Siirt Belediyesi’ne Kayyum Atanması: Halkın İradesine Yeni Bir Darbe!

DEM Partili Siirt Belediye Başkanı Sofya Alağaş, “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla aldığı hapis cezası gerekçe gösterilerek İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı. Alağaş’ın yerine Siirt Valisi Dr. Kemal Kızılkaya, Belediye Başkan Vekili olarak atandı. Bu karar, Türkiye’de son yıllarda artan kayyum atamalarıyla ilgili tartışmaları yeniden alevlendirirken, seçmen iradesine yönelik bir müdahale olarak yorumlandı.

İçişleri Bakanlığı, Alağaş’ın Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “PKK/KCK Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak” suçlamasıyla mahkum edilmesini gerekçe göstererek, Anayasa’nın 127’nci maddesi ve Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesi uyarınca geçici tedbir olarak görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. Ancak bu açıklama, hükümetin kayyum atamalarını sıkça kullanması nedeniyle inandırıcılığını yitirmiş durumda. Özellikle muhalif kesimler, bu tür uygulamaların “güvenlik” gerekçesiyle siyasi hesapların üzerini örtmek için kullanıldığını savunuyor.

DEM Parti’den Sert Tepki: “Halkın İradesi Çiğnendi!”

DEM Parti, Sofya Alağaş’ın görevden alınmasını “halkın iradesine yapılan bir darbe” olarak nitelendirdi. Parti tarafından yapılan açıklamada, “Siirt Belediyemiz, iktidar tarafından gasp edildi ve kayyum atandı. 31 Mart seçimlerinden bu yana Hakkari, Mardin, Batman, Dersim, Halfeti, Akdeniz, Bahçesaray ve en son Siirt olmak üzere 8 belediyemiz halkın iradesi yok sayılarak kayyum tarafından yönetilmeye başlandı” denildi. DEM Parti, bu uygulamanın demokratik süreçleri yok saydığını ve yerel yönetimlerin özerkliğini ortadan kaldırdığını vurguladı.

Kayyum Uygulaması: Demokrasinin Sonu mu?

Kayyum atamaları, özellikle 2016 yılından bu yana Türkiye’nin siyasi gündeminde sıkça yer alıyor. Hükümet, terör bağlantılı olduğu iddia edilen belediye başkanlarını görevden alarak yerine valileri veya kaymakamları atama yoluna gidiyor. Ancak bu uygulama, seçmen iradesine açık bir müdahale olarak görülüyor. Yerel seçimlerde halkın oylarıyla işbaşına gelen belediye başkanlarının görevden alınması, demokratik süreçleri zedeliyor ve halkın siyasi tercihlerini hiçe sayıyor.

Avrupa Konseyi ve uluslararası insan hakları örgütleri, Türkiye’deki kayyum atamalarının yerel demokrasiyi zayıflattığını ve insan haklarına aykırı olduğunu defalarca dile getirdi. Ancak hükümet, bu eleştirilere rağmen kayyum atamalarına devam ediyor.

Siirt Belediyesi, kayyum atamalarına yabancı değil. 2014 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) seçilen Tuncer Bakırhan’ın görevden alınmasıyla ilk kez kayyum atanmıştı. 2020 yılında ise Eş Başkan Berivan Helen Işık’ın yerine ikinci kez kayyum atanmıştı. Bu son gelişmeyle birlikte, Siirt halkı üçüncü kez seçimle işbaşına gelen bir belediye başkanının görevden alınmasına ve yerine kayyum atanmasına tanıklık etti. Bu durum, halkın iradesinin sürekli olarak yok sayıldığını gözler önüne seriyor.

Demokrasi mi, Güvenlik mi?

Hükümet, kayyum atamalarını kamu güvenliği açısından gerekli bir tedbir olarak sunarken, muhalefet ve insan hakları örgütleri, bu uygulamanın siyasi bir araç olarak kullanıldığını savunuyor. Özellikle yargının bağımsızlığının tartışıldığı bir ortamda, terör suçlamalarının siyasi hesaplar için kullanıldığı iddiaları giderek güçleniyor. Seçimle işbaşına gelen belediye başkanlarının görevden alınması, demokratik süreçlere gölge düşürüyor ve Türkiye’nin demokrasi karnesini zedeliyor.

Halkın İradesi Yine Yok Sayıldı!

Siirt Belediyesi’ne kayyum atanması, Türkiye’de yerel demokrasinin geleceği açısından endişe verici bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Seçmen iradesinin sürekli olarak yok sayılması, demokratik süreçlere olan güveni sarsıyor ve halkın siyasi tercihlerini hiçe sayıyor. Kayyum atamalarının devam etmesi, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Halkın iradesine yapılan bu müdahaleler, önümüzdeki süreçte hem iç siyasetin hem de uluslararası toplumun gündeminde olmaya devam edecek.