COVID-19 salgının ortaya çıktığı 2020 Mart ayından itibaren emekçi sınıflar üzerindeki devlet ve sermaye baskısının işbirliği içerisinde yoğunlaştığı aşikar. Pandemi süreci bir yılı aşkın süredir devam ederken başta kod-29 olmak üzere çeşitli zorluklarla başa çıkmaya çalışan emekçilerin başında, vakıf üniversitesi emekçileri gelmektedir. Bu süreçte uzaktan eğitimi üniversiteye gelerek ofislerinde sürdürmeye ve dersler dışında da mesai saatlerinde okulda bulunmaya zorlanan akademisyenler ve her gün üniversitede bulunma dayatmasıyla karşılaşan idari personel, “tam kapanma”nın ilan edildiği bu tarihlerde yeni baskı mekanizmalarıyla karşıya karşıya. Pandemi sürecinde başta hamile bireyler ve kronik hastalar olmak üzere akademisyenleri ücretsiz izin almaya zorlayan vakıf üniversitelerinin çoğu, bu süreçte küçülme adı altında işten çıkarmaları da artırmıştı. Aynı zamanda 17 Nisan 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un öngördüğü vakıf üniversitelerinin, devlet üniversiteleri ücretlerinin altında maaş veremeyeceğine dair ilgili madde de brüt ücretlerin baz alındığı gösterilerek hemen hemen hiçbir vakıf üniversitesinde tam anlamıyla uygulanmış değil. Bu süreçte birçok vakıf üniversitesindeki net maaş ücreti, devlet üniversitelerindeki maaşın altında olduğu gibi hatta eski maaşların bu yenilikle birlikte daha da azaldığı görülmektedir.
Pandeminin başlangıcından bu yana çalışanlarını değil, kârını gözeten bazı üniversite yönetimleri, önce personellerini Kısa Süreli Çalışma Ödeneği’ne mahkûm etmiş ve hak kaybına uğratmıştı. Bir süre sonra işbaşı yapmak zorunda kalındığında ise seyreltilmiş veya dönüşümlü mesai uygulaması tüm birimlerde ve tüm çalışanlar için uygulanmayarak sağlık riskleri gözardı edilmiş, bu nedenle personel arasında Covid-19’a yakalanan pek çok kişi olmuştu. 2020 yaz döneminde akademisyenlerini yüz yüze tanıtım faaliyetlerinde görev almaya zorlayan, 2021 başından beri de yüz yüze eğitime geçmenin fırsatını kollayan bazı üniversite yönetimleri, bu sefer de emekçi sınıflar için “tam açılma” olarak işleyen “tam kapanma”yla birlikte akademik ve idari personel üzerinde farklı bir baskı uygulamakta. Öğrencilerin bulunmadığı üniversitelere, akademik ve idari personelini çağıran veya ücretsiz izne zorlayan Aydın, Başkent, Medipol, Nişantaşı, Okan Üniversiteleri gibi birçok vakıf üniversitesi aksi durumda personeline yıllık izin dayatmasında bulunmaktadır. “Tam kapanma”nın nasıl bir tam kapanma olduğunun tartışıldığı, birçok emekçi sınıflar için bu kapanmanın söz konusu olmadığı bir dönemde vakıf üniversitesi çalışanları, kademeli/dönüşümlü biçimde üniversiteye çağrılmaktadır. Diğer taraftan izin kullanmadan tüm mesai günlerinde üniversiteye geleceğini beyan eden personel ise “bunun mümkün olmadığı” cevabını almaktadır. Üniversitelerin istedikleri tek şey, diğer birçok sektörde olduğu gibi onları idari izinli saymayarak yıllık izinlerini kullanmaya zorlamak olarak görülmektedir.
Personellerine ilettikleri, “Tam Kapanma Tedbirleri” başlıklı yazılarında ilgili üniversiteler, söz konusu süreçte üniversitenin “idari ve eğitim hizmetlerine azaltılmış idari ve akademik personelle devam edeceği” bilgisine yer vermiştir. Kapanma sürecinde “işlerin aksamaması adına hizmetine ihtiyaç duyulan personel”in görev başında olacağı günlerin belirtildiği nöbet listelerinin hazırlanmasının istendiği yazıda, “hizmetine ihtiyaç duyulmayan personel”inse “bu sürede resen senelik izinlerini kullanmış olarak kabul edileceği” ibaresi yer almıştır.
İçinde bulunduğumuz pandeminin kontrolden çıktığı süreçteyse yıllık izninin hukuksuzca gasp edileceği kaygısını taşıyan çalışanların, zorunlu olarak ismini nöbet listelerine yazdırdığı ve “Kamu Personeli Görev Bildirim Belgesi” almayı beklediği öğrenildi; hatta “Öğrenci İşleri” gibi kimi birimlerde görev yapanların, nöbet sisteminin de dışında tutularak tam kadro olarak ve her gün ofiste çalıştırılacağı bildirildi. Benzer şekilde, izin/maaş kesintisi tehdidiyle işe gelmeye zorlanan temizlik emekçileri de kampüse ulaşmak adına yol ücretlerini ödemek durumundadır. Böylelikle toplu taşımanın yoğun kullanıldığı bu günlerde onların da enfekte olmasından endişe ediliyor.
Genelgeye aykırı biçimde “kamu personeli” gibi “tam kapanma”dan muaf tutulmaya çalışılan vakıf üniversiteleri çalışanları, eğitim “temel ve zorunlu” bir iş kolu olsa da halihazırda zaten uzaktan eğitim yöntemiyle sürdürüldüğü için, akademisyenlerin ofislerde bulunmaya zorlanmasına tepki gösteriyor. “Tam kapanma”da dahi kendilerine reva görülen muameleye itiraz eden vakıf üniversiteleri emekçileri, sonraki süreçte sunulacak çalışma koşulları için de umutsuz olduklarını dile getiriyor. Salgının uzayabileceği görüşünün sık duyulduğu şu günlerde, vakıf üniversitesi çalışanları taleplerini şöyle sıralıyor: “Tam kapanma”nın suistimal edilmemesi ve üniversitenin tüm birimlerinde personel arasında hiçbir ayrım yapılmadan uygulanması; çalışanların bu esnada hiçbir hak veya ücret kaybına uğratılmaması; aşılamanın derhal yapılması için girişimde bulunulması; işbaşı yapıldığında da sermayenin çıkarlarından önce emekçilerin sağlığı gözetilerek dönüşümlü, seyreltilmiş ve kısaltılmış mesai uygulamasının hayata geçirilmesi; üniversitenin insanı, emeği, aklı ve bilimi önceleyen bir anlayışla yönetilmesi.”
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024