Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği’nden Boğaziçi’ne destek…

Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Melih Bulu’nun getirilmesi Üniversite özerkliği ve tepeden Rektör atamalarını tartışmaya açtı.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ardından üniversitede görev yapan öğretim üyeleri de tepki gösterdi. Öğretim üyeleri, “Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz!” başlıklı açıklamalarında, “1 Ocak 2021 gece yarısı, 1980’lerin askerî vesayet rejiminden sonra ilk kez üniversitemize kurum dışından bir rektör atanmıştır. Bu durum 2016’dan bu yana ağırlaşarak sürmekte olan, rektör seçimlerini ortadan kaldıran antidemokratik uygulamaların bir devamıdır. Üniversitemizin akademik özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü ve demokratik değerlerini açıkça ihlal eden bu uygulamayı kabul etmiyoruz” ifadesine yer vermişti.

Orta Doğu’dan, Boğaziçi Üniversitesine destek niteliğinde bir açıklama geldi. Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği’nin yapmış olduğu açıklamayı şöyle:

Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği olarak 2 Ocak 2021 tarihli Boğaziçi Üniversitesi rektör atamasını usulen ve içerik olarak yanlış buluyoruz. Çözüm olarak rektörü belirleyecek bir seçim sisteminin en kısa zamanda yasalaşmasını ve bu seçim sisteminin her üniversiteyi kapsayacak şekilde ivedilikle uygulamaya geçmesini öneriyoruz.

Bilindiği üzere 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası yaşanan olağanüstü hal koşullarında, 29 Ekim 2016 tarihli 676 Sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi’yle rektör seçimleri kaldırılmış, sonrasında yapılan yasal düzenlemelerle üniversitelere rektör atama yetkisinin tamamıyla Cumhurbaşkanı makamına verildiği mevcut sisteme geçilmiştir.

Rektör atama sistemi akademik özerkliği tamamen ortadan kaldıran bir uygulamadır. Üniversitelerin işleyişi ve temsili açısından önemli olan rektör, dekan ve bölüm başkanı olarak görev alacak olan akademisyenlerin seçim yoluyla belirlenmesi, bu makamlarda yer alacak olan meslektaşlarımızı öncelikle bilime ve bilim insanlarına karşı sorumlu tutar. Atama yoluyla bu görevlere gelen meslektaşlarımız ise zorunlu olarak öncelikle kendilerini atayan makamlara karşı sorumlu olurlar. Akademik özerklik, bilimsel üretim ve yaratıcılığın ve dolayısıyla bilimsel gelişim için önkoşuldur. Bilimsel gerçeklik, siyasi ve ekonomik çıkarlarla çelişebilir. Ancak bilim insanları hiçbir makam veya yöneticiye değil, bilime karşı sorumludurlar. Bilimsel ahlakları gereği şartlar ne olursa olsun bilimsel gerçeklikleri açığa çıkarmaları ve onları cesaretle dile getirmeleri gerekmektedir. Akademik özerklik, iktidar sahibi olmayan bilim insanlarını çıkar çatışmalarından koruyan ve böylelikle bilimsel üretimin sürekliliğini sağlayan temel ilkedir. İfade özgürlüğü üzerine inşa edilmiş olan demokratik toplumlar için özerk üniversiteler vazgeçilemez kurumlardır.

Ülkemizde Cumhuriyet sonrası temelleri atılmış olan modern üniversite, yaklaşık yüz yıllık süre içerisinde, çoğu zaman yokluklar içinde, Boğaziçi Üniversitesi gibi ülke şartlarında görece etkin biçimde özerkliğini korumuş kurumlarıyla kendi akademik birikimini oluşturmuştur. Bu üniversitelerin başarısı, son dönemde çokça gündeme getirildiği gibi üniversite sıralamaları, yayın sayısı gibi kriterler ve girişimcilik/ticarileşme gibi göstergelerle ölçülemez. Üniversitelere dayatılan bu uygulama ve ölçütler, üniversite kurumunun çürümesine, intihal vakalarının artmasına; bilimsel gerçeklikleri açığa çıkarmaya çaba harcayan ve toplumla paylaşan değil, kendi maddi çıkarları ve bireysel tanınırlığı peşinde koşan bir akademisyen tipinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, üniversitelerin toplumsal saygınlığı ve güvenilirliği gün geçtikçe azalmaktadır.

Bu koşullar altında Boğaziçi ve benzeri üniversiteleri hâlâ başarılı kılan ve saygınlıklarının sürdürülmesini sağlayan temel unsur, bu üniversitelerin çalışanlarına ve öğrencilerine bilimsel ideallerini gerçekleştirebilecekleri özerk bir akademik ortam sağlayabilmiş olmalarıdır. Yöneticilerimiz eğer bilimsel başarıyı hedefliyorlarsa bu üniversitelere dışarıdan müdahale etmek yerine, bu yaratıcı ve özgürlükçü ortamı güçlendirecek ve bunu bütün üniversitelere yayacak yolları bulma sorumluluğundadırlar. Bunun için de öncelikli olarak yapılması gereken, üniversitenin bilim politikasını, araştırma ve teknoloji stratejilerini özerk olarak geliştirmesini garanti altına almaktır.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni rektör atamasına karşı çıkan akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz, bütün olumsuz koşullara karşın, sahip oldukları görece etkin akademik özerkliği koruma mücadelesi vermektedirler. Ülkemizin kalkınması ve demokratikleşmesi için elzem olan bilimsel gelişmenin sağlanması için sorumlu olan yöneticiler, bu itiraza saygı duymalı ve akademik özerkliğin bilimsel üretim için zorunlu olduğu bilincindeki bütün bilim insanlarını rahatsız eden bu atama sisteminden vazgeçmelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği