Gazeteci Bahadır Özgür’ün Gazete Duvar’daki köşesinde detaylarıyla ele aldığı Razi Petrokimya meselesi, Türkiye’de uzun süredir tartışılan ancak kamuoyunun büyük ölçüde gözünden kaçan bir hikâyeyi yeniden gündeme taşıdı. 17 yıl önce Gübretaş tarafından 680 milyon dolara satın alınan İran’daki dev tesis, şimdi iş insanı Cavit Çağlar’a satılıyor. Ancak bu satış, Razi’nin etrafındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaktan çok, daha da artırıyor.
Oda TV’den Oğuz Ok’un 4 Şubat’ta duyurduğu ve Bahadır Özgür’ün detaylandırdığı habere göre, Ortadoğu’nun en büyük petrokimya tesislerinden biri olan Razi Petrokimya, Cavit Çağlar tarafından satın alınıyor. Çağlar, sürecin son aşamada olduğunu doğrulayarak, “Tek başıma alıyorum” açıklamasını yaptı. Ancak, Razi Petrokimya’nın geçmişi ve ortaklık yapısı dikkate alındığında bu satışın perde arkasında farklı dinamiklerin olabileceği şüphesi doğuyor.
2008’deki Satın Alma ve Soru İşaretleri
Razi Petrokimya’nın Türkiye tarafından satın alınma süreci, en başından itibaren tartışmalıydı. 2008’de Gübretaş, “Türk çiftçisine ucuz gübre ve hammadde sağlamak” amacıyla tesisi 680 milyon dolara aldı. Ancak bu alım tek başına yapılmadı. Bahadır Özgür’ün yazısında da belirttiği gibi, iki önemli ortak bu sürece dahil oldu:
•Tabosan: 2011’de iflas eden bu şirket, sürecin küçük bir parçasıydı.
•Asya Gaz: Asıl dikkat çeken ortak burasıydı. Çünkü şirket, satın alma kararından sadece dört ay önce kurulmuş, kurulduktan iki ay sonra ise Halkbank ve Vakıfbank’tan 20 milyon Euro kredi almıştı. Şirketin sahibi Şaban Kayıkçı’ydı.
Kayıkçı ismi, Bahadır Özgür’ün de belirttiği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun yıllardır danışmanlığını yapan ve “siyasi akıl hocası” olarak bilinen Ali İhsan Arslan ile yakın ilişkileriyle biliniyor. Oğlu Mücahit Arslan’ın ticari ortakları arasında yer alan Kayıkçı, Razi Petrokimya’nın yönetiminde de etkin rol aldı.
MHP kanadı, bu satın almaya o dönemde sert tepki gösterdi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici, 2009’da konuyu Meclis’e taşıdı ve milyonlarca doların usulsüz bir şekilde aktarıldığını iddia etti. Ancak dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker, yalnızca “Ticari sır” yanıtını vererek iddiaların üstünü örtmeye çalıştı.
İlginç bir şekilde, 2011’deki ‘kaset skandalı’ sonrası MHP içinde tasfiye edilen isimler arasında Razi Petrokimya ile ilgili itirazları yükseltenler de bulunuyordu.
Denizcilik Bağlantısı: Gemiler Kimin Elinde?
Razi Petrokimya’nın en önemli yatırımlarından biri deniz taşımacılığı alanında oldu. 2013 yılında Güney Kore’ye sipariş edilen iki tanker, GEDİZ ve DİCLE, 100 milyon dolarlık bir yatırımla Türkiye’ye getirildi. Ancak bu gemilerin sahiplik yapısı zaman içinde karmaşık bir hal aldı.
Bahadır Özgür’ün detaylandırdığı gibi, Razi’ye bağlı denizcilik operasyonları, 2017’de kurulan Nbulkgas adlı şirketin bünyesinde şekillendi. Şaban Kayıkçı ve Suudi Arabistanlı ortaklar, 2017’de Nbulkgas’ın yönetimine girdi. Ancak 2020’de Gübretaş, borsaya yaptığı açıklamada, gemilerin satıldığını duyurdu. Alıcı ise Marshall Adaları’nda kurulu, offshore bağlantılarıyla dikkat çeken Pasco Investment Holding CO. oldu.
Türkiye’de kurulan Pascogas adlı şirket, bu satın almanın ardından öne çıktı. Şirketin ilk adı UBK Denizcilik idi ve sahibi Şaban Kayıkçı’nın oğlu Uğur Beke Kayıkçı’ydı. Ancak kısa süre sonra şirketin adı ve yönetimi değiştirildi. Yeni sahipler Mecit Çetinkaya ve oğlu Mecit Mert Çetinkaya oldu.
Çetinkaya ailesi, 2007’de kurulan MB Denizcilik şirketinin sahipleri olarak biliniyor. Bahadır Özgür’ün dikkat çektiği üzere, bu şirket Burak Erdoğan’ın ortaklarıyla bağlantılı. Daha da ilginci, MB Denizcilik, 2021’de adresini değiştirerek Gübretaş’ın gemilerini alan Pascogas’ın bulunduğu adrese taşındı.
Bu karmaşık sahiplik değişiklikleri, Razi Petrokimya ile bağlantılı denizcilik yatırımlarının aslında belirli çevrelerin elinde kaldığını gösteriyor.
Kazananlar ve Kaybedenler
Bahadır Özgür’ün ifadesiyle, “Herkes muradına ermiş görünüyor. Çiftçi hariç…”.
Razi Petrokimya’nın hikayesi, bir kamu şirketinin milyonlarca dolar değerindeki bir yatırımının, yıllar içinde nasıl farklı isimler arasında el değiştirdiğinin ve siyasi bağlantılarla şekillendiğinin bir örneği.
Son olarak tesisin Cavit Çağlar’a satılması, geçmişteki bağlantılar ve finansal akışlar hakkında daha fazla soru işaretini beraberinde getiriyor. Çağlar, 90’lı yıllarda hem iş dünyasında hem de siyasette etkin bir figürdü ve şimdi yeniden sahneye çıkıyor.
Ancak, 17 yıl boyunca milyonlarca doların aktığı bu devasa yatırımın kazananları belli. Kaybedenlerse, Türkiye’nin çiftçileri ve kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığını sorgulayanlar…
Kaynak: Bahadır Özgür, Gazete Duvar