Çocuk işçilik yasaklansın!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre 2021 yılında Türkiye’de en az 62 çocuk, çalışırken hayatını kaybetti. İSİG Meclisi’nin konuyla ilgili verileri tuttuğu 2013 yılından bu yana ise ölen çocuk işçi sayısı toplamda en az 556 olarak açıklandı. İSİG, Türkiye’de son dokuz yıl içerisinde ölen çocukların 316’sının tarım ve orman; 57’sinin inşaat 37’si metal; 27’sinin ise konaklama ve eğlence işkolunda hayatını kaybettiğini duyurdu.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 12 Haziran tarihini “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” olarak kabul ediyor. Örgütün 2020 yılına ait son verilerine göre 63 milyon kız çocuğu ve 97 milyon erkek çocuk olmak üzere toplam 160 milyon çocuk işgücünde yer alıyor. Bu da dünyada her 10 çocuktan birinin çocuk işçi olduğu anlamına geliyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından aynı yıl yayımlanan en güncel rapora göre de, Türkiye’de 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuk, işçi olarak çalışıyor. Bu verilerde çalışan çocukların yüzde 30,8’inin tarım, yüzde 23,7’sinin sanayi, yüzde 45,5’inin ise hizmet sektöründe yer aldığı görülüyor.

Çocuk işçiliği üzerine, İSİG Meclisi‘nin raporu:

Raporumuzun birinci bölümünde genel bir değerlendirme ve taleplerimize yer veriyoruz. İkinci bölümünde İSİG Meclisi olarak çocuk işçi ölümlerini kayıt altına aldığımız 2013 yılından 2021 yılı sonuna kadar olan sürede yıllara, işkollarına, nedenlerine, cinsiyetlerine, yaşlara ve şehirlere göre tasnif edilmiş tabloları paylaşacağız. Üçüncü bölümde ise “Çalışma Bakanlığı ve SGK’nın çocuk işçi ölümleri verilerindeki tutarsızlıklar” çerçevesinde AKP’li yıllardaki (2002’den bugüne) çocuk işçi ölüm bilgilerine yer vereceğiz…

***

[1] Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü
Sayısı milyonu aşan çalışan çocuklar, Türkiye işçi sınıfının en güvencesiz, korunmasız, sömürülen ve şiddete uğrayan kesimini oluşturuyor. AKP’nin hayata geçirdiği tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı. Oysa iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 13 yaşındaki kimya işçisi Ahmet Yıldız, 16 yaşındaki tekstil işçisi Emin Halastar, 13 yaşındaki konfeksiyon işçisi Emine Demirel, 6 yaşındaki sokakta otomobil camları silen Nazar Güvendiren, 15 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Kader Yalçın, 13 yaşındaki gıda işçisi Ula Kerem, 16 yaşındaki metal işçisi Süleyman Yörük, 16 yaşındaki otel işçisi Muhammet İsa Soysal, 13 yaşındaki tarım işçisi Abdulsamed Dağ ve yüzlerce çocuk “Avrupa’nın Bangladeş’i” haline getirilen Türkiye kapitalizminin en gerçek yüzünü göstermektedir. İşte AKP’nin çalışan çocuklara yönelik politikasının özeti de budur…

1- Türkiye, ILO’nun 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi’ni 1998 yılında, 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi’ni ise 2001 yılında onayladı. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından, 2017-2023 dönemini kapsayacak şekilde güncellenmiş Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı (2017-2023) hazırlandı. Ne var ki, siyasi iktidar çocuk işçiliği engellemek yerine, halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası olarak meşrulaştırma yolunu tercih etmektedir.

2- Türkiye’de çocuk işçilik, üretimi ayakta tutan bir olgu olarak varlığını korumaktadır. TÜİK (Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları, 2019) verilerine göre yüzde 70,6’sı erkek ve yüzde 29,4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliğin gerçek boyutları ise verilerde perdeleniyor. Çocuk işçiliğin azaldığına dayanak gösterilen istatistiklerde sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenci olmak üzere çocuk işçiliğin ana gövdeleri eksik. Öte yandan çocuk işgücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye’de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon civarı) çocuk işçi olduğu görülmektedir.

3- Bu duruma ek olarak yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye’de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte altı milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfusun önemli bir kısmını oluşturan göçmen ve mülteci çocukları, tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına gelmektedir.

4- Tam da bu yüzden çocuk işçilik azalmak yerine giderek daha da artmakta ve çok ağır ve tehlikeli işlere doğru kaymaktadır. Türkiye’de çocuk işçilerin yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor(TÜİK). Çocuk emeği, çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında kabul edilen sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma alanlarında yoğunlaşmaktadır.

5- Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebilmektedir(TÜİK). Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak “ulaşamadığı” çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladı. Salgın döneminde çocuk işçilerin çoğunluğu ücretsiz internet, gerekli ekipman ve donanımın olmaması nedeniyle uzaktan eğitimine devam edemedi. Çocuk işçiliği besleyen politikalar sonucu Covid-19 salgını sürecinde çocuk işçilik daha da arttı. Bu süreçte bir yandan çocuk işçi sayısı artarken, çocuk emeği sömürüsü daha da derinleşti, kuralsızlaştı.

6- Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu işkolu ve çocuk işçilik bakımından başlıca sektör. Tarım işçisi çocukların yüzde 64’ü 5–14 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Yani tarımda çocuk emeğinin yoğun olmasının iki yönü bulunuyor: Bir yönünü tarımın çökertilmesi ve aile emeği içinde görmeliyiz. Diğer yönü ise mevsimlik işçiliktir. Çocuklar mevsimlik işçiliğin kadınlar ile birlikte omurgasını oluşturmaktadır ve ‘çocukları çekip alırsanız mevsimlik işçilik kalmaz’…

7- Çocuk işçiliğin diğer biçimini ise çırak ve stajyerlik oluşturmuştur. MEB ile sermayenin işbirliği çerçevesinde çocuklar organize sanayide ve fabrikalarda uzun çalışma saatlerinde, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktalar. Çalışma sürelerinin bir kısmı teorik eğitime ayrılan çıraklar ‘öğrenci’ sayılmakta, MEB’in belirlediği işkollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak çalışmaktadır. Stajyer çocuk işçilerin notunun yarısını patron vermektedir. Bu koşullar yüzünden ucuza çalıştırılırlar. Hatta meslek okulları sanayinin fason işletmeleri haline gelmiştir. Çünkü Koç’un da dediği gibi “Meslek lisesi memleket meselesi”dir.

8- Mesleki ve teknik eğitim vasıtasıyla çocukların işçileşmesinde bir ivme de 4+4+4 eğitim sistemi olmuştur. Eğitim-Sen’in hazırladığı “Çatışmaların Eğitim-Öğretim ve Öğretmenler Üzerindeki Etkisi Anketi”ne göre bu uygulamanın başlatıldığı 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken son üç yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı yaklaşık 10 kat, özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise 17,5 kat gibi astronomik bir artış göstermiştir.

9- Yasalar, uluslararası sözleşmeler, ulusal programlar çocuk işçilerin sağlığını koruyamamıştır. İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural haline gelmiştir. Örneğin 13 yaşındaki kimya işçisi Ahmet Yıldız plastik enjeksiyon makinesine sıkışarak can verdi, hastaneye trafik kazası geçirdi diye getirildi ve işverenine açılan davada 30 bin 40 TL ceza verildi ve bu 24 taksite bölündü. Örneğin 16 yaşındaki otel işçisi Muhammet İsa Soysal’ın ailesinin açtığı davada mahkeme, “65 yaşına kadar yaşar, asgari ücretle çalışırdı. Hayatı boyunca da 47 bin lira kazanırdı” diyerek tazminat kararını verdi. İşte bu ve verebileceğimiz onlarca karar da durumu özetlemektedir.

10- Hal böyle iken 2014 yılında yapılan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 103. oturumunda konuşan dönemin Çalışma Bakanı Yardımcısı Halil Etyemez, özellikle çocuk işçiliği ile mücadele çerçevesinde alınan önlemler sayesinde, bu sorunun artık Türkiye’nin gündeminden çıktığını söylemiştir. Yine dönemin AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk işçi çalıştırmayla mücadelede başarılı olduğunu belirmiş ve “Türkiye’nin 2014 itibarıyla çocuk işçi çalıştırmayı bitirmeyi taahhüt ettiğini ve ILO’nun Türkiye’yi 2006 yılında çocuk işçilikle mücadelede başarı sağlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduğunu” ifade etmişti. İktidar ve uluslararası kurum-kuruluşlar Türkiye’deki çocuk işçiliğini görmezden gelme konusunda hemfikirdir.

Taleplerimiz
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak, çocuk işçiliğin getirildiği durumu ve çocuk iş cinayetlerinin bir “çocuk emek sömürüsü” politikası olduğunu vurguluyoruz:

*Ucuz çocuk işgücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir.

*Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır.

*Kayıt-dışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.

*Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe koyulmalıdır.

*Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, bağışıklık sistemleri kuvvetlendirilmelidir.

*Çocuk işçilik yasaklanmalıdır.

[2] Son dokuz yılda en az 556 çocuk işçi hayatını kaybetti
Aşağıda, İSİG Meclisi olarak çocuk işçi ölümlerini kayıt altına aldığımız 2013 yılından 2021 yılı sonuna kadar olan sürede; yıllara, işkollarına, nedenlerine, cinsiyetlerine, yaşlara ve şehirlere göre tasnif edilmiş tabloları paylaşıyoruz. Ancak bu tasniflere dair bazı vurgular yapmak gerekiyor:

1- Her ay ortalama olarak 5-6 çocuk çalışırken hayatını kaybetmektedir. Çocuk işçi ölümlerinin tüm iş cinayetlerine oranı ise yüzde 4 civarındadır. Ölümler genel olarak basına yansımaktadır.
2- Çocuk işçilerin yaklaşık üçte birinin tarımda çalışmasına karşılık ölümlerin yarıdan fazlası bu işkolunda meydana gelmektedir.
3- Son yıllarda çocuk emeğinde ücretli ve tehlikeli işlerde çalışma oranı artmaktadır.
4- Çocuk işçi ölümlerinin neredeyse yarısını trafik, servis kazası ile boğulmalar oluşturmaktadır. Bu da tarım işkolundaki mobilizasyonun ve barınma-yıkanma-sıcakta çalışma gibi ihtiyaç ve sorunların had safhada olduğunu göstermektedir.
5- Kız çocuk işçi ölümleri yüzde 16 civarındadır. Bu durum genel iş cinayetlerinde tespit etiğimiz kadın işçi ölüm oranın 2,3 katıdır.
6- 15 yaş altı çalıştırma kanunen de yasak olmasına rağmen bu yaş grubunda çalışan 184 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. Yani her ölen 3 çocuk işçiden 1’i 15 yaş altındadır. 4-5 yaşlarında ölen çocuk işçilere bile rastlanmaktadır. Bu durum Türkiye’deki yoksulluğun ve güvencesizleştirmenin bir aynasıdır.
7- Çocuk işçi ölümleri tarımsal mobilizasyon ve üretimin arttığı, yine okulların kapanıp hizmet sektöründe ve atölyelerde çocukların çalıştığı Mayıs-Eylül sürecinde sıçrama yapmaktadır.

Yüzde 95’ini ulusal basından; yüzde 5’ini ise yerel kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla;

2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 68 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi olmak üzere son dokuz yılda en az 556 çocuk çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: Tarım, Orman işkolunda 316 çocuk (213 işçi ve 103 çiftçi); İnşaat, Yol işkolunda 57 çocuk; Metal işkolunda 37 çocuk; Konaklama, Eğlence işkolunda 27 çocuk; Ticaret işkolunda 22 çocuk; Gıda işkolunda 18 çocuk; Genel İşler işkolunda 18 çocuk; Tekstil, Deri işkolunda 16 çocuk; Taşımacılık işkolunda 11 çocuk; Kimya, Lastik işkolunda 9 çocuk; Ağaç, Kâğıt işkolunda 9 çocuk; Çimento, Toprak, Cam işkolunda çocuk; Enerji işkolunda 3 çocuk; Madencilik işkolunda 1 çocuk; İletişim işkolunda 1 çocuk; Sağlık işkolunda 1 çocuk; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 4 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 153 çocuk; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 97 çocuk; Ezilme, Göçük nedeniyle 68 çocuk; Yüksekten Düşme nedeniyle 52 çocuk; Şiddet nedeniyle 47 çocuk; Elektrik Çarpması nedeniyle 39 çocuk; Yıldırım Düşmesi nedeniyle 35 çocuk; Patlama, Yanma nedeniyle 20 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 12 çocuk; Kesilme, Kopma nedeniyle 11 çocuk; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 6 çocuk; İntihar nedeniyle 6 çocuk; Diğer nedenlerden dolayı 10 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda iş cinayetlerinin cinsiyetlerine göre dağılımı şöyle: 88 kız ve 468 oğlan çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda iş cinayetlerinin yaşlara göre dağılımı şöyle: 4 yaşında 2 çocuk, 5 yaşında 4 çocuk, 6 yaşında 4 çocuk, 7 yaşında 4 çocuk, 8 yaşında 12 çocuk, 9 yaşında 11 çocuk, 10 yaşında 22 çocuk, 11 yaşında 10 çocuk, 12 yaşında 28 çocuk, 13 yaşında 35 çocuk, 14 yaşında 52 çocuk, 15 yaşında 79 çocuk, 16 yaşında 118 çocuk ve 17 yaşında 175 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle: Ocak ayında 34 çocuk, Şubat ayında 23 çocuk, Mart ayında 26 çocuk, Nisan ayında 32 çocuk, Mayıs ayında 54 çocuk, Haziran ayında 54 çocuk, Temmuz ayında 78 çocuk, Ağustos ayında 100 çocuk, Eylül ayında 63 çocuk, Ekim aynda 40 çocuk, Kasım ayında 28 çocuk, Aralık ayında 24 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Son dokuz yılda Türkiye’nin 75 şehrinde iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik: 44 ölüm Şanlıurfa’da; 35 ölüm Gaziantep’te; 29 ölüm Adana’da; 26 ölüm İstanbul’da; 23 ölüm Konya’da; 20 ölüm Antalya’da; 17 ölüm Mardin’de; 16 ölüm Mersin’de; 15’er ölüm Aydın ve Bursa’da; 14 ölüm Ankara; 12 ölüm Diyarbakır, Kocaeli ve Manisa’da; 11’er ölüm Ağrı, Denizli ve Samsun’da; 10 ölüm Şırnak’ta; 9’ar ölüm Erzurum, Hatay ve Osmaniye’de; 8’er ölüm Aksaray, İzmir, Kayseri, Sakarya, Sivas ve Van’da; 7’şer ölüm Kahramanmaraş, Malatya, Muğla ve Siirt’te; 6’şar ölüm Balıkesir, Düzce ve Tekirdağ’da; 5’er ölüm Elazığ, Karaman, Kastamonu, Ordu ve Yozgat’ta; 4’er ölüm Bolu, Giresun ve Hakkari’de; 3’er ölüm Afyon, Batman, Bitlis, Çorum, Eskişehir, Isparta, Kırıkkale, Kilis, Muş ve Uşak’ta; 2’şer ölüm Bartın, Bilecik, Bingöl, Burdur, Çanakkale, Gümüşhane, Kars, Kırklareli, Kütahya, Niğde, Tokat ve Tunceli’de; 1’er ölüm Bayburt, Edirne, Karabük, Kırşehir, Muş, Nevşehir, Rize, Sinop, Trabzon, Yalova ve Zonguldak’ta meydana geldi…

Zorunlu bir ek: 18! yaşındaki işçi ölümleri
Tartışmalı bir husus 18 yaşında ölen işçilere dair olan bilgilerdir. 18 yaşında olan işçi ölümlerini çocuk işçi bilgileri içine almıyoruz. Ancak İSİG Meclisi olarak bizler de 18 yaşında iş cinayetinden ölen işçilerin tamamının “18 yaşını doldurup doldurmadığından” emin değiliz. Yani hayatını kaybeden çocuk işçi sayısı bizim kayıtlarımızdan da fazla olabilir. Örneğin ulusal basını veri alarak 18 Şubat 2020 tarihinde kayıt altına aldığımız bir ölümü sosyal medyadan da paylaşmıştık: “18 yaşındaki Caner Mızrak, İzmir’de Ege Üniversitesi Bornova Yerleşkesi’ndeki yurt inşaatında elektrikçi olarak çalışırken 10.kattan zemine düşerek yaşamını yitirdi…” Ancak beş gün önce bize ulaşan tanıdıkları Caner’in 18 yaşını doldurmadığını 17 yaşında olduğunu bildirmiştir.

Ulusal basına 18 yaşında olarak yansıyan ancak yaşını doldurmayan işçiler var mıdır? Evet, vardır. Bu noktada çocuk işçi ölümü bilgilerine eklemesek de aşağıda İSİG Meclisi’nin 18 yaşında çalışırken hayatını kaybeden işçi verilerini de paylaşmamız gerekiyor. Tek tek yaş bilgilerinin teyit edilmesi gereken bir husus bu…

2013 yılında en az 18, 2014 yılında en az 20, 2015 yılında en az 20, 2016 yılında en az 19, 2017 yılında en az 18, 2018 yılında en az 27, 2019 yılında en az 14, 2020 yılında en az 13, 2021 yılında en az 11 “on sekiz yaşındaki işçi” hayatını kaybetti…

[3] AKP’li yıllarda en az 811 çocuk işçi hayatını kaybetti
Dönem dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoksulluğun gün be gün derinleştiği Türkiye’de “gençlerimize en az 3 çocuk, mümkünse daha fazlasını tavsiye ediyorum” sözleri esasen güvencesiz emeğin çoğalması isteğinden başka birşey değildir. Bu emek sömürüsünün de önemli bir kaynağını çocuk işçiler oluşturmaktadır…

2002 yılında en az 1 çocuk, 2003 yılında en az 18 çocuk, 2004 yılında en az 29 çocuk, 2005 yılında en az 27 çocuk, 2006 yılında en az 29 çocuk, 2007 yılında en az 28 çocuk, 2008 yılında en az 29 çocuk, 2009 yılında en az 12 çocuk, 2010 yılında en az 24 çocuk, 2011 yılında en az 24 çocuk, 2012 yılında en az 15 çocuk, 2013 yılında en az 59 çocuk, 2014 yılında en az 54 çocuk, 2015 yılında en az 63 çocuk, 2016 yılında en az 56 çocuk, 2017 yılında en az 60 çocuk, 2018 yılında en az 67 çocuk, 2019 yılında en az 67 çocuk, 2020 yılında en az 68 çocuk, 2021 yılında en az 62 çocuk, 2022 yılında ise şu ana kadar en az 19 çocuk… AKP’li 20 yılda en az 811 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetmiştir…

Çalışma Bakanlığı ve SGK’nın çocuk işçi ölümleri verilerindeki tutarsızlıklar
1- Türkiye’de çocuklar için çıkarılan yasalara dahi uyulmuyor, çalışan çocuklar korunmuyor ve çalışması yasak olan işkollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çocuklar çalışıyor. Ayrıca çocuk işçi sağlığı ile ilgili bir çalışma yaplmıyor ve hatta Çalışma Bakanlığı ve SGK, çocuk işçi ölümlerine dair çelişkili ve eksik açıklamalarda dahi bulunuyor.

Örneğin eski Çalışma Bakanı Faruk Çelik, CHP eski İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in verdiği 2002-2014 yılları arasında hayatını kaybeden çocuk işçilere ilişkin soru önergesine Nisan 2015’te cevaben; 2002’de 1, 2003’te 4, 2004’te 4, 2005’te 3, 2006’da 10, 2007’de 7, 2008’de 11, 2009’da 13, 2010’da 10, 2011’de 22, 2012’de 5, 2013’te 21 ve 2014’te ise 16 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtmiştir.

Oysa CHP eski İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin aynı içerikteki soru önergesine Ekim 2014’te cevaben; 2003’te 18, 2004’te 29, 2005’te 27, 2006’da 29, 2007’de 28, 2008’de 29, 2009’da 12, 2010’da 24, 2011’de 24, 2012’de 15 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtmişti.

Bu iki soru önergesine verilen cevaplardaki tutarsızlığı görüyorsunuz. Bu yüzden “AKP’li yıllarda en az 811 çocuk işçi hayatını kaybetti” tablosunda Çalışma Bakanlığı verilerini, soru önergelerindeki cevaplarda en yüksek olan çocuk işçi ölümü olarak baz aldık.

2- Çalışma Bakanlığı’nın soru önergelerine verdiği cevaplar ile SGK’nın açıkladığı “Yıllık İş Kazaları İstatistikleri” arasında da tutarsızlıklar bulunmaktadır.

SGK kayıtlarına göre 2007 yılında 4, 2008 yılında 4, 2009 yılında 1, 2010 yılında 17, 2011 yılında 7, 2012 yılında 3, 2013 yılında 19, 2014 yılında 15, 2015 yılında 12, 2016 yılında 12, 2017 yılında 14, 2018 yılında 14, 2019 yılında 5 ve 2020 yılında 6 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. 2021 yılı istatistiği açıklanmamıştır ve 2022 yılında bugüne kadar geçen süre için de bir bilgilendirme yapılmamıştır.

SGK’nın 2007 yılından beri açıkladığı istatistiklere göre;
– Kanunen çalıştırılması yasak olan 15 yaş altında sadece 4 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetmiştir.
– Çocuk işçi ölümlerinin tüm işçi ölümlerinde oranı sadece 2010 ve 2013 yıllarında yüzde 1’dir. Diğer yıllarda yüzde’1’in de altındadır.
– Sadece 4 kız çocuğu çalışırken hayatını kaybetmiştir.
– Bu veriler Çalışma Bakanlığı verileri ile çelişki içinde ve daha azdır.

İkinci bölümde ayrıntılı tasnifle; sosyal medya hesaplarımızda ise iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocukların isim, işkolu, yaş, şehir gibi bilgilerini de paylaşan bizlerin, İSİG Meclisi’nin bilgilerine kıyasla ise çok azdır. Yani resmi veriler çelişkilidir ve çocuk işçi ölümlerini saklamaktadır. Bu yüzden 2002-2012 yıllarında çok daha fazla çocuk işçinin hayatını kaybettiğini ancak İSİG Meclisi’nin raporlarının yayınlanmaya başlandığı 2013 yılı itibarı ile bu durumun artık gizlenemediğini söylemeliyiz.

Kaynak: İSİG Meclisi