İş bu kurallar gelenek, görenek ve ahlak kuralları ile görgü kurallarından oluşur.
Bu kurallar;
Toplum içindeki davranışlarımızı düzenleyen saygı ve sevgiyi temel alan kurallardır.
İsteyen uyar… İsteyen uymaz… Dileyen bu adabı hayatına yansıtır, dileyen yaşam boyun öğrenmez… Hödük gelir, hödük gider…
Böyle genel geçer bir şeyler yazmak gerekirse bu kurallar;
- Toplumda kendiliğinden doğar,
- Nesilden nesile aktarılarak geçer,
- Toplumdan topluma değişiklikler gösterebilir yani bir Japon ve İtalyan için aynı kurallar geçerli olmayabilir. Sizin kızınızı öldürdüğünüz bir yazılı olmayan ahlak kuralı başka bir ülkede önemli bir şey olmayabilir…
Yazısız kurallardan bazıları şunlardır:
- Kendi haklarımızı korumak ve başkalarının haklarına saygılı olmak… Bu hem yazılı hem yazısız kurallardandır. Yani bazı durumlarında Hukuk işinizi kolaylaştırır… Bazı durumlarda edeple alakalıdır…
- Doğru sözlü ve güvenilir olmak… Bu kuralda çok zorlanır toplum… Çünkü kişisel adaba kalmış bu durumda insanların arkadaş sen güvenilmez birisin deyip sizi kanuna şikâyet etmesi bazı durumlarda mümkünse de faydasızdır… Üstelikte bu vasıflarla memleket idare etmek bile mümkünken nasıl referans kabul edilebilir ki güvenilir ve doğru olmak…
- Büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermek… Yazılı olmayan kuralların başında gelir ve kanımca çiğnenmesi ne kolay kuraldır. Etrafınıza bir bakın ne çok hadsiz ve saygısız insan göreceksiniz…
- Hoşgörülü ve alçakgönüllü olmak… Çok geyik bir kural dimi… 80 sonrası topluma direk dayatılan ve benimsetilen bir şeydir alçakgönüllüyü unutmak… Hoş zaten yapısal olarak hoşgörülü hiç olamadığımızı düşünüyorum asırlar boyu…
- Yaşlılara, çocuklara ve özürlülere yardım etmek… Tam ciddiye alacam bir gülme tutuyor… Etrafta kamera varsa, bundan bir nemalanma olacaksa acayip tutuyor bu tablo… Yaşlılara sarıl, çocuklarla kucaklaş ve bir engelliye yardım ederken fotoğraf çektir… Benimde içim kalksın…
- Konuşurken nezaket kurallarına uymak… Nasıl yani başkasını dinlemek mi… Mesela koca insanlar birileri konuşurken kafasını telefona yapıştırıyorsa bu ayıp bir şey değil mi? Ya da bağırmamak lazım değil mi? Dinlemekten geçiyor bütün yollar…
- İnsanları güler yüzle karşılamak, selamlamak ve gönül kazanmak… Hiç gerek yok hatta verdiğin selamı almayan dangalaklar var dimi aramızda… Eskiden dolmuşa filan binerken iyi günler denirdi… Şimdilerde hiç duymuyorum…
- Otobüse ve metroya binerken, sinema ve tiyatroya girerken sıraya girmek…
- Başkalarının fikir ve düşüncelerine saygı göstermek! Bu gece bunu yüz kere yazın elbet aklınızda kalır bir kelimesi…
“Yazısız kuralların öngördüğü davranışlar, toplumda dayanışmayı güçlendirir, millî birlik ve beraberliği pekiştirir.”
“Yazısız kurallara uymayanlara ceza verilmez Ancak bu kurallara uymayanlar toplum tarafından dışlama, ayıplama, istenmeyen kişi durumuna düşürülme gibi yollarla cezalandırılabilir.”
Bu kısmı ben yazmadım öyle yazıyor bir tarifte… Bu klişeler aslında gayet doğrudur…
Oysa ortama bir bakıyorum hiçte öyle filan değil…
Bir yanımız örtünüyor gibi yaparken diğer yanımız grup seksle filan ilgileniyor… Bu cümlede iki ayrı zümre yok aslında topu bir arada… İkiye bölündük ama aslında iki taraf birbirine kaynaşmış durumda…
Bir lideri bir kadınla yatıyor diye toplu olarak ayıpladık, gerekli oldu unuttuk… Hatta zaman geldi yine aramıza aldık… Başka bir sürü kusuru varken onu bununla indirdik yerinden ama bir başkasının hırsızlığına, arsızlığına bir halt yiyemedik… Hatta alkışlıyoruz. Oy üstüne oy yağdırıyoruz… Partilerde asıl mesele yakalanmamak… Yakalanmadan yapan her türlü pisliği yapabiliyor… Televizyonlarda birbirinden adapsız programlar sürüyor. Evlilik programları delikanlı ve namuslu toplumun gerçek yüzünü açık ediyordu. Kaldırdık ama seks shopların ne kadar çok iş yaptığını bilseniz… Kendi porno yayınını yapan küçük kızlara tutucu parti yanlısı abiler yarışma kazandırıyor “hem de stil sahibi kadın seçiyorlar” dı. Onu da kaldırdık. Yerine ne geldi… Başka pazarlar… Hala da sürüyor o algı ötesi durumlar…
Bir yanımız örtünüyor gibi yaparken diğer yanımız grup seksle filan ilgileniyor… Bu cümlede iki ayrı zümre yok aslında topu bir arada… İkiye bölündük ama aslında iki taraf birbirine kaynaşmış durumda…
Üstelikte bu aşırılıklar toplumun marjinal kesiminden çok tutucu kesiminden geliyor… Biz özgür kadınlar çok edepli kaldık örtülü ablaların yanında. Çünkü onlara baksak hakaret etmiş sayılıyoruz… Gece barda ne işin var madem yolun hak yolu desek biz kötü oluyoruz… Seks shoplardan en fazla alışverişi bu kesim yapıyor desem haddimi bildirecek çok insan var… Girin seksi iç çamaşırı dükkânlarına ablaların hepsi tutucu… Özel hayat bu adapla ne ilgisi var derseniz şöyle ifade edeyim…
İnsanın doğasında baskılar büyük çıkışlara sebep olur… O sebepledir ki tüm ailesine tecavüz eden, hatta cin hikâyeleri ile onları birbirine katlettiren insanları sayısı gittikçe çoğalmaktadır. O manyak aile maalesef tek değildir… Cehaletin geldiği boyut küstahlıktan öteye ciddi adli durumlara dönmüştür.
Toplumsal yaşamımız riyalar üzerine kurulu… 22.00 den sonra içki satmayı yasaklarken en çok uyuşturucu satılan ülkelerin başında geliyoruz… Torbacıların yeri belli polislerle arkadaşlık ediyorlar… Okul kapılarında uyuşturucu satılıyor… Liseli çocuklara tütün dükkânlarında bong satılıyor kimsenin bir şey dediği yok… Bong ne diye bana sormayın bilmiyorsanız yakınlarınızdaki 15-16 yaşındaki herhangi bir çocuğa sorun…
Haktan, hukuktan bahseden zenginlerimiz, olmaktan, Nirvana’ya varmaktan bahsedenlerimiz yanında nerdeyse bedava işçi çalıştırıp insan sömürüyor… Sonra gönüllü yardım derneklerinde yardım yapıp gönül ferahlatıyorlar.
Memleketin erkeği delikanlılıktan dem vururken karısı, kızı bir acayip giyiniyor… Ayarsızlık aldı başını gidiyor. Babalar kızlarının özel hayat koçu… Ya da ailelerini katlediyorlar arasını bulmak zor…
Beyefendi sandıklarımız kadın dövüyor… Karılarını, kocalarını aldatıyorlar ve bunu saklamak gereği duyulmuyor…
Bebelere, çocuklara ve hatta tüm canlıya tecavüz edip öldürüyoruz…
En küçüğümüzden en büyüğümüze kadar dedikodu yapıyoruz, yalan söylüyor, hak yiyoruz… Hırstan delirip insanlara saldırıyoruz. Yüzüne güldüklerimizin arkasını kazıyoruz… STK’lar, kurumlar, gönüllü kuruluşların içi iktidar savaşlarından çöplük gibi… İnsanlığı azar azar öldürüyoruz. Hem de savaşlarla değil…
Yazılacak ne çok şey var aslında ne yazsam eksik kalıyor…
O halde;
Aslında bu yazılı olmayan kurallar sosyal ya da özel ilişkilerin sağlam ve ayakta kalması, en basit tabiriyle iki taraflı faydanın devamlılığı adına yapılan, geliştirilen öncelikli hareketler bütünüdür.
AMA GÖRÜNEN ODUR Kİ ARTIK UYMAK DEMODE OLMAKTIR…
- “Aidiyet” Ait Olmanın Tadının Kaçtığı Şeyler - 23 Aralık 2019
- Dedikodu - 17 Ekim 2019
- Anne var, anne var… - 19 Eylül 2019