Bugün Türkiye’de yalnız muhafazakâr milliyetçiler kin ve nefret ateÅŸini körükleyerek, birçok açıdan giderek daha baÅŸarısız olan iktidarlarını ayakta tutmaya çalışmıyorlar. Kendini ulusalcı, antiemperyalist, vs.. olarak niteleyen çevrelerde de benzer bir kin ve nefret alevini harlayanlar var. GeçtiÄŸimiz yüzyılda faÅŸizmlerin dölyatağı olan, soykırımların altyapısını hazırlayan bu haset ve kin nöbetinin önde gelen niteliÄŸi, kendi baÅŸarısızlığının, kendi niteliksizliÄŸinin, kendi yalpalamalarının birincil sorumlusu olarak ötekini iÅŸaret etmektir. Kindar kelimelerle ifade edilen ÅŸey, aslında ötekine karşı duyulan büyük bir hasettir.Â
Ezilen, sömürülen, aÅŸağılanan bir toplumsal gruba, bir toplumsal sınıfa ait olmanın bilinciyle biriken öfkeden farklıdır bu. Hasedin beslediÄŸi bir kindir. Hasetle daÄŸlanmış bu tahayyül dünyasında, nefretini kustuÄŸu, üzerinde tepinmek arzusuyla yanıp tutuÅŸtuÄŸu, mahvolmasını istediÄŸi kiÅŸi ve gruplar, aslında kendisinin sahip olmak isteyip de olamadığını genellikle temsil eder. Çünkü haset etmek, imrenmek demek deÄŸildir. Haset edilenin elindekinin veya elinde olduÄŸuna inanılanın alınıp kendine verilmesini arzulamaktır. Saçtığı kin, hasedin biriktirdiÄŸi irinin patlamasıdır.Bu patlama ortaya insanlığın en karanlık yüzlerinden birini saçar.Â
Bu hasetten beslenen kin, faşizmlerin ana damarlarından biri olmuştur. Soykırımların ana nedenidir. Nazilerin Alman toplumunu Yahudi soykırımının suç ortağı haline getirebilmelerinin nedeni, bu nefretin bir toplumsal tahayyüle, ondan beslenen pratiklere ve bir kültür dünyasına yaslanmasıydı. Bu soykırım pratiği, kolektif kimliğin bazı özelliklerinin iktidardaki güç tarafından baskın nitelikler haline dönüşmesi için önayak olunması, kışkırtılması, teşvik edilmesiyle somut olarak gerçekleşti. Kinin yegâne nesnesi Yahudiler değil, komünistler, demokratlar, liberaller, yani Alman ırkının ırk olarak üstünlüğü ve cihan hâkimiyeti mefkûresini kabul etmeyenlerdi. Aşağı ırk olarak gördükleri Slavların ve Çingenelerin yok edilmesi ya da köle muamelesi görmesi buna ilave oldu.
Bugün ortalığa saçılan kin ve nefret, onları besleyen haset bir yüzyıl öncekine nitelik açısından ürkütücü biçimde benziyor. Modern Türkiye’nin iki faşizan ana damarı olan mukaddesatçı-milliyetçi damarla İttihatçı-ulusalcı damarın bugün kin ve nefretlerini benzer kelimelerle ifade etmeleri, aynı kişi ve çevrelere karşı hasetle karışık kin kusmaları bir rastlantı değildir.
Kaynak: Cumhuriyet
- Atın Üsküdar’ı Geçmemesi İçin - 28 Mayıs 2019
- Erdoğanizm Rubicon’u Geçiyor mu? - 9 Nisan 2019
- Ä°ÅŸ Allah’a kalınca…. - 11 AÄŸustos 2018