Abdullah Gül’dür Ama Dikenleri Kanlıdır

Türkiye’nin 11. CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül, emekli olduktan sonra siyaset sahnesine pek çıkmasa da dönem dönem sahneye bir dalış yapar. Özellikle Türkiye siyasetinin kritik dönemeçlerinde Abdullah Gül,yaÄŸlanır, yıkanır, cilalanır ve tekrar sahneye çıkarılmak istenir. Biraz da kamuoyu tepkisi ölçülür. Aslında Abdullah Gül’ün bu vakitten sonra ille de siyaset sahnesinde iyi bir rol kapayım derdi var mı bilinmez ama belli çevreler, Gül’ü sahneye çıkarmak için ısrarcı olabiliyorlar. Riskli meselelerde Gül’ün ihtiyatlı davrandığı biliniyor. Güvencesini aldıktan sonra “istemem ama yan cebime koy” misali bir bakmışız,Abdullah Gül kulis çalışmalarına baÅŸlamış. Bugünlerde Abdullah Gül tekrar gündeme oturdu.

Türkiye tarihinin en kritik seçimi olacak yakında. Belki de son seçimi. Şayet Tayyip ErdoÄŸan kazanırsa son süreçte zaten pek iÅŸlemeyen TBMM, yasalar, hukuk sistemi tamamıyla tek adam rejimine dönüşecek. Daha doÄŸrusu islami faÅŸist rejim kurumsallaÅŸacak. Kendini bazen halife bazen de padiÅŸah sanan Tayyip ErdoÄŸan’ın saltanatı kurumsallaÅŸacak. Yasama, Yürütme, Yargı tek adamın iki dudağının arasındançıkacak bir sözle yaÅŸam bulacak.

AKP’nin 16 yıllık iktidarında medya dahi tekleÅŸirken, her şey tekleÅŸtiriliyor. İfade özgürlüğü desek hak getire, sosyal medyada bile insanlar konuÅŸamaz, yazamaz hale getirildi. Nitekim sosyal medya paylaşımlarından dolayı yüzlerce kiÅŸi gözaltına alındı, tutuklandı. Bağımsız yargı yok, yasalar bir gecede meclisten geçiyor, bağımsız gazetecilik yok, muhalefet eden, eleÅŸtiren gazeteciler hapishanelere atılıyor. Hapishaneler, akademisyen, öğretmen, gazeteci, avukat ve öğrencilerle dolu. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, Türkiye’nin ahvali ortada. İnsanlar bıktı artık. Bir de ekonomik çöküş baÅŸladı, bu defa ekonomik kriz şiddetli bir deprem gibi geliyor. Birçok kiÅŸi ErdoÄŸan gitsin de ne olursa olsun diye düşünüyor. Elbette haklılar. Yalnız yaÄŸmurdan kaçarken doluya tutulmamaya, denize düşünce yılanasarılmamaya dikkat etmek gerek.

Evet, bu koÅŸullarda tekrar Abdullah Gül gündeme geldi. Abdullah Gül’ün sesini yükseltmeden sakin konuÅŸması, Tayyip ErdoÄŸan gibi agresif, saldırgan, hakaretler eden, sinirli olmayan tarzı bazen Abdullah Gül’ü daha sempatik gösterebilir. Yanılgı burada baÅŸlar. Abdullah Gül’ün geçmiÅŸini, Erbakan’ın öğrencisi olmasını, AKP’yi Tayyip ErdoÄŸan’la birlikte kurmasını, bugüne gelinen yolları birlikte yürümelerini, görevbaşındayken yaptığı icraatlara ve de zihniyetine bakmak gerekir. Ne yazık ki toplum olarak çabuk unutuyoruz.

CHP’nin CumhurbaÅŸkanı adayı olarak göstereceÄŸi iddiaları üzerine birkaç gündür Abdullah Gül’ün adaylığı tartışılıyor. Destekleyenler, öne çıkarmaya çalışanların yanı sıra özellikle sosyal medyada bu adaylıkmeselesi büyük tepki aldı. Protesto edenler ısrarla Abdullah Gül’ün geçmiÅŸine dikkat çektiler. Tayyip ErdoÄŸan mı yoksa Abdullah Gül mü? “Ha Kel Hasan ha Hasan Kel” meselesi gibi aynı kapıya çıkıyor. Sonunda CHP açıklama yapmak zorunda kaldı ve Abdullah Gül’ün adaylığının söz konusu olmadığını söylediler. Muharrem İnce; “ErdoÄŸan’ın suç ortağıdır, bizim seçeneÄŸimiz olamaz” dedi.

“Alladı pulladı iki lafın arasını” sonra da Gül’ü bize doladılar. Abdullah Gül, naif bir adam olarak görünebilir lakin gülün dikenleri çok keskin ve derin… Gül’ün öğrencilik yıllarında MTTB’ye üye olduÄŸunu hepimiz biliyoruz. Kanlı Pazar’ı tertip eden karanlığın mimarlarından biri. 16 Şubat 1969’da , Amerika’nın 6. Filosunu protesto etmek için toplanan gençlere karşı tertiplenen bu saldırıda iki devrimci öldürüldü, 200 kiÅŸiyaralandı. Kanlı Pazar’ı tertipleyenler arasında Mahmut Hoca tarikatı yani bugünkü adıyla İsmailaÄŸa cemaatinin elemanları(müritleri) de var. Yıllar sonra Kanlı Pazar’ı tertipleyenlerin, CIA ile organik baÄŸları ortaya çıktı. Türkiye’de gerek politik islamcılar gerekse de Alparslan Türkeş gibi milliyetçi kesimler Amerika’ya göbekten baÄŸlıdır. Hatta kimileri maaşını CIA’dan alır. Bunlar, “Tam Bağımsız Türkiye” talebiyle,ülkesi için Amerikan emperyalizmine karşı mücadele eden solcuları düşman bellemiÅŸ, Türkiyenin deÄŸil Amerikanın çıkarları için çalışmış, CIA’ya baÄŸlı örgütlenmelerle solcuları öldürmüşlerdir, iÅŸkencelerdengeçirmiÅŸlerdir. Abdullah Gül, komünistlere karşı verdiÄŸi savaÅŸtan meyvesini almıştır. ABD, tıpkı diÄŸer Amerikancılara yaptığı gibi ona da Türkiye’de devlet yönetiminde önemli kapıları açtı. Amerikan çıkarlarıiçin Gül, güvenilir insandır bugün ya da baÅŸka bir zaman Amerika’nın gönül rahatlığıyla kullanabileceÄŸi, özel yetiÅŸtirdiÄŸi bir adamdır. Özetle, Abdullah Gül’dür ama dikenleri kanlıdır.

Abdullah Gül’ün adaylık tartışması önümüzdeki günlerde de süreceÄŸe benzer. Nitekim Abdullah Gül seçeneÄŸini sahaya süren Saadet Partisi. Tabanın tepkisinden dolayı CHP, şimdilik gündeme getirmeyebilir. Lakin Gül’ün siyasi kulislerde görüşme trafiÄŸi sürüyor. CHP olmayınca Saadet Partisi kendi adayı olarak da belirleyebilir. GöreceÄŸiz. Hazır laf açılmışken iki kelam da Saadet Partisine edelim. Temel KaramollaoÄŸlu bazı çıkışlarıyla sosyal medyada espri konusu oluyor, hayırdır sol söylemler kullanıyor deniliyor. Aslında siyasal islamcılar bunu hep yapıyor. Erbakan’ı iktidar ortağı olmaya taşıyan “adil düzen” söylemiydi. Lakin aynı Erbakan’ın hayali şeriat düzeni idi. Hatta tarihe ” kanlı mı olacak kansız mı ” sözleriyle geçti. Erbakan’ın iki öğrencisi Abdullah Gül ve Recep Tayyip ErdoÄŸan yenilikçi gömlek giyerek AKP’yi kurdular. Türkiye’yi Generaller rejiminden kurtarıp demokrasiyi getirceklerdi. AKP’nin çıraklık dönemi bitince demokrasi söylemleri unutuldu ve olay tek adam rejimine vardı.

Amerikan projesi olan ılımlı islam, Fetullah Gülen Cemaati eliyle ve AKP- Fetullah koalisyonuyla yaÅŸama geçirilmeye çalışıldı. Ilımlı islamın altından selefist, vahabist bir canavar çıktı. Öyle ki artık kadınlarTürkiye’de şort giydiÄŸi için sokak ortasında tekmelenir hale geldi, başı açık kadınlara saldırılar arttı. Bu rejimde en çok kadınların mücadelelerle elde ettiÄŸi haklar saldırıya uÄŸradı. Hala kadınları hiçleÅŸtirmesaldırısı sürüyor. İnsanlar bir kadeh rakı içtiÄŸi için suçlanır hale geldi. Oysa, AKP iktidarında hırsızlık, yolsuzluk, çocuk istismarı, kadına yönelik şiddete kimsenin itirazı yok. Velev ki rakı içiyorsun o vakit , “müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayuz, izin vermezuk” höykürüşleriyle lince maruz kalınabiliyor. Ahlak kavramının içeriÄŸi de deÄŸiÅŸti bu rejimde. AKP iktidarında sapık zihniyetliler televizyonlarda demeç verirken, aklı başında iki cümle kurabilenler ise genelde hapishanelere gönderildi.

Velhasıl Temel Karamollaoglu’ndan da kimse demokrasi falan beklemesin. AKP’nin Meclis’teki ilk grubu, Saadet’ten transfer olan vekillerle kuruldu. Siyasal islamcılar hangi kılığa bürünürse bürünsün, hangi kıyafeti giyerse giysin, hangi söylemi kullanırsa kullansın özünde mayaları aynıdır. Zihniyetleri aynıdır. Politik islamcıların ılımlısı, radikali, diline demokrasiyi pelesenk edeni, Fetullah’ı, Abdullah Gül’ü, Recep Tayyip’i, Tarikatçısı, Cemaatçisi hepsi çöpe atılmalı. Bugün Türkiye’nin dışta ve içte yasadığı tüm sorunların, bu çöküşün baş müsebbibi bunlardır. Hepsi beraber yürüdüler bu yollarda. Kabul edelim ki 24 Haziran’da Tayyip ErdoÄŸan gitse bile geriye büyük bir enkaz yığını bırakmış olacak. Yani yerine kim gelirse gelsin o enkazı kaldıramayabilir, öyle büyük bir enkazdan bahsediyoruz. İşler biraz olsun rayına girse bile bu enkazı kaldırmak on yıllar sürer, öyle büyük bir enkaz iÅŸte… Bir toplumda ahlaki çöküş yaÅŸanmaya baÅŸlamışsa o enkaz tahmin ettiÄŸimizden daha büyüktür.

Ä°ÅŸte bu tablonun müsebbibi bunlardır. Şimdi kimse yüzüne maskeler takalarak sahneye çıkmasın. Birileri Abdullah Gül’ü allayıp, pullamaya çalışmasın. Gülü de dikeni de kendilerine kalsın. Tahammül ve sabrın sınırları çoktan aşıldı. Türkiye son yıllarda çok büyük acılar yaÅŸadı, çok büyük travmalar yaÅŸadı. Artık yeter! İçinde biraz olsun memleket sevgisi barındıran herkes artık yeter diyordur! Bu karanlıkgünlerin, bu zorlu günlerin tez zamanda bitmesi dileÄŸiyle ve de karanlığa karşı mücadeleyle…