Türkiye’de öğrenciler yalnızca üniversite kampüslerinde değil, artık cezaevlerinde de örgütlenmek zorunda kalıyor. 15 Nisan’daki CHP Grup Toplantısı’nda konuşan Genel Başkan Özgür Özel’in açıklamasına göre, aralarında İstanbul, Bursa ve İzmir’in de bulunduğu kentlerde toplam 71 öğrenci hâlâ tutuklu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınabileceğine dair iddialar sonrası başlayan barışçıl protestolarda gözaltına alınan 301 öğrenciden yalnızca 240’ı serbest bırakıldı. Geri kalan öğrencilerin 46’sı İstanbul’da, 15’i Bursa’da, 10’u İzmir’de olmak üzere hâlâ tutuklu.
Öğrenci Olmak Suç Değildir
Gözaltına alınan öğrenciler herhangi bir şiddet eylemine karışmadan, anayasal hakları olan ifade ve gösteri özgürlüklerini kullanmışlardı. Ancak hukukun eşitlik ilkesine aykırı biçimde, özellikle gençlerin kriminalize edilmesi ve kitlesel cezalandırma yöntemleri bir kez daha otoriter güvenlikçi reflekslerin ön plana çıktığını gösteriyor.
CHP lideri Özgür Özel, bu öğrencilerin çoğunun ailelerinden uzak şehirlerde, üniversite eğitimi almakta olan gençler olduğunu belirtti. Anne ve Babaların kurduğu “Anne Baba Dayanışma Ağı” adlı oluşum ise sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı paylaşımlarda, İstanbul’da 5, İzmir’de 3 öğrencinin daha serbest bırakıldığını duyurdu. Ancak bu gelişmeye rağmen en az 63 öğrenci hâlen tutuklu.
Toplumdan Cezaevine: Gençliğin Susturulması mı Amaçlanıyor?
Türkiye’de gençliğin siyasal alandaki görünürlüğü arttıkça, bu görünürlüğü bastırmaya yönelik baskıcı uygulamalar da paralel olarak çoğalıyor. Öğrenciler, sadece fikirlerini ifade ettikleri için cezaevinde tutuluyor. Bu tutuklamalar, özellikle yoksul ve burslu öğrenciler üzerinde caydırıcı bir baskı ortamı yaratmayı amaçlıyor.
Oysa anayasa açık: Her birey barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması, gençlerin cezalandırılmasını değil, korunmasını gerektirir.
Gençliğin Geleceği Tehdit Altında
Bugün tutuklanan öğrencilerin büyük bir kısmı üniversitelerinden, sınavlarından, burslarından ve eğitim hayatlarından uzak kalıyor. Bu süreç, yalnızca bireyleri değil, Türkiye’nin düşünce üretim kabiliyetini ve demokrasi kültürünü de doğrudan tehdit ediyor.
Bu yüzden sormak gerekiyor:
Gençliğin haklarını araması suç mu, yoksa demokrasinin nefes alma biçimi mi?
Öğrencilerin derhal serbest bırakılması ve haklarının iade edilmesi, yalnızca bir adalet gereği değil, aynı zamanda demokratik toplum olmanın asgari şartıdır.
- Financial Times: “Hapisteyim ama Bu Erdoğan’ın Zaferi Değil, Bir Uyanışın Başlangıcı” - 16 Nisan 2025
- Sırrı Süreyya Önder Kalp Rahatsızlığı Nedeniyle Hastaneye Kaldırıldı: Tedavisi İstanbul’da Sürdürülüyor - 15 Nisan 2025
- İmamoğlu’nun Diploma İptalinde İmzası Bulunan Akademisyen Yüksel Demir, Öğrenciler Tarafından Protesto Edild - 15 Nisan 2025