Bir ABD-İsrail-Suudi Arabistan-PYD/ YPG Bağlaşmasına Doğru mu?

Gözlerden kaçmış olabileceğini sandığım bir haberi izleyicilerimin dikkatine sunuyorum. Aranews kaynaklı bu haber, 19 Haziran’da AmedToday Haber’de yayınlandı. Aslında son aylarda yerli, ama özellikle yabancı medyada aşağı yukarı aynı nitelikte çok sayıda haber ve yorum yayınlanıyor. Yakında bu haber ve yorumları daha geniş ölçekli bir biçimde ele almayı ve ve onları daha kapsamlı bir biçimde değerlendirmeyi umuyorum. Herhalde bu konuya önyargılı ve gözü kapalı bir tarzda yaklaşanlar dışında herkes, Kürt ulusal hareketinin son aylarda görece doğru rotasından geriye doğru ciddi bir savrulma yaşadığını yadsıyamayacak ve kabul edecektir. Şu soru da sorulmalı: Kürt direnişinin IŞİD vb. gruplara karşı savaşı büyük değer taşıyor; ama bu savaş, tam da bu İslami terör gruplarının patronları ve destekçileriyle yan yana durarak yürütülebilir mi?

Öte yandan bu geriye savrulmanın; Kürt ulusal hareketi ile güç birliği yapan Türkiyeli devrimci gruplar açısından da ciddi bir sıkıntı yaratacağı, hatta belki de şimdiden yaratmakta olduğu açık. Kürt ulusal hareketiyle dayanışma elbette gerekli ve olumlu; ama ya bu dayanışmanın sizi ABD, İsrail, Suudi Arabistan gibi güçlere yaklaştırması?…

* * * * *

Salih Müslim: İran Hükümeti Suriye’deki Kürtleri Baltalamaya Çalışıyor
Salih Müslim, Suudi Riyad haber sitesine açıklamalarda bulundu.

AmedToday Haber
19 Haziran 2017

Suudi Riyad haber sitesine yapılan açıklamalar ışığında Aranews’da yer alan haberin dikkat çeken detayları şöyle:

Suriye’deki Kürt Demokratik Birliği Partisi (PYD) eşbaşkanı Salih Müslim Cuma günü yaptığı açıklamada, İran hükümetinin Suriye’deki Kürtleri baltalamaya çalıştığını söyledi ve Katar ve Türk medya organlarının, “Suriye hükümeti PYD’yi destekliyor” iddialarını kabul etmediklerini açıkladı. PYD eş başkanı Müslim, eşi Aisha Afendi’nin Suriye rejimi tarafından gözaltına alındığını ve PYD üyelerinin çoğunun rejim tarafından hapsedildiğini ve Kürtlerle Baas rejimi arasındaki çatışmaların “acı ve uzun” olduğunu da ifade etti. PYD Lideri Müslim, Suriye devriminin başlamasından bu yana PYD’nin Suriye halkını desteklediğini, ancak asla Suriye hükümetini ve Suriye muhalefetini desteklemediğini kaydetti. Salih Müslim, Suudi Riyad haber sitesinde verdiği demeçte:
“İran’la bir ilişkimiz yok. İran’ın Kürtlerin, haklarını almasına karşı tavrı ve Kürt sorununa karşı tutumu, Suriye’nin politikasından çok farklı değil” dedi “Kürtlerin Suriye’deki mücadelesinde kazanımlarla çıkmasının ardından İran, Suriye rejimi ile aynı pozisyona düşmekten korkuyor” dedi. Ayrıca, Kürtleri baltalamak için bir İran-Katar-Türk ittifakının kurulduğunu da sözlerine ekledi. “Bu ittifak, evlerimizi istila etti ve 2012’den beri birçok kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu . Bu ittifak, eliyle soykırım politikaları ve varlığımızı inkar politikaları yürütülüyor.” “Bundan dolayı yıllardır çok acı çektik ve bu güne kadar da buna direndik” diyerek durumu savundu. PYD yetkilisi, Türkiye’nin bu ittifakın yürütmesinin başında olduğunu, Katar’ın ise Suriye’deki Kürtleri baltalamak için bu politikanın finansörü olduğunu iddia etti. “Bu ittifak Orta Doğu’daki tüm insanlar ve tüm insanlık için tehlikeli” dedi. Müslim, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) kontrolü altındaki bölgelerde Müslüman Kardeşler’e bağlı bir örgüt bulunmadığını söyledi.” Siyasi partiler yasamıza göre, bölgemizdeki herhangi bir parti veya organizasyon, kendi demokratik halk meclisinden icazet almak zorundadır. Bu durumda bu seçimi yapmak Rakka halkına iradesine kalmıştır. Müslim, Arap aşiretleri ile Kuzey Suriye’deki Kürtler arasında iyi ilişkiler olduğunu belirtti ve “Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin varlığının halklar ve farklı toplumlar arasındaki kardeşliğin bağlarını sağlamlaştırmaya yardımcı olacağını umuyorum” dedi. “Bizim yönetimlerimizde Shammar, Aneza, Tay ve Harb kabilesi ve diğer kabileler gibi lider konumda olan birçok kişi var ve bu ilişkilerle gurur duyuyoruz” dedi.

Kaynak : Aranews / Çeviri Güldane KILIÇ

OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> https://www.amedtoday.org/guncel/salih-muslim-iran-hukumeti-suriyedeki-kurtleri-baltalamaya-calisiyor-h15765.html

AmedToday Haber

* * * * *

A. Öcalan 1999’da yakalandıktan sonra “Türk devlet yetkililerine iletilmek üzere Cezaevi Yönetimi’ne” bir mektup iletmişti. O, bazı bölümleri yayımlanan bu 18 yıllık mektupta adeta bugün yaşananları görüyor ve Türk burjuva devletinin şeflerine şu uyarılarda bulunuyordu:

“Yapabileceğim, gücüm oranında özellikle PKK’dan kaynaklanan amacı çoktan aşan ve çok büyük dış güce, kişiye çıkar aracı haline gelen bu gidişe dur demektir. Şuna çok eminim, bazıları çok iyi niyetli de olsa, bu duruma düşmekten kurtulamıyorlar. Taraftar kitle ve örgüt yapılarımız için bunu önemle belirtmeliyim. Bazıları da benim durumumu örgüt içinde ve dışında gerçekten ister farkında olsun ister olmasın sahte bir yaşam aracına dönüştürmüş. Bu durum ülke içinde çok daha tehlikeli bir etken rolünü oynuyor. Tam bir hastalık halinde bir yaşam aracına, politikasına dönüştürülmüş ve her geçen gün etkisini arttırıyor. Devlet seviyesinde dış güçlerin bunu kullanmaları daha tehlikeli ve iş hızla o kulvara doğru da yuvarlanıyor… Neredeyse kardeşlik çatışması diyebileceğimiz bu çatışmayı derinleştirmek, duygulara boğmak, etkisini uzun geleceğe yaymak en büyük cehalet kadar gaflet ve hatta ihanettir…
“Umut ve beklentim mahkemeden sonra devletin -illa beni veya PKK’yi resmen muhatap kabul etsin demiyorum- uygun bir yöntemle gerçekten tüm sorunların kilidi haline gelmiş bu silahlı çatışmayı kalıcı olarak sona erdirmek için, duyarlı, bilimsel ve durumumuzu bütün boyutlarıyla gözönüne alan bir planlamayla gündemleştirmesi ve payıma düşen görevleri belirlemesidir. Şu anda etkileme gücümüz sona erdirmeye uygundur. Uzun sürmesi kontrolü kaybettirebilir. Çünkü çok çıkar ve güç üzerinde oynuyor… Irak, K. Irak her şeyden önce Türkiye’nin zayıf karın bölgesidir. Darbe er veya geç oradan vurulmaya çalışılacaktır… İşbirlikçi Kürt oluşumu ne kadar Türkiye’nin denetiminde de olsa bu haliyle er veya geç Türkiye’nin aleyhinde en önemli rolü oynayacaktır. Çünkü kullanılmaya çok müsaittir. Bu oluşumun bu biçimiyle doksanlar sonrasında oluşumu; dünya dengeleri içinde Sovyetlerin çözülüşünden sonra Türkiye’nin kaçınılmaz olarak yükselecek konumunu, bölgedeki etkinliğini frenlemek, hatta kendine bağlamak için çok yönlü geliştirildiğinden kuşku duymamak gerekir… Bana göre özellikle son 10 yıldır takip edilen ve giderek adeta bir strateji haline getirilen nokta Türkiye’yi PKK ile, daha sonra benimle yoğun uğraştırıp alttan alta daha kalıcı alt yapıyı başta bir işbirlikçi Kürt oluşumu sağlayıp, böylece birinci aşamaya ulaştıktan sonra ikinci aşamaya açık oynamak olacaktır… Bu aşamada Türkiye’nin çok aleyhine gelişmesi kaçınılmaz olan olaylara, bu oluşumun kendisine Türkiye müdahale ettikçe bu sefer Irak’ın, Yugoslavya’nın ve benzer birçok yerin başına gelen Türkiye’nin başına gelecektir. Yine bana göre birinci tamamlanmak üzere. Bunda şüphesiz PKK ve beni görünür hedef olarak kullanmak ve Türkiye’nin özellikle 1993’lerden beri kilitlenmesi önemli bir rol oynadı. Olan da şimdiden bu demin söylediğim tüm stratejik güçler daha şimdiden kendi Kürdünü, oluşumunu yaratmış, hatta benim dışımda temel güç olarak PKK’yi de parselleme planlarını hazırlamışlardır…” (Özgür Politika, 7 Temmuz 1999)