Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 19 Mart 2025 tarihinde “Küresel İklim Durumu” raporunu yayımladı. Rapora göre, 2024 yılı, son 175 yılın en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Ayrıca, okyanus sıcaklığı son 65 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Küresel ısınmanın hız kazanması, buzulların erimesi ve tatlı su kaynaklarının giderek azalması, su krizinin artık ertelenemez bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye, halihazırda su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde yer alırken, bu gelişmelerin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği konusunda uzmanlar uyarılarda bulunuyor.
Türkiye’de yağışlar azalıyor, su kaynakları hızla tükeniyor
WMO raporundaki küresel bulgular, Türkiye için de alarm verici nitelikte. Türkiye’nin yıllık ortalama yağış miktarı, dünya ortalamasının altında bulunuyor. Son yıllarda özellikle kış aylarında yağış rejiminin değişmesi, kurak dönemlerin uzaması ve düzensiz sağanakların artması, su yönetimini daha da zorlaştırıyor. 2024 yılı boyunca Türkiye’nin birçok bölgesinde uzun süreli kuraklık yaşanırken, baraj doluluk oranları kritik seviyelere düştü.
Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, Türkiye’de tatlı su kaynaklarının yüzde 75’i tarımda kullanılıyor. Ancak mevcut sulama yöntemleri büyük miktarda su israfına neden oluyor. Sulanabilir tarım arazilerinde yüzde 75 oranında salma sulama yöntemi kullanılırken, yalnızca yüzde 5 oranında damla sulama tercih ediliyor. Ayrıca, tarımda kullanılan suyun yüzde 75’i açık kanallarla dağıtılıyor ve bunun yaklaşık yarısı buharlaşma ve altyapı eksiklikleri nedeniyle kayboluyor.
Türkiye’nin tatlı su kaynakları hızla azalıyor
Dünya Bankası’nın 28 Ocak 2025 tarihinde güncellenen “Yenilenebilir İç Tatlı Su Kaynakları” raporuna göre, dünyanın toplam tatlı su kaynaklarının yüzde 13,2’sine Brezilya, yüzde 10,1’ine Rusya ve yüzde 6,7’sine Kanada sahipken, Türkiye’nin tatlı su kaynaklarındaki payı yalnızca yüzde 0,5 olarak hesaplandı. Bu durum, Türkiye’nin su kaynakları açısından ne denli kırılgan bir konumda olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Türkiye Bankalar Birliği’nin 2023 yılında yayımladığı Tarım Sektörü Raporu ise önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin su krizini daha da derinleştirebilecek faktörleri ortaya koyuyor. Rapora göre:
- Türkiye’de su kullanım miktarının önümüzdeki 25 yıl içinde 3 katına çıkması öngörülüyor.
- Sanayideki dengesiz büyüme, su kaynaklarının kirletilmesi ve nüfus artışı, su krizini daha da ağırlaştırıyor.
- Türkiye’nin tarım alanları son 17 yıldır 37-40 milyon hektar arasında değişirken, nüfus yüzde 21 artarak 85,7 milyona ulaştı.
- 2030 yılına kadar Türkiye’nin su kaynaklarının yüzde 20 azalması, nüfusun ise yüzde 10 artması bekleniyor.
Kuraklık ve tarımsal üretim risk altında
WMO raporuna göre, küresel sıcaklık artışı ve iklim değişikliği nedeniyle kuraklık riskleri giderek artıyor. Türkiye’de son yıllarda yaşanan aşırı sıcaklar ve yağış düzensizlikleri, tarımsal üretimi de doğrudan etkiliyor. 2024 yılında Konya Ovası, Güneydoğu Anadolu ve Trakya gibi tarımsal üretimin yoğun olduğu bölgelerde su kıtlığı nedeniyle verim kayıpları yaşandı.
Tarım ve Orman Bakanlığı, bu krizi önlemek amacıyla suya dayalı tarımsal üretim planlaması modelini devreye soktu. Ancak uzmanlar, bu modelin başarılı olması için yalnızca çiftçilere yönelik teşviklerin değil, aynı zamanda altyapı yatırımlarının da hızlandırılması gerektiğini vurguluyor. Kapalı basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, eski sulama sistemlerinin rehabilite edilmesi ve damla sulama tekniklerinin teşvik edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün Küresel İklim Durumu raporu, Türkiye için ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Su kaynakları hızla azalırken, mevcut tarım ve sanayi politikaları gözden geçirilmeli ve su yönetimi stratejileri radikal bir şekilde değiştirilmeli. Aksi takdirde, Türkiye önümüzdeki yıllarda çok daha büyük bir su kriziyle karşı karşıya kalabilir.
22 Mart Dünya Su Günü’nü kutlarken, sadece farkındalık yaratmakla yetinmek yerine, suyun korunması için somut adımlar atılmasının hayati önem taşıdığını bir kez daha hatırlatmalıyız.
- 23 Nisan’da Barikatlar Aşıldı: CHP Öncülüğünde Anıtkabir’e “Egemenlik” Yürüyüşü - 23 Nisan 2025
- “Hiçbir Rant İnsan Canından Kıymetli Değildir” — Tayfun Kahraman’dan Gezi Parkı Mesajı - 23 Nisan 2025
- Tanrıkulu’ndan 23 Nisan Mesajı: “Çocuklarımız Yoksulluk, İstismar ve Ölümle Karşı Karşıya” - 23 Nisan 2025