Yoksullukta Derinleşen Eşitsizlik: Türkiye Aile Yapısında Alarm Zilleri

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılına ait “Aile Yapısı ve Yoksulluk” temalı istatistikleri, ülkede ekonomik kırılganlığın artık ailelerin temel yapılarına nüfuz ettiğini gösteriyor. Her ne kadar genel yoksulluk oranı geçen yıla kıyasla yüzde 21,7’den yüzde 21,2’ye gerilemiş gibi görünse de, bu yüzeysel istikrarın ardında farklı hanehalkı türleri arasında derinleşen eşitsizlikler gizleniyor.

Tek Kişilik Hanelerde Yoksulluk Yükselişte

En dikkat çekici artışlardan biri, tek kişilik hanehalklarında yaşandı. 2023’te yüzde 13,7 olan yoksulluk oranı, 2024’te yüzde 11,7’ye düşmüş gibi görünse de, metodolojik açıklama dikkate alındığında aslında bu tür hanelerdeki yoksulluk oranı yüzde 2’lik bir artışla yükselmiş durumda. Bu durum, yalnız yaşayan bireylerin –ki bunlar arasında yaşlılar, gençler ya da boşanmışlar olabilir– ekonomik olarak giderek daha savunmasız hale geldiğini gösteriyor.

Geniş Aileler Yoksullukta Birinci Sırada

Yoksulluk oranının en yüksek olduğu hane tipi ise yüzde 26,9 ile geniş aileler. Bu oran, bir yıl önce yüzde 25,7 idi. Hakkari, Batman ve Bartın gibi iller, geniş aile oranlarının ve dolayısıyla bu kırılganlıkların en yoğun yaşandığı bölgeler olarak öne çıkıyor. Bu, bölgesel eşitsizliklerin sosyolojik yapıya nasıl yansıdığını da gözler önüne seriyor.

Haneler Küçülüyor, Bireyler Yalnızlaşıyor

Ortalama hanehalkı büyüklüğü 2008’de 4 kişiyken, 2024’te bu sayı 3,11’e düştü. Bu yalnızca nüfus yapısındaki değişime değil, aynı zamanda ekonomik zorunluluklara da işaret ediyor: artan kiralar, geçim sıkıntısı ve kentleşmenin getirdiği bireyselleşme, birlikte yaşamayı zorlaştırıyor. 2016’da yüzde 14,9 olan tek kişilik hane oranı, 2024’te yüzde 20’ye yükselmiş durumda.

Gümüşhane, Tunceli ve Giresun, tek başına yaşayan bireylerin oranının en yüksek olduğu iller. Öte yandan, Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır gibi iller, hâlâ çekirdek aile yapısının en yoğun olduğu bölgeler olarak öne çıkıyor. Bu farklılaşma, coğrafi ve kültürel çeşitliliğin aile biçimlerine doğrudan yansıdığını gösteriyor.

Çocuklu Haneler ve Demografik Baskı

TÜİK verileri, Türkiye’deki her 10 haneden 4’ünde 0-17 yaş arasında en az bir çocuk bulunduğunu belirtiyor. Şanlıurfa’da bu oran yüzde 68,5 iken, Tunceli’de sadece yüzde 28,2. Bu çarpıcı fark, doğurganlık oranlarının sadece kültürel değil, aynı zamanda sosyoekonomik koşullardan da etkilendiğini gösteriyor.

Ayrıca, dört haneden birinde yaşlı birey yaşarken, 25-29 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 72,6’sı halen ebeveynleriyle birlikte yaşıyor. Bu oran, gençlerin ekonomik bağımsızlık kazanamadığının çarpıcı bir göstergesi.

Akraba Evlilikleri Hâlâ Yüksek

Bir diğer dikkat çekici veri ise resmi evlilikler içindeki akraba evliliği oranı: yüzde 8,1. Mardin’de bu oran yüzde 19,9’a kadar çıkıyor. Bu, özellikle kırsal ve geleneksel bölgelerde toplumsal dönüşümün oldukça yavaş ilerlediğine işaret ediyor. Kuzen evliliklerinin halen çok yüksek oranlarda görülmesi, eğitim ve sağlık politikaları açısından da ciddi bir alarm veriyor.

Aile Yapısı Ekonomik Krizin Aynası Haline Geldi

TÜİK’in 2024 verileri, Türkiye’de yalnızca gelir eşitsizliğini değil, aynı zamanda aile yapılarındaki çözülmeyi de gözler önüne seriyor. Yoksulluk sadece hane bütçelerini değil, aile ilişkilerini, konut tercihlerimizi, evlenme ya da yalnız yaşama kararlarımızı da belirleyen başlıca faktör haline gelmiş durumda.

Özellikle gençlerin evlenmemesi, çocuk sahibi olmaması ya da yaşlıların yalnız yaşaması gibi olgular yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamaz. Bu göstergeler, aynı zamanda derinleşen bir ekonomik ve sosyal krizin dışavurumudur.

Devletin sosyal politikaları yalnızca gelir desteği değil, konut, eğitim, bakım hizmetleri ve bölgesel kalkınma programları gibi daha geniş bir çerçevede ele alınmalı. Aksi takdirde, aile yapısındaki bu kırılganlık, uzun vadede hem ekonomik hem de toplumsal bütünlüğü daha da tehdit eder hale gelecektir.