Özgür Özel’den Çözüm Süreci, İmamoğlu Davası ve Miting Stratejisi Üzerine Çarpıcı Açıklamalar
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Trabzon mitingine giderken Medyascope’tan Özgecan Özgenç’in sorularını yanıtladı. Gündemin en sıcak başlıkları olan yeni çözüm süreci tartışmaları, İmamoğlu’na yönelik yargı süreci ve CHP’nin meydanlarda sürdürdüğü eylemlilik üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm sürecine yaklaşımını “siyasi sabote” olarak tanımladı.
Özel’e göre Erdoğan, çözüm sürecini Türkiye’nin temel meselelerini çözmek için değil, kendi iktidarını tahkim etmek için kullanıyor. Bu durum ise demokratikleşme, barış ve adalet perspektifini daha başlamadan tahrip ediyor. CHP, bu oyunun parçası olmayı reddederek, sürece katkı vermekle birlikte iktidarın manipülasyonlarına karşı net bir pozisyon alıyor.
“Çözüm Süreci Siyasallaştırıldı, Toplumsal Mutabakat Dinamitlendi”
Özgür Özel’in açıklamalarının merkezinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm süreci bağlamındaki tutumu yer alıyor. Erdoğan’ın “AKP, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu birlikte yürüyoruz” sözlerine sert çıkan Özel, bu açıklamanın “tarihi bir süreci siyasi ittifak görüntüsüne kurban etmek” olduğunu savundu. Sürecin üçlü bir ittifakın uzantısı gibi sunulmasının, esasen barış ve çözüm umutlarını “kökünden sabote ettiğini” ifade eden Özel, şöyle konuştu:
“Bir ulusal mesele ancak ulusal mutabakatla çözülebilir. Bu, hiçbir siyasi partinin dışlanmaması anlamına gelir. Erdoğan ise süreci kişisel ve partisel menfaatine alet ederek tarihi bir fırsatı daha baştan heba ediyor.”
Bu sözler, bir yandan CHP’nin sürece katkı vermeye hazır olduğunu, diğer yandan ise sürecin adeta bir “siyasi aparat”a dönüştürülmesine karşı olduğunu ortaya koyuyor. Özgür Özel’in yaklaşımı, çözüm sürecinin bir iktidar mühendisliği değil, demokratik bir toplum mühendisliği olması gerektiğine dayanıyor.
DEM Parti ve MHP’ye Açık Çağrı Değil, İktidara Açık İtiraz
İktidar cephesinin “ittifak” söylemlerine rağmen DEM Parti ve MHP’nin bu süreçteki pozisyonları net değil. Özel, bu çelişkiyi de işaret ederek, kendilerinin aslında özel olarak bir çağrı yapmadıklarını, Erdoğan’ın süreci kendi siyasi bekası için araçsallaştırmasına itiraz ettiklerini belirtti:
“Süreci tüm toplumu kapsayan bir diyalogla yürütmek gerekirken, Erdoğan bunu kendi dar siyasi çıkarlarına göre kuruyor. Biz, bu yaklaşımın karşısındayız.”
Bu çerçevede Özel, CHP’nin hem tarihsel hem de demokratik sorumluluklarını gözeterek sürece katkı vermeye hazır olduğunu vurguladı. Ancak burada dikkat çeken bir diğer nokta, sürecin arka planındaki çifte standartlar: CHP listelerinden seçilen DEM Partililerin tutuklanması, iki CHP’li belediye başkanına kayyum atanması ve bürokratların kent uzlaşısı gerekçesiyle cezaevinde tutulması. Tüm bunlar, iktidarın Kürt sorununa yaklaşımının ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor.
“Mitingler Tepki Mitingidir, İmamoğlu’na Sahip Çıkıyoruz”
Özel’e göre CHP’nin 19 Mart’tan bu yana sürdürdüğü mitingler, sadece bir siyasi mobilizasyon değil, aynı zamanda halkın içindeki adalet arayışının örgütlenmesidir. İktidarın “mitingleri bırakın, Ankara siyaseti yapın” yönlü çağrılarına ve arka kapıdan iletilen mesajlara rağmen, CHP geri adım atma niyetinde değil. Özel’in yanıtı net:
“Bu kadar zulüm varken sessiz kalamayız. Biz bu mitingleri boşuna yapmıyoruz. Amacımız arkadaşlarımızı yargılamaktan kurtarmak değil, adil, şeffaf ve tutuksuz yargılanmalarını sağlamak.”
Bu açıklamalar, CHP’nin miting siyasetinin kişisel savunma değil, sınıfsal ve siyasal bir meşruiyet mücadelesi olduğuna işaret ediyor. Özel, Erdoğan’a atıfta bulunarak, onun hiçbir zaman tutuklanmadığını, gözaltına alınmadığını hatırlatıyor ve adaletin yalnızca muktedirler için değil, herkes için eşit işlemesini istediklerini söylüyor.
“Siyasi Manipülasyonla Çözüm Olmaz”
Çözüm sürecine dair Özel’in belki de en önemli tespiti, Erdoğan’ın “çıkış arayan” pozisyonudur. Özel’e göre Erdoğan’ın esas meselesi barış değil, iktidarını sürdürebileceği yeni bir siyasi denklem yaratmak. Oysa Türkiye’nin temel meselesi, sınıfsal çelişkileri, kimlik farklılıklarını ve otoriterleşmeyi aşan gerçek bir demokratikleşme sürecidir.
“Kimse Erdoğan’ın çizdiği çizgiler içinde ya da dışında kalmak mecburiyetinde değil. CHP, bir yandan Diyarbakır’da demokrasi konuşulurken, İstanbul’da otokrasiye rıza gösteremez.”
Bu sözler, CHP’nin ikili bir siyaset tuzağına düşmemeye çalıştığını gösteriyor. Ne milliyetçi blokun baskısına boyun eğmek, ne de çözüm sürecini araçsallaştıran bir pozisyona sürüklenmek… CHP’nin yürüdüğü çizgi, iktidarın çifte standardını ifşa etmek ve demokratik mücadeleyi halkla birlikte örgütlemek.
Özetle: Süreçler Değil, Sistem Sorunlu
Özgür Özel’in bu uzun söyleşisi, Erdoğan’ın yeni çözüm süreci çıkışının ardında yatan niyeti sorgularken; CHP’nin hem barış sürecine katkı sunmak isteyen hem de manipülasyona direnen pozisyonunu netleştiriyor. İktidarın süreci kişiselleştirmesi ve kriminalize etmesi, yalnızca Kürt sorununun çözümünü değil, Türkiye’deki genel demokratikleşme perspektifini de tahrip ediyor.
Nihayetinde, çözüm sürecinin yeniden başlaması için yalnızca siyasi liderlik değil; eşitlikçi, kapsayıcı ve sınıfsal bir perspektifle halkı önceleyen bir sistem inşa edilmesi gerekiyor. Bu sistem kurulmadıkça, çözüm süreçleri değil, ancak yeni çıkmazlar yaşanır. Ve bu çıkmazdan en çok zarar gören, yine emekçi halkın kendisi olur.
- “Süreci Sabote Eden Erdoğan’ın Siyasi Yaklaşımıdır” - 21 Temmuz 2025
- Neden Bu Kadar Çok İnsan Otoriter Liderleri Destekliyor? - 14 Temmuz 2025
- Felsefede “Kullan-At” Kültürü: Tüketim Toplumunun Düşünsel Bir Yansıması - 7 Temmuz 2025