Türk-Rus İlişkilerinde Geciken İkinci Bahar

16 Nisan Referandumu sonrasında dış politika atağı başlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan’dan sonra Rusya’ya gitti. Soçi’de Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le görüşen Erdoğan’ın öncelikli konusu Suriye meselesiydi. Zaten basın toplantısında Erdoğan’ın ağırlıklı olarak Suriye’den bahsetmesi bunun bir işareti oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sarf ettiği “Bizler bugüne kadar terör örgütleri arasında ayrım yapmadık yapmıyoruz. YPG, DEAŞ, El Kaide bizim nazarımızda aynıdır. Bunların tamamı kandan, kaostan gözyaşından beslenen vampirlerdir. Terör örgütlerinin kökünün kazınması hepimizin ortak sorunudur. Güney sınırımız boyunca güvenliğimizi tehdit eden düşman bir yapının oluşmasına izin veremeyiz” sözleri Türkiye kamuoyunda bir süredir açıkça eleştirilen Rusya- PYD/YPG ilişkilerinden rahatsızlığın ifadesiydi.

Ancak Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine rağmen Suriye’deki terör örgütlerinden bahsederken yalnızca IŞİD ve Nusra’yı ismen belirtti.

Dr. Keleşoğlu: “Rusya, PYD/YPG’yi ABD safına itmek istemiyor o nedenle Türkiye ile angajmana girmez”

Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Erhan Keleşoğlu, Rusya lideri Putin’in bu konularda yorum yapmamasının sürpriz olmadığını söyledi.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Dr. Keleşoğlu, “Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt entitesi oluşmasını varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Karaçok ve Sincar’a yönelik ağır bombardımanı bunun tezahürüydü. Ama Rus askerleri buna karşı Suriye Demokratik Güçleri’yle fotoğraf verdi. Bunun nedeni şu, Rusya özellikle Kürt güçlerini Amerika Birleşik Devletleri’nin safına itmek istemiyor. Türkiye ise Ruslardan faklı beklenti içerisinde bunun olması mümkün değil. Moskova yönetimi böyle bir angajmana kesinlikle girmez” dedi.

Basın toplantısındaki açıklamalara bakılırsa Erdoğan ve Putin görüşmesinin Suriye’ye ilişkin ikinci ağırlıklı başlığı Suriye’de “çatışmazlık” oldu.

Aydın Sezer: “Rusya, İdlib’in muhaliflerden temizlenmesi görevini Türkiye’ye vermiş görünüyor”

Çatışmasızlık bölgesinden kast edilenin İdlib ve çevresi olduğunu söyleyen Erdoğan, “İdlib bölgesinde malum ağırlıklı olarak Halep’ten kaçan insanların oradaki yaşam mücadelesi var. Şimdi ise orada bir çatışmasızlık bölgesi ilan edildi. Temenni ederim ki bu çatışmasızlık bölgesinin korunması devam eder. Sayın Başkanla, harita üzerinde görüştük. Astana’daki önemli görüşmelerden biri de bu. Bu çatışmasızlığın bir karara bağlanması zaten Suriye’de önemli bir adımın atılmasına vesile olur” dedi.

Putin de “Bu çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması, her türlü çatışmanın durdurulması, diyaloğun temel garantisidir. Bu siyasi diyalog sayesinde ülkenin hem egemenliği hem toprak bütünlüğü sağlanacaktır” sözleriyle Rusya’nın pozisyonunu ortaya koydu.

Türkiye Rusya Araştırmalar Merkezi’nden Aydın Sezer, bugün Suriyeli muhaliflerin çekildiği iddia edilen Astana görüşmelerinde de bu konunun gündemde olduğunu hatırlattı.

Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Sezer, “Basın toplantısında hem uçuşa yasak bölge hem de çatışmasızlık zikredildi. Benim anladığım şu Rusya daha önce Halep’te olduğu gibi İdlib’in de muhaliflerden temizlenmesi işini Türkiye’ye vermiş gibi görünüyor” dedi.

Sezer: “Vize ve domates kısıtlaması devam ediyor, normalleşmenin ne olduğunun yanıtı bende yok”

İki ülke arasında ekonomik ilişkiler ve vize rejimi de uçak krizinden bu yana sorunlu ilerliyordu. Rusya lideri, basın toplantısında “Yakın geçmişte ikili ilişkilerimiz dayanıklılık sınavından geçmiştir. Şimdi normalleşme süreci bitmiştir ve tamamlanmıştır. Ortak işbirliğine dönüyoruz” mesajları verdi.

Ancak Aydın Sezer, bu görüşmede olumlu gelişmeler olduğunu söylese de tam bir normalleşme olmadığı konusunda:

“Nisan ayında yurtdışına çıkan Ruslar’ın Türkiye’ye gittiğini belirten Putin birçok konuda yaptırımların kaldırılacağını söyledi. Ama domates konusundaki yaptırımlar sürüyor. Vize kalkmadı devam ediyor. S-400’lerle ilgili ne olumlu ne olumsuz hiçbir açıklama yapılmadı. Rusya, Türkiye’ye büyükelçi hala göndermiş değil. Normalleşmeden kast edilenin ne olduğunun yanıtı bende yok.”

“Domates krizi çözülmeden Türk-Rus ilişkilerinde bahar havası yaşanıyor demek zor”

Dr. Keleş de Türkiye ile Rusya arasında yeniden sıcak rüzgarların estiğini söylemenin mümkün olmadığı kanısında:

“İlişkilerde radikal bir değişiklik olmayacağını düşünüyorum. Gözden kaçırmamamız gereken bir husus var. Rusya bir NATO üyesi ile bu ilişkileri yürüttüğünün çok farkında. Türkiye’nin NATO’nun lider ülkesi ABD’nin çıkarlarına taban tabana ters bir hamle yapmayacağını düşünüyor. Ama elbette NATO içinde bir çatlak yaratmak Rusya için önem arz ediyor. Kimyasal saldırı haberinden sonra Türkiye’nin rejim karşıtı sert sözleri akıllarda. AK Parti mahfillerinde telaffuz edilen ‘bahar havası’ gerçeği yansıtmıyor. Domates ve vize konuları dahi çözülmemişken Türk-Rus ilişkilerinde bahar havası yaşanıyor demek zor.”