Fatih Altaylı’ya “Cumhurbaşkanına Tehdit” Suçlamasıyla Tutuklama: Gerekçede Tartışmalı Hukuki Dayanak

Gazeteci Fatih Altaylı, 20 Haziran 2025 tarihinde kişisel YouTube kanalında yaptığı bir yayın nedeniyle “Cumhurbaşkanına tehdit” suçlamasıyla tutuklandı. Savcılık tarafından hazırlanan tutuklamaya sevk yazısında, Altaylı’nın söz konusu yayının 26:53 ile 29:42 dakikaları arasındaki ifadeleri gerekçe gösterildi. Tutuklama talebinin dayandırıldığı hukuki çerçeve ve sevk yazısının içeriği ise tartışmaları beraberinde getirdi.

Suçlama: TCK 310/2 ve 106/1 Maddeleri Delil Gösterildi

Savcılık, sevk yazısında Altaylı’nın ifadelerinin Türk Ceza Kanunu’nun 310/2 ve 106/1 maddelerine aykırı olduğunu savundu. Yazıda şu ifadelere yer verildi:

“Şüphelinin dile getirdiği sözlerin, gerek kanun metni ve kanun gerekçeleri, gerekse doktrinsel açıklamalar ile açıklandığı üzere Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a karşı tehdit suçunu oluşturduğu ve tehdit suçunun da fiili saldırı kavramına dahil olduğu, bu haliyle şüphelinin eyleminin TCK 310/2 maddesi delaleti ile TCK 106/1 maddelerinde düzenlenen suçu oluşturduğu…”

TCK 310/2 maddesi, Cumhurbaşkanına yönelik “diğer fiili saldırılar”a ilişkin hükümleri düzenlerken, TCK 106/1 maddesi genel tehdit suçunu tanımlar. Savcılık, Altaylı’nın yayınında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı doğrudan kastettiğini belirterek, söz konusu konuşmanın tehdit kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini öne sürdü.

Kitap Kaynağına Atıf, Emsal Karar Sunulmadı

Sevk yazısında dikkat çeken bir diğer husus ise suçlamayı destekleyecek herhangi bir yüksek yargı kararı (örneğin Yargıtay içtihadı) sunulmamış olması. Bunun yerine, yalnızca bir hukuk kitabındaki yorumlara dayalı paragraf alıntılandı. Bu yönüyle yazının, objektif yargılama ilkesinden uzak, daha çok yoruma dayalı bir değerlendirme içerdiği eleştirilerine neden oldu.

Ne Olmuştu?

Altaylı, 20 Haziran’da yayınladığı videoda, siyasal içerikli değerlendirmelerde bulunmuş ve tarihi bazı göndermelerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik dolaylı eleştirilerde bulunmuştu. Savcılık ise bu konuşmayı, doğrudan Cumhurbaşkanını hedef alan bir tehdit suçu olarak değerlendirdi.

Tutuklamaya sevk yazısında, Altaylı’nın ifadeleriyle ilgili “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunduğu” belirtildi. Bu gerekçeyle, Altaylı’nın tutuklanması kamu adına talep edildi. Mahkeme, bu talep doğrultusunda tutuklama kararı verdi.

Hukukçulardan Tepki: “İfade Özgürlüğü Tehlikede”

Karar sonrası hukuk çevrelerinden ve basın örgütlerinden tepkiler yükseldi. Pek çok hukukçu, Altaylı’nın ifadelerinin eleştiri sınırları içinde olduğunu savunarak, bu şekilde bir tutuklama kararının ifade özgürlüğü açısından ciddi riskler taşıdığını dile getirdi.

Avukatlar, sevk yazısında dayanak gösterilen TCK 310/2 maddesinin, genellikle fiziksel saldırılar veya doğrudan tehdit içeren eylemler için uygulandığını; Altaylı’nın açıklamalarının ise yorum ve eleştiri niteliği taşıdığına dikkat çekti.

Fatih Altaylı hakkındaki yargı süreci, kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde dikkatle izleniyor. Kararın, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanında yeni bir kırılma noktası olup olmayacağı ise önümüzdeki süreçte netlik kazanacak.