Hocalı Katliamı’na Dair Bilinmeyen Ayrıntılar ve Soykırım Kavramı

Bilindiği üzere 1992 Karabağ Savaşı esnasında Ermeni milisler tarafından işgal edilen Hocalı Köyü’nde 613 Azeri Türkü öldürüldü ve bu olay, tarihe “Hocalı Katliamı” olarak geçti.

O günden beri de gerek Azeriler gerekse Türkler tarafından, dünya kamuoyuna karşı “Ermeniler’in ne kadar vahşi olduklarının”, dolayısıyla da her konuda kendi tezlerinin doğru olduğunun kanıtı olarak kullanılıp; kendilerinin kafalarına göre “soykırım” olarak adlandırdığı katliamın, bütün dünya tarafından da bu sıfatla tanınmasına uğraşılıyor.

Ne var ki “soykırım” sözcüğünun Türkiye için bıçak sırtı bir kavram olmasından dolayı işler biraz karışıyor ve bu karışıklık, anlayanlar için yurdum politikacılarının kirli karanlık yüzüne ayna tutması bağlamında oldukça ibretlik.

Şöyle ki:

MHP milletvekili Sinan Oğan, katliamın 21. yıldönümü olan 27 Şubat 2013 tarihinde meclise, Hocalı olayının “soykırım” olarak nitelendirilmesi için önerge veriyor.

Önerge MHP ve CHP milletvekillerinin tamamı tarafından kabul edilirken; AKP tarafından, “Soykırım sözcüğünün parlamentoya girmesi yanlıştır. Hocalı’yı ‘soykırım’ olarak tanımlamamız halinde, uluslararası arenada Ermeni Soykırımı iddiaları ile ilgili elimiz zayıflar!” gerekçesiyle reddedilerek, oportünistlikte çığır açılıyor.

Ardından, Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yıldönümü olan 2015’e geliyoruz.

Doğu Perinçek isimli ulusolcumuzun, İsviçre’deki bir konferansında sarf ettiği “Ermeni soykırımı yoktur,” cümlesini ırkçılıkla yargılayıp Perinçek’i  suçlu bulan bir İsviçre mahkemesi kararı, AİHM tarafından “düşüncenin ifadesi özgürlüğünü ihlal ettiği,” gerekçesiyle bozuluyor.

1915 ölüme yolculuk

Perinçek’imiz ise bu olayı Türkiye kamuoyuna, sanki AİHM’den “Ermeni Soykırımı yoktur” şeklinde bir karar çıkmış gibi çarpıtarak lanse ettiği şaşaalı zafer nutukları atıyor.

En bi ülkücüsevicimiz ve de büyuk umudumuz Bay Kemal durur mu? O da bu sahte zafer rüzgârından nemalanmak için hemen olaya eklemlenip, “Son derece memnunum. Sayın Doğu Perinçek’i kutluyorum. Çok önemli bir çalışma yaptı. Çok önemli bir başarı sağladı. Türkiye kendisine minnettardır.” şeklindeki açıklamasıyla, aynen Perinçek’in yapığı gibi, AİHM’in kararı sanki “düşüncenin ifadesi özgürlüğüne dair” değil de “Ermeni Soykırımı diye bir şey olmadığına” dair bir kararmış gibi algı yaratıyor.

Yani ki bizim ülkücümüze göre de nasyonal sosyalistimize göre de halkçı sosyal demokratımıza göre de 1.4 milyon Ermeni’nin, ancak ve ancak bir devlet plânı ve politikasıyla gerçekleştirilebilecek boyuttaki ve şiddetteki katliamı “soykırım” değilken; 603 Azerî Türkü’nün sıcak bir savaş esnasında, elbette ki insan olan herkesin acıyla hatırlayıp lanetle kınaması gereken, ancak soykırımla uzak yakın ilgisi olmayan bir şekilde öldürülmesi soykırımdır.

Acı olan, yüz binlerce Ermeni’nin en vahşi yöntemlerle katledilerek, yağmalanarak ve sürgün edilerek soyunun tüketilmesine girişildiği; öyle ki bu  girişimin sonucunda Osmanlı’nın bütçesinin sağ tarafına sıfır üstüne sıfır eklendiği bir insanlık suçunu “soykırım” olarak nitelemeyip; 603 Azeri Türkü’nün bir sıcak savaş esnasında katledilişini “soykırım” olarak adlandıran oportünist politikacılara ve onların sosyal demokrat maskeli ırkçı zihniyetine, her daim “faşizmi geriletecek” can simidi olarak sarılınıyor olması bu ülkede…

Üstelik de pek çok uluslararası örgütün ve tarihçinin raporlarında, köyü işgal eden Ermeni milislerin halkı tahliye etmek için bir güvenlik koridor açmalarından sonra gerçekleşen zincirleme şiddette, Azerî milislerin halkın köyü terk etmesine engel olmalarının ve ateş açmalarının büyük rolü bulunduğu yazarken ve ayrıca da her geçen gün kabaran Hocalı Katliamı albümündeki vahşet fotoğraflarının çoğunun, başka başka olaylardan eklemlendiği kanıtlanmışken… O kadar ki gerçek kurban fotoğraflarındaki işkence görüntülerinin de Azeriler tarafından cesetlerin üzerinde sonradan çalışılarak çekildiği yönünde, deliller doğrultusunda kabul gören iddialar dahi var.

Hocalı’da yaşananlara dair ayrıntılı bilgi için, yazımın sonuna tarihçi Ayşe Hür’ün değerli çalışmasının linkini koyacağım. Hakikat arayışçıları oradan okuyabilirler.

Hocalı Katliamı

Yazımın bundan sonraki kısmında, soykırımın ne olup ne olmadığına dair çeşitli kaynaklardan araştırarak harmanladığım sade ve özet bir açıklama bulacaksınız.

Elbette ki Ermeni, Kürt, Türk, Azerî, Arakanlı, Suriyeli, kim olursa olsun bütün halklar üzerindeki bütün katliamları lanetliyoruz. Ne var ki kavramları da doğru kullanmakla yükümlüyüz. Bir katliama “soykırım” denilebilmesi için o katliamın aşağıda tariflenen boyutlarda olma, tanımlanan güçler tarafından işlenme ve sayılan aşamalardan geçerek, sıralanan unsurları taşıma zorunluluğu vardır.

SOYKIRIM NEDİR:

Soykırım, herhangi bir etnik kimlikten insanların soyunu tüketmek hedefiyle yapılan toplu katliamlara denir.

Bir eylemin soykırım olarak adlandırılabilmesi için, yaratılmış bir programa ve bu programı gerçekleştirmek için de içsel bir mekanizmaya ihtiyaç bulunur.

Bu da soykırımı bir “devlet suçu” haline getirir.

Çünkü bu anlatılanlar, sadece devletin sahip olabileceği ayrıcalıklardır.

Önemli olan fiili gerçekleştiren değil, eylemi plânlayıp örgütleyendir.

Katliam eylemlerini gerçekleştiren kişiler devletin herhangi bir kademesiyle ilişki içerisinde olup yönlendiriliyorlarsa, her ne kadar devlet görevlileri faaliyette bulunmamışlarsa da sözü edilen fiil soykırım eylemi olarak kabul edilir.

Aynı ithamlar devletle ilişki içerisinde oldukları kanıtlanmış karanlık güç odaklarının veya terör örgütlerinin uygulamaları için de geçerlidir.’’

SOYKIRIMIN AŞAMALARI

1- SINIFLANDIRMA: İnsanlar “bizler ve onlar” diye bölünür.

“Bu erken aşamada alınacak başlıca önlem, ayrımları aşacak evrensel kurumlar geliştirmektir.”

2- SİMGELEME: “Nefretle birleştiği zaman simgeler, dışlanan grubun gönülsüz üyelerine dayatılabilir…”

“Simgelemeyle mücadele için nefret simgeleri ve nefret sözleri hukukî olarak yasaklanabilir.”

3- DEHÜMANİZASYON: “Bir grubun üyeleri diğer grubun insanlığını inkâr eder. Grubun üyeleri hayvanlar, parazitler, böcekler ya da hastalıklarla özdeşleştirilir.”

“Yerel ve uluslararası liderler nefret söyleminin kullanımını lanetlemeli ve kültürel olarak kabul edilemez ilan etmeli. Soykırıma teşvik eden liderlerin uluslararası yolculukları yasaklanmalı ve yurt dışı finans kaynakları dondurulmalı.”

4- ÖRGÜTLENME: “Soykırım her zaman örgütlüdür… Özel ordu birlikleri ya da milisler genellikle eğitilir ve silahlandırılır…”

“BM soykırımsal katliamlara katılan hükümetlere ve kişilere silah ambargosu uygulamalı ve ihlalleri incelemek için komisyonlar kurmalıdır.”

5- KUTUPLAŞMA: “Nefret grupları kutuplaştırıcı propaganda yayınlar…”

“Önlemler ılımlı liderleri emniyet altına almak ya da insan hakları gruplarına destek vermek şeklinde olabilir… Radikallerin darbe yapmasına uluslararası yaptırımlarla karşı çıkılmalıdır.”

6- HAZIRLIK: “Kurbanlar etnik ya da dinsel kimlikleri nedeniyle belirlenip ortaya çıkarılırlar.”

“Bu aşamada soykırım acil durumu ilan edilmelidir.”

7- İMHA: “Bu katillerin gözünde “imha”dır çünkü kurbanlarının insan olduğuna inanmazlar.”

“Bu aşamada soykırımı yalnızca hızlı ve yoğun silahlı müdahale engelleyebilir. Ağır silahlı uluslararası koruma gücü tarafından gerçekten güvenli bölgeler ya da mültecilerin kaçacağı yollar yaratılmalıdır.”

8- İNKÂR: “Failler herhangi bir suç işlediklerini inkar ederler.”

“İnkara cevap uluslararası ya da ulusal mahkemelerce verilecek cezalardır.”

*

Umuyorum ki yazım, neye soykırım denip neye denmeyeceği konusunda aydınlatıcı olmuştur ve Ermeni halkının 1.4 milyon insanı kapsayan devlet destekli sistematik katline soykırım demezken, 603 kişilik bir spontane katliam olan Hocalı’ya soykırım diyenler, bundan sonra iki kere düşünürler.


Tarihçi Ayşe Hür’ün ilgili yazısı: 

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/29068/bin-yillik-daglik-karabag-artsakh-meselesi-2

YanıtlaYönlendir