Raporumuz üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Sao Paulo uçak gemisinin Aliağa’ya doğru yola çıkması sonrası kısaca “asbest nedir?” sorusuna değiniyoruz. İkinci bölümde 6331 Sayılı İSG Yasası’nın uygulanmaya başlandığı 2013 yılından bu yılın ilk altı ayını kapsayan sürede Aliağa’da meydana gelen iş cinayetlerini ve çalışma koşullarını değerlendiriyoruz. Üçüncü bölümde ise bu değerlendirmeyi grafiklerle aktarıyoruz.
I.Bölüm: Sao Paulo uçak gemisi, asbest ve sağlığımız
İçinde yüzlerce ton asbest, toksik madde ve zehirli gaz barındıran, Brezilya donanmasına ait Sao Paulo uçak gemisinin söküm işleminin Aliağa’da yapılması için gerekli onay; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verildi. Dünyanın birçok ülkesinde söküm işlemi onayı almamış bu geminin sökümüne izin verilmesi, Türkiye’nin nasıl bir çöplük haline getirildiğini göstermektedir. Bu alanda yarıştığımız ülkeler ise Bangladeş, Pakistan ve Hindistan!
Daha küçük çaplı da olsa benzer durumlara sıkça rastlıyoruz. Örneğin 22 Haziran’da Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’nde parçalanan “Gökhan Han” adlı gemide asbest tespit edildiğini Asbest Söküm Uzmanları Derneği ve Ege İşçi Birliği açıklamış, asbestin havaya dağılmasını engelleyen donanımla işçiler için koruyucu kıyafet ve ekipman olmadan sökümü yapan Kılıçlar Gemi Söküm Firması’nın üretiminin durdurularak işçilerin sağlık taramasından geçirilmesi istenmişti.
Sao Paulo uçak gemisi ile ilgili mücadele sürecini geçen yıl başlatmış; İSİG Meclisi olarak uluslararası kuruluşlarla birlikte (NGO Shipbreaking Platform, ABREA, Basel Action Network, BAN Asbestos France, İnternational Ban Asbestos Secretariat) Türkiye, Fransa, Brezilya ve AB’nin ilgili kurumlarına ‘Uçak Gemisi São Paulo’nun Sökümü’ Hakkında Mektup yazmıştık. (http://www.isigmeclisi.org/20760-turkiye-fransa-brezilya-ve-ab-nin-ilgili-kurumlarina-ucak-gemisi-sao-paul) Önümüzdeki günlerde de sendikalar, sağlık örgütleri, ekoloji ve kent hareketleri vd. öreceği bir mücadele sürecek…
Tabi burada şu notu eklemeliyiz. Gemi sökümü ile tekrar gündeme gelse de asbest sorunu her yerde. Özellikle yıllardır süren kentsel dönüşüm süreçlerinde üzeri örtülen bir konu. Oysa asbest yıllarca bina yapımında kullanıldı: Çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerde. Bu noktada asbest üzerine konuşurken sadece gemi sökümü değil kentsel dönüşüm başta olmak üzere sorunun hayatımızın her alanında karşımıza çıktığını unutmamalıyız.
Peki, asbest nedir? Asbest (amyant), ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, silikat kristallerden oluşan lifli yapıda bir mineraldir. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ısıyı ve elektriği yalıtması, sürtünmeye ve asit gibi maddelere dayanıklı olması nedeniyle sihirli mineral olarak tanınmaya başladı ve endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanıldı. Fakat 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra insan sağlığına önemli zararlar veren ve kanser hastalığına sebep olan bir madde olduğunun tespit edilmesi ile asbest maddesi için öldürücü toz tanımlaması yapıldı. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, her yıl dünyada kanser yapıcı maddeleri düzenli olarak özelliklerine göre gruplara ayırır. Ajansın kanserojen maddeler listesinde asbest maddesi, “kesin kanserojen” tanımlanması ile 1. grupta sınıflandırıldı. Bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklandı. Bu gelişmelere rağmen, DSÖ verilerine göre dünyada 125 milyon kişi çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmakta ve ILO verilerine göre her yıl 100 bin işçi, çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmalarının yol açtığı hastalıklar nedeni ile ölmektedir.
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine iki grup etkisi vardır: Kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır.
Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor. HASUDER’in açıklamasına göre Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı dokümanında 2012 yılında asbest ile kırsal alanda temas etmiş 1 milyon kişinin olduğu ve bunların yaklaşık yüzde 33’ünde asbest nedenli hastalıklar gelişecek ölçüde asbest ile temas olduğu ve toplamda 473 köyde asbest içerikli toprak kullanıldığı belirtilmektedir.
II.Bölüm: Son on yılda Aliağa’da en az 97 iş cinayeti…
Yüzde 69’unu ulusal basından; yüzde 31’ini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2013 yılından 2022 yılının ilk altı ayına kadar olan dönemde Aliağa’da en az 97 işçi hayatını kaybetti.
1- Bilgi kaynaklarımıza da baktığımızda (101 bin nüfuslu) Aliağa’da meydana gelen her on işçi ölümünün üçü (özellikle gemi söküm ve metalde) ulusal basına yansımamakta, SGK’ya bildirim yapılsa da toplumdan gizlenmeye çalışılmaktadır. Ancak yereldeki sınıf hareketi sayesinde gizlenmeye çalışılan ölümler basına yansımaktadır.
2- İş cinayetlerinin yüzde 28’i gemi sökümde ve yüzde 27’si de metaldedir. Yani işçi ölümlerinin yarıdan fazlası bu iki sektörde meydana gelmektedir. Özellikle gemi söküm sektörüne dikkat çekmek istiyoruz. Son bir yılda bu sektörde gerçekleşen 7 işçi ölümü kulağa az gelebilir. Zira Türkiye’de her yıl 2000 civarında işçi çalışırken ölüyor. Ancak ilçede 1500 civarında gemi söküm işçisi bulunduğunu, oran olarak baktığımızda Aliağa gemi söküm sektöründeki ölümlerin oranının Türkiye’de resmi olarak açıklanan işçi ölüm oranının 30 katına denk geldiğini belirtirsek durum daha iyi anlaşılacaktır.
3- Gemi söküm ve metal sektörlerinde “çavuş” denilen patrona yakın işçiler vasıtasıyla bir çeşit taşeron-güvencesiz çalıştırma koşulu hakim kılınmıştır. İşçiler uzun ve yoğun bir biçimde iş güvenliği-güvencesinden yoksun bir biçimde çalıştırılmaktadır. Kimya ve inşaat işkolunda da taşeron çalıştırma yaygındır. Ölen 16 kimya işçisinin 11’i taşeron işçidir. Ölen 11 inşaat işçisinin tamamı taşeron işçidir.
4- İşçi yaralanmalarının ve ölümlerinin başlıca nedenleri ezilme, patlama, yangın ve yüksekten düşme. İşçilere ilk yardım-ambulans sonrası ilk müdahale Aliağa Devlet Hastanesi’nde yapılıyor. Ciddi vakalarda işçiler Menemen, Bozyaka ve Çiğli’ye sevk ediliyor. İçinde mikro cerrahi ve yanık ünitesi de olan meslek hastanesinin inşaatı ise hala sürüyor.
5- Aliağa’da da birçok işçi Covid-19 hastalığına yakalandı ancak bu nedenle tespit edebildiğimiz tek ölüm Habaş İşyeri Hekimi Mustafa Selek’in 2 Aralık 2020 tarihli vefatı.
6- Son on yılda yalnız 2 kadın işçi ölümünü tespit edebildik. Kadınlar sanayide daha çok mutfak, ofis işleri, iş güvenliği uzmanı, çevre mühendisi vb. işlerde, tarımda (yevmiyeli tarım işçiliği ve çiftçi) ve evde çalışıyorlar.
7- Son on yılda üç göçmen/mülteci ölümü tespit edebildik: 1 İtalyalı ve 1 Ukraynalı gemi işçisi ile Petkim inşaatında çalışırken ölen Hindistanlı makine mühendisi. Bölgede az sayıda da olsa Suriyeli ve Afganistanlı işçiler de var. Genelde kayıtdışı çalıştırılıyorlar, şantiyelerin koğuşlarında yatıyorlar, çalışma saatleri belli değil. (gece çalışma, tatilde çalışma vb. mevcut)
8- Son on yılda tespit ettiğimiz çocuk işçi ölümü yok. Çocuklar genelde sanayi sitelerinde, torna atölyelerinde ve tarımda çalışıyorlar. Özellikle yazları 12-13 yaşlarında çalışan çocuklara da rastlıyoruz.
9- Son on yılda iş cinayetlerinde ölenlerin 8’i sendikalı işçiydi. Bu da oransal olarak tespit ettiğimiz ülke ortalamasının 3-4 kat üzerinde. Ayrıca ölen başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak bu üyelikler sadece kağıt üzerinde olduğu için kayıtlarımıza yansımamıştır.
Her seçim sonrasında işten atmaların olduğu belediyede, ölümler sonrası gemi sökümde, özellikle TİS dönemlerinde Petkim’de ve çalışma koşullarına karşı Habaş’ta işçi direnişlerine tanık oluyoruz. Aliağa köklü bir sınıf bilincine ve örgütlülüğe sahip. Önümüzdeki dönemde de bölgenin işçi mezarlığına ve Batılı ülkelerin çöplüğüne dönüşmesine karşı mücadelenin yükseleceğine olan inancımız tamdır. Biz de üzerimize düşen sorumlulukları yapmaya hazırız…
III.Bölüm: Grafiklerle Aliağa’da İş Cinayetleri
Aşağıda 2013-2022 döneminde Aliağa’da meydana gelen iş cinayetlerinin yıllara, istihdam biçimlerine, işkollarına, nedenlerine, yaş gruplarına ve örgütlülük durumuna göre dağılımını paylaşıyoruz…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinin yıllara göre dağılımı şöyle: 2013 yılında en az 7 işçi, 2014 yılında en az 3 işçi, 2015 yılında en az 7 işçi, 2016 yılında en az 14 işçi, 2017 yılında en az 15 işçi, 2018 yılında en az 14 işçi, 2019 yılında en az 7 işçi, 2020 yılında en az 14 işçi, 2021 yılında en az 11 işçi ve 2022 yılının ilk altı ayında en az 5 işçi hayatını kaybetti…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 94 ücretli (işçi ve memur) ve 3 kendi nam ve hesabına çalışan (1 çiftçi ve 2 esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 97’sini ücretliler yüzde 3’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 27 işçi; Metal işkolunda 26 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 15 işçi; İnşaat, Yol işkolunda 12 işçi; Taşımacılık işkolunda 4 işçi; Tarım, Orman işkolunda 2 emekçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 2 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 2 emekçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 2 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 2 işçi; Madencilik işkolunda 1 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 1 işçi; Enerji işkolunda 1 işçi hayatını kaybetti…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Ezilme nedeniyle 27 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 19 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 13 işçi; Trafik, Servis Kazası nedeniyle 8 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 8 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 6 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 4 işçi; Şiddet nedeniyle 3 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 2 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 2 işçi; İntihar nedeniyle 1 işçi; Covid-19 nedeniyle 1 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 3 işçi hayatını kaybetti…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 18-27 yaş arası 14 işçi, 28-50 yaş arası 61 işçi, 51-64 yaş arası 15 işçi, 65 yaş ve üstü 1 işçi, Yaşını bilmediğimiz 6 işçi hayatını kaybetti…
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinde ölenlerin 8’i (yüzde 8,24) sendikalı işçi, 89’u ise (yüzde 91,76) sendikasız. Sendikalı işçiler metal, kimya ve belediye işkollarında çalışıyordu.
2013-2022 / Aliağa’da iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 97 işçiyi saygıyla anıyoruz…
Talip Yaman, Hilkan Arcan, Yıldırım Kipel, Celal Gündüz, Mehmet Çetin, İlyas Bıdık, Veli Bal, Yılmaz Demir, Oğuz Taşkın, Adnan Akbulut, Behçet Marangoz, Hasan Türk, Hamit Yargı, Turan Arslan, Mustafa Selek, Serkan Şamlı, Rauf ., Gürkan Kaynar, Erkan Er(n)gin, Kadir Özdemir, Mustafa Coşan, Can Sünmez, Uğur Örtün, Şaban Karaca, Musa Gezer, Caner Bircan, Mehmet Zeki Özkan, Murat Erem, Seyfettin Özü, Nizamettin Sevinç, Davut Dikilitaş, Mehmet Emin Şavur, Roberto Montegurdia, Mehmet Hatipoğlu, Zakir Çetinkaya, Turan Duran, Mehti Yaktı, Anoop Singh Rawat, Mehmet Koç, Nihat Abaylı, Hasan Bostancı, Evren Erik, Esma Başkurt, Cihangir Mamak, Mehmet Sait Akan, Mehmet Emin Arık, Şafak Deliorman, Servet Özkaya, Selçuk Kubur, Serhat Çetin, Yusuf Kepenek, Mehmet Dere, Mehmet Karademir, Kemal Şaşmazer, Ulaş Selçuk İlaslan, Reşat Doğantürk, Göksel Tosun, Erol Gülbahçe, Osman Canbulut, Ali Gür, Oktay Fidan, Serdal Çetin, Selim Sağaltıcı, Musa Altınsoy, Gürkan Yıldırım, Şenol Elmas, Tevfik Türkoğlu, Ramazan Uğur, Ahmet Güleç, Yalçın Çakar, Necati Kahraman, İhsan Bircan, Cemal Doymaz, Ercan Yıldırım, Volkan Orman, Akif Uçar, Engin Özder, Mustafa Işık, Özkan Türk, Timuçin Köker, Ali Aktepe, Raziye Ağünlü, Behlül Gökduman, Nasreddin Yıldızhan, İbrahim Paşa, Osman Okyay, Özkan Köse, Engin Solmaz, Doğan Balcı, Davut Özdemir, Veysi Akyüz, Nurettin Durgun, Yalçın Arzuman, Ersin Şahin ve ismini öğrenemediğimiz 3 işçi…
Kaynak: İSİG Meclisi
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024