İbn Rüşd’ün Sessiz Devrimi: Batı Medeniyetinin Temellerinde Bir Endülüs Bilgesi

Endülüs’ün altın çağında yetişen İbn Rüşd (Latince adıyla Averroes), yalnızca İslam dünyasının değil, aynı zamanda Batı medeniyetinin de entelektüel tarihinde belirleyici bir figürdür. 12. yüzyılda Kurtuba’da yaşayan bu bilge, felsefe, tıp ve din alanındaki çalışmalarıyla Avrupa’da Rönesans’ın ve Skolastik düşüncenin zeminini atan isimlerden biri olmuştur.

Maysara Kamal’in 8 Nisan 2024 tarihinde The Collector’da yayınlanan çalışmasına göre, İbn Rüşd’ün etkisi Batı dünyasında yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda entelektüel ve dini bir devrim olarak okunmalıdır.

Aristoteles’in Batı’ya Dönüşü: İbn Rüşd’ün Felsefi Mirası

İbn Rüşd’ün en önemli katkılarından biri, Aristoteles’in metinlerine yaptığı kapsamlı ve çok katmanlı yorumlardır. Halife tarafından görevlendirilen İbn Rüşd, De Anima, Metafizik, Organon, Poetika, Retorik gibi birçok Aristoteles metnini yorumlamış, bu yorumlar hem Arapça hem de daha sonra Latince ve İbraniceye çevrilerek Avrupa’da yayılmıştır.

Bu yorumlar sayesinde Batı’da Aristoteles’in düşüncesi yeniden keşfedilmiş, özellikle 13. yüzyıldan itibaren üniversitelerde felsefi eğitimin temel taşı hâline gelmiştir. Bu süreç, Latin Skolastiği’nin yükselmesine, Thomas Aquinas gibi düşünürlerin İslam felsefesinden etkilenmesine ve nihayetinde Rönesans’ın entelektüel altyapısının kurulmasına katkı sağlamıştır.

Din ile Aklın Arasında: İbn Rüşd’ün Teolojik Devrimi

İbn Rüşd’ün sadece filozoflarca değil, aynı zamanda dini çevrelerde de büyük tartışmalar yaratan bir figür olduğu bilinmektedir. Ona göre hakikate ulaşmanın bir yolu vahiyse, diğeri akıldır. Hatta yalnızca filozofların kutsal metinleri yorumlamaya yetkili olduğunu iddia ederek hem İslam dünyasında hem de Batı Hristiyanlığında muhafazakâr çevreleri karşısına almıştır.

Bu görüşler, Paris Üniversitesi’nde Averroistler adıyla bilinen bir düşünce akımının ortaya çıkmasına neden olmuş, bu grup Roma Katolik Kilisesi’ne karşı felsefi özgürlüğü savunmuştur. Kilise, 1270 ve 1277 yıllarında Averroesçi fikirleri resmen mahkûm etse de bu fikirler 16. yüzyıla kadar yaşamaya ve etkili olmaya devam etmiştir.

Yahudi dünyasında ise İbn Rüşd’ün fikirleri daha olumlu karşılanmış; Musa ibn Meymun (Maimonides), İbn Ezra ve Narboni gibi düşünürler onun akıl-vahiy ilişkisine dair görüşlerini kendi sistemlerine dahil etmiştir.

Tıbbın Sessiz Kahramanı: “Colliget” ve Batı’da Tıbbi Eğitim

İbn Rüşd’ün el-Külliyat fi’t-Tıbb adlı tıbbi ansiklopedisi, Latinceye çevrilerek Colliget ismiyle Avrupa’da yüzyıllar boyunca temel tıp kitabı olarak okutulmuştur. Yedi ciltten oluşan bu eser, tıbbi teşhis, tedavi, farmakoloji ve anatomiye dair dönemin en kapsamlı çalışmasıdır.

Ayrıca İbn Rüşd, Parkinson hastalığının semptomlarını tanımlayan ilk hekim olmuş, retina üzerinde fotoreseptif özellikler olduğunu ileri sürmüş ve cinsel işlev bozukluklarını farmakolojik yollarla tedavi etmeye dair yöntemler geliştirmiştir. Bu alandaki çalışmaları El-Razi ve İbn Sina’nın mirasını ileri taşımış, Batı tıbbının evriminde kilit rol oynamıştır.

Modern Batı Düşüncesinin Temel Taşlarından Biri

İbn Rüşd’ün Batı üzerindeki etkisi, yalnızca Aristoteles’in metinlerini aktarmaktan ibaret değildir. Onun asıl katkısı, akıl yürütmenin, bilimsel sorgulamanın ve felsefi düşüncenin meşruiyetini savunmasıdır. Batı’daki laik düşüncenin, bilimsel devrimin ve bireysel aklın kutsanmasının temelinde İbn Rüşd’ün ortaya koyduğu bu epistemolojik çerçeve vardır.

Bugün Batı düşüncesinde görülen “rasyonalizm”, seküler hukuk, akademik özgürlük ve bilimsel etik gibi kavramların zihinlerde kök salmasında Averroes’in katkıları unutulmamalıdır. Bu nedenle, onun katkılarını sadece tarihsel bir dipnot olarak değil, Batı uygarlığının temel taşlarından biri olarak değerlendirmek gerekir.

Averroes’ün Mirası Yalnızca Geçmişe Değil, Geleceğe de Aittir

İbn Rüşd’ün eserleri, dini bağnazlığa karşı aklın, bilim dışı dogmalara karşı gözleme dayalı düşüncenin, baskıcı yorumlara karşı çoğulcu yorumun savunusudur. O, sadece geçmişin filozofu değil, bugünün ve geleceğin entelektüel ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir öncüdür.

Endülüs’ten Paris’e, Kurtuba’dan Oxford’a uzanan bu düşünce zinciri, bir medeniyetin yalnızca kılıçla değil, kalemle de kurulduğunun somut kanıtıdır. Bu yüzden Averroes’ün mirası yalnızca İslam dünyası için değil, tüm insanlık için evrensel bir değere sahiptir.


Kaynak:

Kamal, Maysara. “How Did Averroes Impact the Western World?” The Collector, 8 Nisan 2024. https://www.thecollector.com/averroes-impact-western-world/