Maço Kültürünün Altın Devri Türkiye’de Yaşanıyor

Önce Maçoluğun kelime anlamından başlayalım. Maçoluk erkeğin toplumsal veya cinsi bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıkları olması gerektiği düşüncesine dayanan akım. Genelde erkek egemenliğini davranışlarına yansıtan erkeklere verilen isimdir. Özetle cinsiyetçi bir kültür.

AKP iktidarı boyunca Kadına şiddet her gün arttı. Özellikle AKP’nin ustalık döneminde Kadın cinayetleri, cins kırımına dönüştü. Günde üç kadının erkekler tarafından katledilmesi rutin haline geldi. Kadınların can güvenliği ve vücut bütünlüğünün korunmasının devlet tarafından hiçbir teminatı yok. Hal böyle olunca kadın katili erkeklere gün doğdu. Nasılsa haksız tahrik indirimi yapılıyor ceza sisteminde.

AKP’nin Yeni Türkiye’sinde kadınların sokakta gezme hürriyeti de tehdit altında. Artık minibüste, otobüste, metroda hiç tanımadığınız bir erkek sizin kıyafetinize müdahale edebilir. Öyle ki şort giydiğiniz için, mini etek giydiğiniz için, askılı giydiğiniz için tekme tokat dayak yiyebilirsiniz sokaklarda, toplu taşıma araçlarında. Düşünsenize toplu taşıma araçlarında yahut sokakta yürürken can güvenliğiniz yok. Üstelik tacize, tecavüze uğrama ihtimaliniz yüksek. Oysa normal şartlar altında en güvenilir yerdir toplu taşıma araçları; bu kalabalığın içinde kimse buna cesaret edemez dersiniz. Ama artık o kalabalıklarda ki erkekler kadınlara saldırıyor. Bu ne cüret değil mi? Tacizci erkekler bu cesareti nereden alıyor? Bir erkek sokakta kadına şiddet uygulama cesaretini nereden alıyor? Bir erkek hangi hakla bir kadının kıyafetine müdahale edebiliyor? Elbetteki bu cesareti mevcut AKP iktidarından alıyorlar.

Kadın erkek eşitliğine inanmayan bir Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetiyor. Dahası partili cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın insan mı diye konferans düzenleyen Suudilerin ideolojisini benimsemiş. Şeriat hayaliyle yatıp kalkıyor. Stratejik derin analiz, Suriye yollarında çuvallamış ama o hala halife olacağını düşünüyor. Selefist ideolojinin sarhoşluğunda meydanlarda propağanda yaparken, Rabia’da kendinden geçiyor. Türkiye tepetaklak uçurum aşağı yuvarlanırken o uluslararası diplomaside Ali Kıran Başkesen ağzı ile efelenip, dünyaya racon kesme derdinde. Dilinin ayarı deseniz o da yok. Eyy Almanya, Eyy Amerika… Kısaca “Eyy” ile başlayan cümlelerin sonu tehdite bağlanıyor. İlla Almanya falan gibi bir ülke olmanıza gerek yok. Sıradan bir vatandaş olmanız da kafi. Rejimi eleştiriyorsanız zaten uçar-kaçarınız yok, Tayyip Erdoğan yakanıza yapışıverir hemen. Olmadı Reis’in adamları girer devreye. Cumhurbaşkanı gibi değil, mafya lideri gibi yönetiyor ülkeyi. Anayasa da ne imiş, takmaz böyle şeyleri. Çünkü yasama, yargı, yürütme hepsi kendisidir. Birde kibirli mi kibirli, kendi padişah halkta tebası sanki… Ha biraz üstüne gidin hemen ağlar, hep mağdurdur O! Burnundan kıl aldırmaz hep tehditler savurur, kendi ve AKP taifesi dışındaki herkes düşmandır. Herkese hakaret eder, herkesi tehdit eder. Ama siz eleştiremezsiniz zira bunun içinde özel yasa çıkarttı Cumhurbaşkanına hakaret etme suçu var artık. Bu arada sosyal medya hesaplarımda yaptığım yorumlardan dolayı bana da bu yasadan dava açıldı. Muhtemelen bu yazı da o kapsama girer. Neyse…

Birde Ak Trol ordusu var bu beyefendinin. Sosyal medyada muhalif avlayıp, hakaret, tehdit, küfür yağdırıyorlar millete.

Türkiye tarihinin en ilginç dönemini yaşıyor. Seviye hiç bu kadar düşmemişti. Burjuva siyasetinin de neticede bir diplomatik dili, üslubu vardır. Bunlarda o da yok! Kültürsüz, eğitisimsiz, bilimden nefret eden, görgüsüz, küfürbaz, kadından, doğadan ve yaşamdan nefret eden tuhaf bir kitle yarattılar. Ha birde Cihat diye tutturdular. Ne öyle bilimle, irfanla uğraşacaksınız kafa kesmeyi öğrenin, insanlığın en büyük ihtiyacı bu. Uzay bilimi mesela böyle bilim mi olur, Kuran her şeyi açıklıyor zaten, siz en iyisi mi imam olun.

İşte böyle memleket imamlarla dolup taşarken, tarikatlardan tarikat beğenin kendinize. Ortalık onlara kaldı. Hem arada bir sosyalleşip kop kop da yaparsınız bu tarikatlarda. Vallahi güzel eğleniyorlar; camide davul zurna eşliğinde ” gülüm benim, şeyhim benim” şarkısında coşuyorlar. Ama kâfir Geziciler, polis saldırısında camiye sığınmışlardı değil mi?

Nasıl? Insan kendini bir ortaçağ filmi izliyor gibi hissediyor. Bu sirkte yok, yok! Her ortamın kendine ait canlı türü vardır. Yok hayır, evrim teorisine falan girmeyeceğim. İşte bu ortamında kendine ait tipleri yaşam buluyor. Sanatçısı Alişan, Nihat Doğan. Milli Takım teknik direktörü Fatih Terim. Tabi Sedat Peker’den bahsetmeden olmaz. Botokslu Mafya Lideri, 21. Yüzyılın en ilginç katliam fantezilerini geliştirerek Türkiye’yi temsil ediyor.

Fatih Terim’in mekan bastığı ülkede, sarayın gözde “sanatçısı” Alişan, evlilik arifesinde övünerek demeç veriyor; eşinin kendisine terliklerini getireceğini söylüyor. Müstakbel gelinin kadın olarak erkekeğe hizmet “görevlerini” hatırlatıyor. Kadın kimliğini aşağılıyor. Her cümlesinden cinsiyetçilik akıyor. Ama erkeklik böyle üretiliyor işte. Ülkenin toprağından erillik fışkırıyor!

Mafya liderinin Devlet Protokolü’nde oturduğu ülkede, mafya ağzı eril dil pervasızca kullanılıyor. Her yandan cinsiyetçiliğin en kaba, en ilkel hali fışkırıyor.

AKP’nin altın nesli kadın düşmanlığı üretiyor. Her yan kadın cinayeti, her yan taciz, tecavüz! Cahiliye devrine bile rahmet okutacak cihadist altın nesil gün geçtikçe daha fazla pervasızlaşıyor. Kadınların can güvenliğinin kalmadığı ülkede, erkek egemenliğinin zirvesi yaşanıyor. Ülkeyi yöneten İslamcı faşist güruh, kamuoyu önünde Cinsiyetçi açıklamalar yapmaktan çekinmezken, sporcusundan, sanatçısına ve sokaktaki erkeğe kadar, tepeden tırnağa maço kültürün en ilkel hali gün geçtikçe gelişiyor. İşin daha vahimi bununla övünülüyor.

Evet, maço kültürün altın devri Türkiye’de yaşanıyor.