Avrupa Birliği’nde (AB) aşırı sağın yükselişi, siyasi gündemin en önemli maddelerinden biri olarak öne çıkıyor. Sağ popülist ve aşırı sağcı partiler, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde güç kazanarak, Avrupa’nın siyasi haritasını yeniden çiziyor. Fransa, İtalya, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’da bu partiler birinci sıraya yerleşirken, Almanya, Polonya, Letonya ve Romanya’da ikinci sırayı alıyorlar.
Bu yükseliş, AB’nin geleceğini etkileyebilecek önemli sonuçlar doğurabilir. Aşırı sağın güçlenmesi, Avrupa’daki siyasi dengeleri büyük ölçüde değiştirebilir ve AB’nin dış politika, güvenlik ve ekonomi gibi alanlarda atacağı adımları etkileyebilir. Göç krizi, güvenlik endişeleri ve ekonomik sorunlar, sağcı popülist partilerin seçim kampanyalarında merkezi bir rol oynuyor.
Aşırı sağ ve sağ popülist partiler arasında bir ittifak oluşursa, teorik olarak Avrupa Parlamentosu’nda en büyük siyasi grup haline gelmeleri mümkün. Ancak, bu partilerin tek bir çatı altında birleşmeleri, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşındaki farklı görüşler nedeniyle zor görünüyor.
Batı Avrupa’da aşırı sağ partilerin yükselişi, demokrasi, insan hakları ve sosyal devlet gibi değerlerin zedelenmesine yol açıyor. Göçmen ve İslam karşıtlığı üzerine kurulu radikal sağ partilerin varlığı, Avrupa için yeni ve tehlikeli bir durum olarak değerlendiriliyor.
Tarihsel olarak, Avrupa’da aşırı sağın kökleri, 1930-1945 yılları arasındaki ekonomik buhran ve Yahudi karşıtlığına dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir süre gerileyen aşırı sağ siyaseti, 1960’lardan itibaren yabancı işçilere karşı gelişen tutumlarla yeniden canlanıyor. 2001 sonrasında ise, özellikle İslam düşmanlığı üzerinden ilerleyen aşırı sağ, Avrupa siyasetinde önemli bir yer ediniyor.
Ukrayna-Rusya savaşı bağlamında, Avrupa’daki aşırı sağ partilerin Rusya ile ilişkileri ve AB yaptırımları karşısındaki tutumları, tartışma yaratıyor. Bu durum, aşırı sağ partilerin oy artışına katkıda bulunuyor ve Avrupa siyasetindeki dinamikleri değiştiriyor.
AB’de aşırı sağın yükselişi, siyasi istikrarsızlık yaratma potansiyeline sahip. Bu durum, Avrupa’nın geleceği için ciddi sınamaları beraberinde getirebilir ve AB’nin birliğini ve bütünlüğünü sorgulatan bir döneme işaret edebilir. Avrupa’nın bu siyasi dalgayla nasıl başa çıkacağı, gelecekteki politikaların ve toplumsal yapının şekillenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.
NHY, Dünyadan