Yol Temizliği Olmadan Anayasa Olmaz: Hatimoğulları’ndan Barış ve Demokrasi İçin Somut Adımlar Çağrısı

Türkiye’de anayasa tartışmaları, siyasal iktidarın gündemi belirleme araçlarından biri haline gelmişken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’ndan dikkat çekici bir çıkış geldi. Hatimoğulları, “Anayasa birinci gündemimiz değil” diyerek, gerçek bir demokratik dönüşüm için önce atılması gereken acil adımları tek tek sıraladı. Bu açıklamalar, sadece bir siyasi partinin talepleri değil; Türkiye’de barış, demokrasi ve adalet isteyen geniş toplumsal kesimlerin birikmiş taleplerini yansıtıyor.

Komisyon Çağrısı: Yolun Başında Kimler Var?

Hatimoğulları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son dönemde dile getirdiği komisyon önerisini önemli bulduklarını ifade etti. Ancak bu destek, sürecin içeriğine dair net taleplerle geliyor: “Komisyon sadece bir vitrin değil, karar alıcı bir yapı olmalı” diyen Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın yıllar önce dile getirdiği çözüm mekanizmalarının da yeniden hatırlatılmasını sağladı. Kuşkusuz burada satır aralarında, çözüm süreci döneminin ruhuna dair bir göndermenin de bulunduğunu söylemek mümkün.

Anayasa mı? Önce Yol Temizliği

DEM Parti cephesinin anayasa gündemine mesafeli duruşu, aslında bir siyasal pazarlık değil, temel bir demokratik ilke meselesi. Hatimoğulları, anayasa yapımının önkoşulu olarak “yol temizliği” ihtiyacına dikkat çekiyor. Bu “temizlik”ten kasıt, Türkiye’de hukuk devleti normlarına dönüş ve barış sürecinin yeniden tesisi için zorunlu adımlar. Örneğin:

  • Abdullah Öcalan’ın tecridine son verilmesi, görüşme ve iletişim hakkının sağlanması;
  • Hasta mahpuslar için infaz ertelemesi ya da tahliye gibi insani hukuki düzenlemeler;
  • Siyasi mahpusların –özellikle Demirtaş, Yüksekdağ, Kavala ve Atalay gibi isimlerin– AİHM ve AYM kararları doğrultusunda serbest bırakılması;
  • Terörle Mücadele Kanunu’nun kökten bir dönüşüme uğraması;
  • Kayyım rejiminin sona erdirilmesi ve seçilmiş belediye başkanlarının göreve iade edilmesi.

Bütün bu talepler, Türkiye’nin barışa, adalete ve demokrasinin yeniden tesisi için duyduğu ihtiyacın ifadesi. DEM Parti’nin bu noktada ısrarla altını çizdiği şey, herhangi bir anayasa sürecinin meşruiyetinin, bu adımların atılmasıyla doğacağıdır.

1982 Anayasası ve Bir Toplumsal Yara: En Çok Acıyı Çekenler, En Çok Değişimi İsteyenlerdir

Tülay Hatimoğulları’nın “demokratik anayasa” ihtiyacını yinelediği konuşmasında, çarpıcı bir gerçeklik daha var: Mevcut anayasanın en çok mağdur ettiği kesim, onu en fazla değiştirmek isteyen kesimdir. 1982 Cunta Anayasası’nın en çok baskıladığı, susturduğu, gözaltına aldığı, tutukladığı ve kriminalize ettiği topluluk DEM Parti seçmen kitlesidir. Bu nedenle yeni bir anayasa talebi, herhangi bir reformist gündemden çok daha fazlasıdır: Adaletin yeniden tesisi, eşit yurttaşlık hakkının hayata geçmesi ve Türkiye’nin çok dilli, çok inançlı, çok kültürlü yapısının kabulüdür.

Hatimoğulları’nın bu noktada dile getirdiği “eşit yurttaşlık” vurgusu, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu yana bir türlü çözülemeyen kimlik meselesinin de özüne dokunuyor. Alevilerden Kürtlere, Ezidilerden Süryanilere, Ermenilerden Araplara kadar onlarca farklı halk, bugün hâlâ “eşit yurttaş” muamelesi görmeden yaşamakta. Yeni bir anayasa bu halkların rızası ve katılımı olmadan sadece bir teknik metin olmaktan öteye geçemez.

İmamoğlu’na Operasyonlar ve Kayyımlar: Anayasal Meşruiyetin Çöküşü

Hatimoğulları’nın açıklamalarında sadece Kürt siyasetinin talepleri yok. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik gözaltı ve tutuklama süreciyle başlayan baskılar da, “anayasal süreç” iddialarının altını oyan örneklerden biri olarak sunuluyor. DEM Parti’nin bu duruma dikkat çekmesi, partinin yalnızca kendi seçmen tabanına değil, Türkiye’deki tüm muhalefet güçlerine ortak bir demokrasi çağrısı yaptığını da ortaya koyuyor.

İmamoğlu’nun tutuklanması, belediye kadrolarına dönük baskınlar ve kriminalizasyon çabaları; iktidarın muhalefeti bertaraf etme politikalarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Hatimoğulları’nın dediği gibi, seçilmişlerin görevden alındığı bir ortamda anayasa yapmak, yalnızca bir aldatmacadır.

Sonuç: Barışın ve Anayasanın Ön Koşulu Adalet ve Eşitliktir

Hatimoğulları’nın açıklamaları, Türkiye’nin demokratik geleceği için bir “ön koşullar manifestosu” gibi okunabilir. Bu sadece DEM Parti’nin ya da Kürt hareketinin değil; Türkiye’de hak, hukuk ve barış isteyen herkesin önüne konulmuş bir toplumsal yol haritasıdır.

Türkiye’de gerçek bir anayasa yapım süreci, yalnızca yeni bir metnin yazılmasıyla değil; barışa giden yolların açılması, adaletin tesis edilmesi, halkın seçtiklerinin görevde kalabilmesi ve hukuk normlarının yeniden inşa edilmesiyle mümkün olabilir.

Kısacası, anayasa tartışmalarının meşruiyeti, İmralı’dan Silivri’ye, Diyarbakır’dan İstanbul’a kadar uzanan bir demokratikleşme zincirinin ilk halkasının kırılmasıyla başlar.


  • NHY / Artı Gerçek, ANF, Açıklamalar, TBMM arşivleri