Su vereydiniz eyiydi…

Bir de yaÅŸanan her felaketi ya da acıyı, “önüne gelene çemkirerek duyar kasma fırsatı” olarak gören madrabazlar var ki evlere ÅŸenlik.

“Ormanlar yanıyor, ciÄŸerimiz yanıyor, sen nasıl gülüp eÄŸlendiÄŸin fotoÄŸraflar, ÅŸarkılar ÅŸiirler paylaÅŸabiliyorsun bre zındık; bre vatan haini; bre mahalle yanarken saçını tarayan norospu!”

Son süreçte bütün sayfalarda ya da gruplarda bu tarz paylaşımlar ve yorumlarla karşılaşıyorum. Millet resmen “gülen insan” avına çıkmış, yakaladığının tepesine indiriyor sumsuÄŸu!.. Hele bir de twitter kullansam, on binlercesini göreceÄŸime eminim. Kendileri gibi karalar baÄŸlamış numarası çekmeyen herkese en ağırından hakaretlerle hönkürüp ayar verme haddinin en doÄŸal hakları olduÄŸunu zannediyor aymazlar.

Öylesine mağrur ve üsttenci bir dille yargılıyorlar ki insanları, zannedersin direkt yangınların içinden, simsiyah olmuş ellerinde hortumlarla naklen yayın yapıyor haspalarım. Zannedersin hepsi birer vicdan, merhamet, duyarlılık abidesi de diğerleri hep çikin. Hepi topu güvenli alanlarınızdaki klavyelerinizin üzerinde gezinen pambuk ellerinizle timsah gözyaşları dökerek mikserlik yapıyonuz len.

Ä°lahi komedya!

Geçmişlerine bakıyorsun; kimileri iftiracılıkta, linççilikte, sahtekârlıkta, zübüklükte master yapmış; kimileri ömürleri boyunca başta ırksal hassasiyetleri olmak üzere sadece kendi dertlerine duyar kasıp, nefret ettikleri kesimlerin gördüğü zulümlere ya da yaşadığı felaketlere dötünü dönüp yatmış; hatta avuçları patlayana kadar çepik çalıp oh çekmiş.

Hele ki kendilerine “sanatçı” denilmesi sanatçılara hakaret olan bir kısım ünlülerin ya da medyatik tiplerin çemkirmeleri yok mu, ÅŸarlatanlıkta son nokta!.. Eleman bugüne kadar yaralı parmaÄŸa iÅŸememiÅŸ, her daim yoksulluÄŸun pençesinde kıvranan halkın gözüne sokmadığı lüksünü bırakmamış; bugün yatlarda katlarda fink atmalarını, füme etlerini dudu dillerini üç gün paylaÅŸmamakla “Ãœstün Ä°nsanlık Oscarı” kazanacağını zannediyor; paylaÅŸana kuduz gibi havlıyor. Yeni trendlerini buldular şükürler olsun. ÇoÄŸu Karun gibi zengin olduÄŸu halde, hiçbirinin aklına, “Aramızda para toplarsak rahatlıkla bir yerlerden bir yangın helikopteri ya da uçağı kiralayıp; en azından bir ormanı, bir köyü kurtarabiliriz,” düşüncesi gelmiyor. Havyarlarını gizli gizli yemek, yatlarını gizli koylara çekmek, edeleli fücutlarıyla “Haberim yokmuÅŸ gibi çek pampa!” pozları vermemek yetiyor da artıyor bile onlara… Daha ne yapsın gariplerim.

En beteri de aralıksız 40 senedir terör bahanesiyle sistematik olarak cayır cayır yakılan Cudi Dağı’na, Dersim ormanlarına; oralarda yaÅŸanan deprem, sel felaketlerine dair bugüne dek tek laf etmemiÅŸ, hatta oh çekmiÅŸ olanların, bugün gösterdikleri salya sümük hassasiyet… Resmen gözlerimden yaÅŸlar fışkırmasına yol açıyorlar; ama gülmekten…

Herkesin dilinde, “Bugün birlik beraberlik günü!” teranesi!..

Yersen.

Bu ülkede nicedir hep aynı gün yaşanıyor kardeş, dün neredeydin?

Geçiniz bunları efendiler! Herkesin planlı programlı bir şekilde birbirini düşman bellemesi sağlanarak kriminalize edildiği bu toplum, o treni kaçıralı çok oldu. Komik oluyorsunuz, he mi de trajikomik.

O treni, bu ülkenin doğusunda yaşayan ve bu topraklarda en az sizin kadar hakkı olan bir halkın on yıllardır hiç sönmeyen yangınına sırtınızı dönüp, sözde müreffeh medeniyetler seviyesindeki demokratik cumhuriyetinizin, şahsınıza özel dizayn edilmiş ahmak sefasını sürerken kaçırdınız.

O treni, o yangına bir kova su dökmek yerine, tanker tanker benzin taşırken; senelerdir sadece kendi dillerinde eğitim görmek, konuşmak, çocuklarına kendi isimlerini vermek gibi en doğal insan haklarını talep ettikleri için canlarından, köylerinden, yurtlarından olan insanların acısına oh çekerken kaçırdınız.

O treni, başınıza ne gelse onlardan bildiğiniz Kürtleri her provokasyona panter gibi atlayıp bir de siz yakarken; her planlı kışkırtmada -tıpkı bugün yaptığınız gibi- içlerinden birini ya da birkaçını linç ederken, vahşice öldürürken; hiçbir şey yapmasanız, bu insanlık suçlarına susarak onay verirken kaçırdınız.

Ablukalar esnasında anaların cenazeleri köpeklere yem edilir, körpecik çocuk bedenleri derin donduruculara gömülür, gencecik insanlar cayır cayır bodrumlarda yakılırken bölgeye gittiÄŸim zamanlardan birine denk düşen bir yılbaşı gecesi, bomba ve kaleÅŸnikof sesleriyle “gene birileri öldü” diye kriz geçirerek kaldığım misafirhanenin televizyonunda gördüğüm eÄŸlencelerinizi hiç unutmam hiç unutmam!

Sahte duyarlarınızı yiyim sizin, ne güzel çemkiriyonuz! Hadi koçlarıma benim; çatal dillerinize, mangal yüreklerinize kurban! OturduÄŸunuz yerde ne kadar insana tükürürseniz, o kadar çabuk söner bu yangınlar. Ne de olsa tükürük de sudan ibaret biÅŸi deÄŸil mi ama…

Bir daha ilahi komedya!

La oxlim, sosyal medyada feveran etmekle; bol keseden sahte duyarlar kasıp, en kahraman rıdvanlık taslamakla bir şey elde ediliyor olsaydı, senelerdir kopardığınız yaygarayla bu ülkede bin kere devrim olurdu!

Demek ki neymiş, bu işler böyle olmuyormuş kanka. Bu işler reel hayatta elini taşın altına koymakla oluyormuş.

Burası sanal len sanal! Burada yaptığınız boÅŸ beleÅŸ atar, hayata ancak atalet katar! Burası sanal! Tıpkı sizin göstermelik insanlığınız gibi…

İnsan gibi insanların, bir felakete üzüldüklerini kanıtlamak için sosyal medya profillerini karartarak vitrine oynamaya ihtiyacı yoktur. Ya benim gibi kalkar bir şeyin ucundan tutmak, iki gözyaşını silmek için kendilerini ateşin içine atar, herkesin ötekisi olmak pahasına her daim gerçekleri yazarlar ya da edepleriyle susarlar.

Kaldı ki en çok böyle zamanlarda ÅŸarkıya, ÅŸiire, gülümsemeye gereksinim vardır; çünkü insana, felaketlerle baÅŸ edebilmek için en lazım olan ÅŸey moraldir. Zannediyor musunuz ki sizin gibi göstermelik duyarlarla yırtınmayanların içi yanmıyor. Elbete yanmayanlar da çoktur; ama bunun göstergesi ille de sosyal medyada zırlamak deÄŸildir. Demiyorum ki zil takıp oynasın, her gün zıkkımlandıklarını paylaÅŸsınlar. Diyorum ki: “Sana ne lan! Sen önce kendine bak! Ucuz laf ebelikleriyle piyasa yapmaktan baÅŸka ne halt ettiÄŸin var!”

Dötün yiyorsa kalkar gidersin yangın yerine, iki tas su döker; iki kederli insanın elini tutar, en azından birilerine çemkirme hakkını elde edersin. Yemiyorsa, vallahi de billahi de tillahi de senden daha dürüst olan; yani ki senin gibi her felaketi klavye başında dandik duyarlar kasma fırsatı olarak görüp, üç kuruşluk primler toplamak için timsah gözyaşları dökmeye tenezzül etmeyen insanlara bok atmak suretiyle vicdan mastürbasyonu yapmazsın.

Öyle yani, ben böyle düşünüyorum. Çok iyi biliyorum ki en yalın haliyle söylediÄŸim inkâr edilemez gerçekleri hiçbir zaman hazmedemeyen bir kısım kifayetsiz muhterisler tarafından bu kez de bölücülük yaptığım iftirasına uÄŸrayacağım. Umurumda deÄŸil! Bu ülkenin en büyük eksiÄŸi, baklayı aÄŸzından çıkarma cesareti olan insan yokluÄŸu… Benim o cesaretim var, hem de dibine kadar!

O yüzden derim ki bence siz de bir düşünün benim düşündüklerimi efendiler! Hiç umudum yok; ama belki bazılarınız, bütün hayatı ahlâksızlıktan ibaret olan ÅŸarlatanların kastığı sahte duyarların onları ancak bir soytarıya çevirdiÄŸini görür; diÄŸer bazılarınız, yangının da selin de depremin de çocuÄŸun da ırkı olmadığını; ötekinin yangınına benzin dökenlerin, kendi yangınına “Su!” diye çığırmasının ne büyük arsızlık olduÄŸunu anlar da en azından belki yarınlarda gamlı başımıza daha az kül yaÄŸar.

Özetle, bu ülke on yıllardır yanıyor kardeÅŸ, hem de cayır cayır! Sorun, herkesin sadece kendi yangınına yanması…

Su vereydiniz eyiydi.

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)