Acilen bir kahraman lazım! Tıpkı Martin Luther King gibi bir hikâyesi olan ve bu uğurda hayatını ortaya koymaktan çekinmeyen. Sıkıntılarımızı, ekonomik bunalımlarımızı yok edecek, insan haklarını hayata geçirecek büyülü, cesur bir kahraman. Gerçek bir kahraman! Rengi, cinsi önemli değil, insan olsun yeter. Kadın olsa iyi olurdu ama tarihe baktığımızda pek kadın kahraman göremiyoruz. Nasıl ki kadınlardan Peygamber, evliya yoksa makûs talihimizi yerle bir edecek bir kadın kahraman da yok ne yazık ki. Yakın tarihte de olacak gibi değil.
Aslına bakarsanız ne istediğimizi biz de bilmiyoruz. Bildiğimiz, sıkıldığımız, artık tamam dediğimiz; Elinde sihirli değnekli birini beklediğimiz. Kimseye iyi- kötü de diyemiyoruz çünkü yarattığımız kahramanlar sonradan birer diktatöre dönüşüp hevesimizi kursağımızda bırakıyor.
Kahramanlar her ülkenin canı, ruhudur. Her kahramanın bir hikâyesi vardır.
Diktatörler ise Neron gibi sevdiği kentleri gözünü kırpmadan ateşe verenlerdir. Hitler gibi ülkesinin insanlarını gaz odalarında yakarken keyif alanlardır. Ülkesinin aydınlarına, yazarlarına, sanatçılarına sürgünleri reva görenlerdir. Bunlar yani geçmiş gözümüzü korkutuyor. Biz biz mi olmak istiyoruz yoksa yarattığımız diktatörlerin eteğinde, gölgesinde var olmak mı istiyoruz? Biz nasıl bir yaşam istiyoruz?
İçine doğduğumuz çağın barbarlığı anlatılsaydı, kuşkusuz doğmak istemezdik. Ama doğduk işte! Bu çağın parçasıyız. Aman canım kahraman olmayıversin, normal bir insan olsun. Ah evet ya normal? Her şey o kadar anormalken birden ağzımdan çıktı normal insan arayışı.
Ayrıca bunca barbarlığı, anormalliği reddetmek için yapacağımız çok şey var. illa ki çarpışalım ölelim demiyorum. Sözgelimi yazmayabiliriz, konuşmayabiliriz, gerekmedikçe sokağa alış verişe çıkmayabiliriz. Hatta herkes herkesi sevmek zorunda da değil ama illa ki yeryüzünün ve bu ülkenin hepimizin olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Keşke diyorum Küçük Oskar gibi büyümeyi red edebilseydik. Gerçi bir topluluğun parçası olduktan sonra red edeceğimiz şeyler azalıyor. Çarkın dişlisi oluveriyoruz.
Bana garip gelen ne biliyor musunuz? Bir taraftan diktatörleri indirmeye çalışırken diğer taraftan yeni diktatörler yaratmaya çalışmamız. Ha şu da anlaşılır elbette; Beynimizde bir Anayurt varsa kahramanlar ve diktatörler olacaktır. Özellikle bizim gibi ülkelerin insanları kahramansız ve diktatörsüz yapamıyor. Çünkü insanlar kendi ideallerini, cesaretlerini kahramanlara bakarak hayata geçiriyorlar. Kendi kimliğimizi bulduğumuz kahramanlar diktatör olmaya başladığındaysa desteğimizi çekmeye kıyamıyoruz.
Yirmibirinci yüzyılda kahramanlar ve diktatörler yaratmak kadar aptalca bir düşünce olabilir mi? Bu düşünceyi unuttuğumuz içinse yarattığımız kahramanların nasıl Tanrı’ya, diktatöre dönüştüğünü de hayretler içinde seyrediyoruz.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023