Merhaba sevgili vatansever arkadaşım.
Sana bu mektubu beni nicedir içinde merdivensiz bıraktığın kör kuyudan yazıyorum.
Biliyor musun, ben göğe bakmaya alışkınım, burası çok karanlık!
Burada her saniyem ikimizin de seçme hakkımız olmadan tamamen tesadüfen içine doğduğumuz bu topraklarda neden senin vatansever, benim vatan haini ilan edildiğimi anlamaya çalışmakla ve acı çekmekle geçiyor.
Neden diyorum, neden, neden?
Neden ben bu kör kuyulara lâyık görüldüm?
Nedir vatan?
İçindeki bütün halklarıyla, renkleriyle, hayvanıyla, börtü böceğiyle uyum içinde mutlu-mesut yaşanması gereken toprak parçası değil midir?
Nedir vatan hainliÄŸi?
Ben ne yaptım da vatan haini oldum?
Vatanımdaki kadim halkları, bütün farklı insanları bölüp parçalayarak herkesi birbirine düşman mı ettim?
Kendi inançlarımın dışındaki herkesi öteki ilan ederek hedef gösterip cinayetler mi işlettim?
Her gün yepyeni nefret tohumları ekerek insanların ruhunun ışığını mı söndürdüm, yaşama sevinçlerini mi çaldım?
Hukuku bitirerek insanın insana ve doğaya yapabileceği ne kadar kötülük varsa hepsinin önünü mü açtım?
Vatanımın geleceğini emanet edeceğim çocuklara tecavüz edilmesine onay mı verdim?
Vatanımın kıymetli halklarına, kadınlarına, çocuklarına karşı işlenen tüm insanlık suçlarını cezasız mı bıraktım?
Ülkemi bütün dünya ülkelerinin gözünde küçük mü düşürdüm?
Ülkemin en kıymetli hazinesi olan, bütün dünyada eşi benzeri görülmemiş bereketlilikteki bu güzelim Anadolu topraklarında kendi maddî çıkarlarım uğruna tek bir ağacı mı kestim, tek bir hayvanın canına mı kıydım?
Vatanımın toprağını diğer vatanlarınkinden çok daha değerli kılan bütün artılarını ortadan mı kaldırdım? Misal, vatanımın dışa bağımlı olması için Dünya Bankası’nın emriyle şekerpancarı ekimini mi yasakladım? Fındık, kayısı gibi, ne kadar altın değerinde ürünü varsa ekilmesin dikilmesin diye üreticiye teşvik primi mi verdim? Sırf birilerine kirli rant alanları açmak için 2000 yıllık kadim zeytin ağaçlarını keserek yerine zehirli maden ocakları, korkunç beton yığınları mı diktim? Yine üç-beş alçak kalantor zenginliğine zenginlik katsın diye HES denilen zararı kârından çok daha büyük ucubeler uğruna dağa taşa mı kıydım? Her sene milyonlarca dolar ödeyerek dışardan hibrit tohum almak zorunda kalmamız için vatanımın eşi benzeri olmayan kıymetteki yerli tohumlarını mı yasakladım?
Bütün bunları yaparak bir ülkenin ışığını söndürmekten, insanlarını yoksullaştırmaktan, mutsuzlaştırmaktan, her türlü ruhsal ve fiziksel acıyı çektirerek yaşama sevinçlerini çalmaktan başka nedir ki vatan hainliği?
Ben bunların hangisini yaptım sevgili vatansever kardeşim, ben bunlardan hangisini yaptım?
Kendimi bildim bileli içine doğduğum bu harika ülkenin insanıyla, hayvanıyla, doğasıyla, her türlü rengiyle iyiye, güzele doğru yol alması için mücadele verdim.
Başörtüsü hakkını da savundum, idam cezasının, düşünce suçunun kalkmasını da…
Nerede ezilen birini gördüysem dilini dinini ayırmadan yanında oldum.
Herkesin inancına saygı duydum.
Param olduğu zamanlar yoksul öğrenciler okuttum, param yokken sokakta gördüğüm evsizlerle ekmeğimi, sigaramı paylaştım.
Vatanımın doğasına en küçük bir zarar gelmemesi için direndim.
Kızartma yağlarını hiç lavaboya dökmedim örneğin; çünkü biliyordum ki bir litre kızartma yağı milyonlarca metreküp içme suyunu kirletir. Bir yerde oturup sigara içtiysem kalktığımda yerden izmaritlerimi topladım.
Her şeyi ama her şeyi bu ükenin hazinesi olarak gördüm. Daima eski cumbalı evlerde oturdum. Yatak döşek gibi hijyen gerektiren eşyaların dışında hiç yeni eşya satın almadım.
Neyim varsa paylaştım. Zengin oldum paramı, şair oldum ruhumu, sevdim, kalbimi paylaştım!
Ben bu vatanı çok sevdim sevgili vatansever arkadaşım, ben bu vatanı çok sevdim.
Sana bu mektubu beni nicedir içinde merdivensiz bıraktığın kör kuyudan yazıyorum.
Biliyor musun, ben göğe bakmaya alışkınım, burası çok karanlık!
Beni vatanseverlik adına hapsettiğin bu kuyuda çok acı çekiyorum.
Çünkü sen bütün kavramları ters yüz ederek yukarıda saydığım bütün vatan hainliği eylemlerini vatanseverlik, bütün vatanseverlik eylemlerini ise vatan hainliği ilan ettin.
Ben sadece şunu yaptım, bu vatanı o kadar çok seviyordum ki, ona yapılan tüm kötülüklere itiraz ettim! Acıya, ölüme, talana, insan ve doğa kıyımına bütün varlığımla itiraz ettim!
Bu itiraz vatanımı yönetenlere idi, vatanıma değil. Sen bunu anlayamadın.
Sen vatanı ve hükümeti aynı şey zannettin vatansever kardeşim.
Oysa ki deÄŸil!
Hükümetler gider, vatanlar kalır.
Katiller gider, insanlar kalır.
Bir gün yalanlar biter, çırılçıplak gerçekler kalır.
O gün geldiğinde sen rahman ve rahim olan Allah tarafından de, ben ilahî adalet tarafından diyeyim, gerçek vatan haininden hesap sorulur arkadaşım.
Neyse ki ben kesinlikle hesap sorulacaklardan biri deÄŸilim.
Ama bugün burası çok karanlık, ben göğe bakmaya alışkınım, çok acı çekiyorum.
Unutma ki acı veren, bir gün tam da acı verdiği yerden sınanır.
Mektubuma son verirken sana toprağın insana değil, insanın toprağa ait olduğunu, vatanın içindeki yaşayan bütün canlıların ahengi, mutluluğu ve barışıyla vatan olduğunu son bir kez hatırlatmak isterim.
Belki bir gün birlikte göğe bakarız! O gün gelene kadar cennet ülkemizin bitmemesi ümidiyle hoşça kal!
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Åžuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023