizin son güvenlik ağıdır” ifadeleriyle seslendi.
Popülist tezler yayılıyor
Avrupa genelinde gerçekleştirilen araştırmalar, sağ ve sol popülizmin kıta genelinde yayıldığını gösteriyor. IPSOS kurumu tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, popülist tezlerin Avrupa’nın 5 büyük ülkesinde (Almanya, Fransa, İtalya, Birleşik Krallık ve İspanya) “çoğunluğu” etkilediğini gösteriyor.
Araştırmaya göre, popülist partiler arasında farklar olsa da, bu hareketlerin yükselişleri “tükenme duygusu”, “geleneksel siyasi parti ve uluslararası kurumlara olan güvenin azalması” ve “güçlü lider talebi” gibi faktörlere dayanıyor.
Tükenme duygusu
İtalya’da halkın yüzde 73’ü ülkenin “tükenmekte olduğunu” düşünüyor. Bu oran İspanya’da yüzde 69, Fransa’da yüzde 67, İngiltere’de ise yüzde 57. Bu duygunun Avrupa’da çoğunlukta olmadığı tek önemli ülke Almanya (yüzde 47).
Hükümetlere güvensizlik
Avrupa’da halklar artık hükümetlerine de güvenmiyor. İspanyolların yüzde 89’u, İtalyanların yüzde 80’i, Fransızların yüzde 77’si, Almanların yüzde 70’i, İngilizlerin ise yüzde 66’sı “hükümetime güvenmiyorum ya da az güveniyorum” diyor.
AB gibi uluslararası kurumlara güvenmeyen İspanyolların oranı yüzde 77. Bu oran Fransa’da yüzde 65, İtalya’da ise yüzde 64.
Güçlü lider arayışı
Araştırmaya göre bu tükenmişlik ve güvensizlik duygusu Avrupa halklarını “güçlü lider” arayışına da sürüklemekte. Birkaç gün sonra yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecek Fransa’da halkın yüzde 80’i “oyunun kurallarını değiştirecek bir lider için oy vermeye hazır olduğunu” söylüyor.
Bu oran İtalya’da yüzde 68, Birleşik Krallık’ta yüzde 50, Almanya’da yüzde 21 seviyesinde. İspanya’da ise halkın yüzde 62’si “radikal biçimde statükoyu değiştirecek bir parti veya lider” için oy verebileceğini ifade etmekte.
Deutsche Welle Türkçe, Kayhan Karaca
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024