Covid-19 salgını, dünyayı araba çarpmışa döndürdü değil mi?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 7 Haziran 2023 tarihi itibariyle, küresel olarak 768 milyon doğrulanmış vaka bulunurken, 7 milyon civarında kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti. Kayıpların daha da büyümesini yapılan 13 milyar doz aşı sağladı.
Korkutucu…
Peki ya size dünyayı (bırakalım arabayı) tır çarpmışa çevirecek, çok daha büyük bir riskin kapıda beklediğini söylesek, ne hissederdiniz? Maalesef bu risk gerçek: Süper mikroplar, yani antibiyotiğe dirençli bakteriler.
Küresel Riskler raporu 2006 yılından bugüne her yıl Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanıyor. 2013 yılında yayımlanan sekizinci sayıda, bu konudaki riskin büyüklüğüne vurgu yapılmış ve antimikrobiyal direnç karşısında küresel iş birliği ihtiyacına işaret edilmişti. O baskıdan bu yana hemen her sayıda konunun önemine yeniden dikkat çekildi.
Avustralyalı bilim insanı Dr. Paul De Barro da konu üzerine çalışmalar yapan, çözümü için kafa yoran bilim insanlarından. Antibiyotiğe dirençli bakterilerin modern tıbbı “orta çağa döndürebilecek” kadar büyük bir sağlık tehdidi olduğunu düşünüyor. Riskin özellikle Pasifik bölgesinde yüksek olduğu ve bölgenin halihazırda hassas durumdaki sağlık sistemini çökme noktasına götürebileceğini belirtiyor.
De Barro, konuyu şöyle bir çerçeve çizerek açıklıyor: Antibiyotikler, sağlık sistemimizin her aşamasında büyük bir katkı sağlıyor ve önemli bir rol oynuyor. Basit bir çizik dahi bir insanı öldürebilir. Doğum öldürebilir. Kanser tedavisinde, ameliyatlarda, diyabette, hepsinin arka planında antibiyotikler sıklıkla kullanılıyor. Peki, bir gün sorun olduğunda kullansak ve artık işe yaramadığını görsek? İşte orta çağ, bu noktada başlıyor.
Maalesef, bu konuda en büyük sorun toplumsal bilinç eksikliği. Enfeksiyon hastalıklarının yüksek olmasının yanı sıra (özellikle yanlış) antibiyotik kullanımı riskleri yükseltiyor.
Problemin ne kadar yaygın olduğu sorusu gelebilir aklımıza. Burada yine yapılan araştırmalara dönmekte fayda var. Kısa süre önce, İspanya’daki süpermarketlerden toplanan et örneklerinin yüzde 40’ında antibiyotiğe dirençli bakteriler bulduğu ortaya çıktı. Birleşik Krallık’taki Earlham ve Quadram Enstitüleri tarafından uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekip ile birlikte yapılan son araştırma ise, insan vücudunun içinde ve üzerinde yuva yapan tüm bakteri ve diğer mikroorganizmaların bir antibiyotik direnci kaynağı olabileceğini öne sürüyor. Çok şaşırtıcı gelebilir ancak çevrenizdeki insanlar arasında antibiyotik kullanımının dahi sizi doğrudan etkilediği saptamasında bulunuluyor.
“Süper mikroplar” sebebiyle ölümler dünya çapında arttığından, sağlık otoriteleri, yeni tedavilerin geliştirilmesi için araştırmacı kuruluşlara çağrıda bulunuyor.
Neyse ki, bu alanda ilerlemeler de yok değil.
Birkaç ay önce mBio’da yayımlanan bir makaleye göre araştırmacılar, mantar enfeksiyonlarını tedavi etme potansiyeli olan yeni bir antibiyotik keşfettiler. Antibiyotik, patatesleri enfekte eden bir mikrobun genleri analiz edilirken bulundu. Antibiyotiğin temel bileşiği solanimisin. Bilim insanları, yeni tür antibiyotiğin insanlar kadar tarımsal ürünlerin tedavisinde de kullanılabileceğini düşünüyor.
Pfizer da son dönemde yüreklere su serpen bir açıklama yaptı. Son aşama denemelerinden elde edilen veriler uyarınca, deneysel bir antibiyotik kombinasyonunun, antibiyotiğe dirençli bakterilerin neden olduğu ölümcül enfeksiyonların tedavisinde etkili olduğunu açıkladı.
Zaman işliyor. Antimikrobiyal direnç gibi sorunun çözümüne odaklanan bilimsel çalışmalar da ilerliyor.
Bakalım bitiş çizgisine hangisi önce varacak?
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.
- Denge - 27 Mayıs 2025
- Şu Yönetici Koltuğunda Oturan Bizim Yapay Zekâ Değil mi? - 25 Nisan 2025
- Bilimden Korku Filmi Senaryolarına - 24 Şubat 2025