Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?

Tüm insanlığın cevabını aradığı soru. Nedir bu mutluluk? Bende insanoğlunun bir parçası olarak zaman zaman bu kavram üzerinde düşünmeden edemiyorum. 

Yazarları, düşünürleri okuyorum. Nasıl tanımladıklarını anlamaya çalışıyorum. En güzel tanımlamalardan birini Nazım Hikmet yapmış. Rusya’da yaşadığı dönemlerde bir yazar okur buluşmasında büyük şaire soruyorlar bu soruyu.

Nedir mutluluk? Biraz düşünüp cevap veriyor.

“Ben mutluluğun ne olduğunu bilmiyorum. Ama bana göre mutluluk bu sabah işe gitmeyi çok istiyorsanız, işten sonra eve dönmeyi de aynı şekilde çok istiyorsanız, bu demektir ki hem evinizde hem işinizde işler yolunda demektir.  Bu bile mutluluk” Büyük usta Nazım Hikmet’in mutluluğa bakışını, bir diğer büyük usta Yuri Nikulin’in anlatımıyla dinlemekte ayrı bir mutluluk.

Bu yazıda mutlu olmak için neler yapmalıyız, pozitif bakış açısıyla genel ruh halimizi nasıl iyi kılarız türünde maddeler ve yol haritaları vermeyeceğim. Ne benim işim, ne de haddim. Yazının sonunda kendi kendime sorduğum soruları paylaşacağım. Belki sizler de soruyorsunuz ya da sormaya başlarsınız bu yazı bittiğinde. Kim bilir?

Biz Nazım’dan devam edelim. 1962 yılında büyük şair Nazım Hikmet, altı ay önce evlendiği ve balayı için saman sarısı saçlı eşi Vera ile gittiği Paris gezisinde yazıyor, son şiirlerinden biri olan “Saman Sarısı” nı…

Ve bu gezi sırasında yakın arkadaşları Abidin Dino ve Güzin Dino’yu ziyaret ediyorlar. Nazım çok sevdiği ve etkilendiği arkadaşı Abidin Dino’nun yaptığı son resimlere bakarken ve tuvaller arasında gezinirken, gecenin bir yarısı şiirinin adını eşi Vera’nın saçlarından, dillere pelesenk olan o cümleyi Abidin Dino’nun sanatından ilham alıyor, ünlü şair. Genellikle ‘’Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?’’ şeklinde bilinen o cümle aslında şiirin ortalarında şöyle yer buluyor:“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”

Abidin Dino’dan Nazım’a yanıt; bir resimle değil, şiirle geliyor.  Hani bir resim dolaşıyor internette, “Mutluluğun Resmi”olarak. Abidin Dino çalışması diye… O koca bir yalan. Dino mutluluğun resmini hiç yapmamış. Resim çizerken çok mutlu olmuş o ayrı. Lakin mutluğun şiirini kaleme almış. (Adı geçen çalışma, Dianna Dengel’in çizdiği bir tebrik kartıdır. Bu resimde Dengel, Amerika’da yaşayan bir köylü ailesini çizmiştir.) Yaşamı boyunca Amerika’nın kültürel yayılmacılığına karşı mücadele eden bir tarafın temsilcilerinden biri olan Abidin Dino’nun; gelecek nesiller tarafından, gerçekte çizmediği bir resimle hatırlanması da ilginç bir durum. Neyse biz dönelim Dino’ya ve mutluluğun resmini değil, tarifini öğrenelim Abidin Dino’dan.

“Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
*
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
ne boya…”

Hayatları memleketlerinden uzakta hasret ve gurbette geçen iki büyük sanatçı, mutluluğu gurbetleri sona erdiğinde yakalayacaklarını düşünüyorlar. 

İki büyük usta için özlemin sona ermesi mutluluk.  Nazım ve Abidin Dino’ya göre gurbet engeldir mutluluklarına. Öyle midir gerçekten? Ürettiklerinde, bu yaşamda eserleriyle ölümsüzlüğü yakaladıkları anlarda hissettikleri duygunun adı nedir?

Nedir gerçekten bu mutluluk? Bulmaya çalışılan, arzulanan, özlenen, hayal edilen midir? Varoluşsal sorgulamaların bel kemiği midir? Öyle ya da böyle aradığımız mıdır?

Mutluluk, tanımlayan kişiye göre değişen bir duygudur. Mesleği kütüphanecilik olan biri için anahtar sözcükler çok önemlidir. Burada iki adet anahtar sözcüğün altını çizmek istiyorum.  

Yaşam doyumu ve duyguların dengede kalması.  

Aradığını bulma ve dengede kalma hali, hayatın uzun bir yolculuk olduğu varsayılırsa, çok kolay olmayabilir. Kaldı ki mutluluk bir yaşam gayesi olmak zorunda da değil. Yaşam doyumu; işinizin, aşkınızın, sağlığınızın ve sizin için önemli olan her ne ise onun rayında gittiği zaman başlıyor. Yolunda giderken sorun yok, gitmediğinde denge bozulduğunda hemen mutsuz olduğunu düşünüyor insanoğlu. 

Hep bir rutini yaşayarak mutlu olamaz insan. Gelişimin anahtarı hayatımızdaki yeniliklerdir, yaşamımıza kattığımız güzelliklerdir, yaratıcı gücümüzle ortaya çıkardıklarımızdır. Birilerinin yaşamına dokunmaktır.  Nefes alabilmek bile başlı başına bir mutluluk değil midir?  

Değişik bakış açılarını öğrenmek ve ilerlemek; bir heyecandır, bir hevestir, bir başkalıktır, bir öğretidir. Fark yaratmaktır.

Peki yaşamımızda nasıl bir fark yaratacağız?

Değişecek miyiz? Yetinecek miyiz? 

A. Semih İŞEVİ
Latest posts by A. Semih İŞEVİ (see all)