Döktüğümüz Gözyaşları mı Yetmiyor Yoksa Gözyaşlarında mı Boğuldu İnsanlık?

“Zeytin dalı” adı verilen Afrin operasyonu başladı. Barışın simgesi olan zeytin, adı operasyon olan savaş’ın simgesi oldu! Yaşamını yitiren asker sayısının 2 gün öncesine kadar 31 olduğu resmi makamlarca açıklandı.

1974 tarihindeki, resmi rakamlara göre 497 askerin yaşamına mal olan Kıbrıs işgalinin de simgesi barış olmuştu!

2015 Temmuz sonu başlayan sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte yürütülen, başta Diyarbakır Sur ilçesi olmak üzere, Nusaybin, Cizre, Şırnak gibi kent merkezlerini harabeye çeviren operasyonlarda da ölüm çok fazlaydı.

500 den fazla asker, polis ve korucu yaşamını kaybetti. Yaşamlarından olan sivil sayısı da en az (sadece Cizre’de 200 den fazla olmak üzere) 500 oldu. 2 milyona yakın insan evlerini ve işyerlerini kaybedip, kendi topraklarında mülteci oldular.

15 Temmuz askeri darbesi denilen ve henüz içeriğinde ne olduğu tam olarak ortaya çıkmayan olaylarda bir günde, asker polis ve sivil olarak toplam 240 lişi yaşamını yitirdi. Darbeci denilenlerden yaşamını yitiren sayısı 36 idi! (1)

Olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) dönemi başladı. Yasalar ve Anayasa askıya alındı, beraberinde İnsan hakları da.

Akademisyen, öğretmen, savcı ve hâkim, subay, polis, memur ve çalışan yüz binin üzerinde insan, yargılanmaksızın işten çıkarıldı. Ülke içinde çalışmaları yasaklandı. Pasaport, ehliyet, lisans gibi yasal belgeleri iptal edildi. Kısaca ölüme mahkûm edildi. On binlercesi tutuklandı.

Özellikle siyasilerin, ülkeyi yönetenlerin kullandığı dil ve söylemlerle, insanlar bölünmeye ve toplum olarak düşmanlaşmaya başladı. Kürtlerle Türkler, Sünnilerle Aleviler, sağ ile sol, Müslümanlarla gayri Müslim olanlar, Ak partililerle diğerleri birbirlerine düşman edildiler!

Nefret söylemleri arttı.

Ceza evleri arttı.

Tutuklu ve hükümlü sayısı arttı. Hem de cezaevlerinde yer kalmamacasına!

İşçi ve Kadın cinayetleri arttı.

Şiddet ve işkence arttı.

Taciz ve tecavüz arttı. Tacizci ve tecavüzcüler, iyi hal indirimiyle özendirildi. Tecavüz 3,5 yaşına kadar indi. 4,5 yaşındaki öz evlada kadar geldi!

Yolsuzluk ve yoksulluk arttı.

Karşılığında eğitim bitirildi, adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, laiklik, vicdan ve etik değerler yok edildi!

Üniversiteler, “bizlere cahil toplum lazım” diyen ve savunan rektörlere ve akademisyenlere terk edildi. İmam hatip okullarında okumak zorunlu hale getirildi. Eğitim sistemi defalarce değiştirilerek DNA’sı bozuldu.

Sokak ortasında kadınlar tekme tokat dövüldü. Şantiyeler mezarlıklara dönüştü. Sokaklardan, arazilerden cesetler toplanmaya başlandı. Göz altılardan, cezaevlerinden işkence feryatları yükseldi. İşten çıkarılan ve ülke içinde çalışma yasakları bulunanlar, yaşayabilmek için ülke dışına kaçmaya çalışırken aileler olarak yok oldular ve onlar için “iyi ki öldüler” denildi!

Geçmediğimiz köprülerin, yolların, tünellerin, tedavi olmadığımız hastanelerin paralarını ödemeye başladık!

Dünyanın buğday ambarı olarak anılan ülkemizde tahıl, meyve ve sebze yetiştirilemez oldu! Samanı bile dışarıdan almaya başladık. Tarımla uğraşanların kendi tohumunu üretmesi yasaklandı! Tohum için, düşman ilan edilen İsrail’e muhtaç olduk!

Hayvan fazlası nedeniyle Suriye, Irak ve İran’a hayvan kaçakçılığı yapılan ülke, dışarıdan et ithal eder oldu. Dışarıdan alınan etler bozuk ve hastalıklı çıktı, afiyetle yedirdiler!

Makarna ve kömürle çalışan, düşünmeyen, eğitimden uzaklaşıp öğrenmeyen, inanan, emirlere uyan, adaleti unutan, özgürlüğe yabancı, birbirine öldüresiye düşman, oluk oluk kan akıtacak insanlar haline geldik/getirildik…

İktidar partisinin dışında var olan ve iktidarın uygulama ve politikalarını beğenmeyen her insan/vatandaş, katalog suçlarla itham edildi. FETÖ, PYD/PKK, DHKP-C, terör örgütleri, devletin bekası için çalışmayan, devleti bölmeye ve yıkmaya çalışan, vatan haini ve ajanlık, katalog suç oldu. Muhalif olan, uygulanan politikaları beğenmeyip eleştiren her insan, bu katalog suçların muhatabı yapıldı.

Hepsinden öte, savaşa karşı olmak, öldürmeyi istememek, barış’ı savunmak ve istemek bile suç sayıldı!

Cezaevlerinde ölümler arttı. Ağır hasta mahkûmlar tahliye edilmeyip ölüme mahkûm edildi. Kapasitenin üzerindeki cezaevlerinde kötü yaşam koşulları ve fiziki işkence arttı.

Neresinden baksak elle tutulacak yanı kalmamış bir sistem içinde, yaşamaktan vazgeçtik, hayatta kalma mücadelesi vermeye başladık.

Düşünmenin özgürlüğü, açıklamanın yasaklığı içerisinde, emir kulu demokrasimizde, devlet hediyesi haline gelen şiddetle ve elimize tutuşturulan, açlık sınırının çok altındaki ücretlerimizle mutlu oluyormuş gibi yaparak ve her şeye inat gülümseyerek yaşıyoruz!

Bağımsız mahkemelerimiz, siyasi iktidarın dudaklarından dökülenlere odaklanmış, rehine pazarlıkları ve alınan/verilen fidyelere göre hukukunu yazarken, şaşırma hakkımız gasp edilmiş, donuk gözlerle izliyoruz, prodüktörü emperyalizm olan trajikomik belgeseli.

Kendi belgeselimiz olmadığından!

Yok ola, yok edilen insanlığı kurtarmanın bir yolu olmalı!

Döktüğümüz gözyaşları mı yetmiyor yoksa gözyaşlarında mı boğuldu insanlık?


http://www.iha.com.tr/haber-basbakan-acikladi-kac-darbeci-olduruldu-580952/

 

Nami TEMELTAŞ
Latest posts by Nami TEMELTAŞ (see all)