Avusturya’da 29 Eylül 2024’te yapılan ulusal seçimler, Avrupa genelinde aşırı sağın yükseliÅŸini yansıtan bir dönüm noktası olarak kayda geçti. Aşırı saÄŸcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), %28.9 oy alarak parlamentoda birinci sıraya yerleÅŸti.
Bu durum, yalnızca Avusturya’nın deÄŸil, aynı zamanda Avrupa’nın da politik eÄŸilimlerinin saÄŸa kaydığını gösteriyor. Avrupa genelinde son yıllarda göç, ekonomik belirsizlikler ve güvenlik kaygıları gibi meseleler, aşırı saÄŸ partilerin yükselmesine yol açtı ve Avusturya da bu trendin dışına çıkmadı.
FPÖ’nün “Kale Avusturya” temalı seçim kampanyası, özellikle göç karşıtlığı ve ulusal güvenlik vurguları yaparak seçmenlerin endiÅŸelerine hitap etti. Parti, göçmenlik politikalarını sıkılaÅŸtırma, sığınma hakkını askıya alma ve sınır güvenliÄŸini artırma gibi önlemler vaat etti. Ayrıca, FPÖ lideri Herbert Kickl, Ukrayna’daki savaÅŸ konusunda Batı’nın izlediÄŸi politikaları eleÅŸtirdi ve Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını savundu. Bu, partiye milliyetçi ve Avrupa BirliÄŸi karşıtı kesimlerden destek saÄŸladı.
Avusturya’daki bu seçim sonuçları, diÄŸer Avrupa ülkelerindeki saÄŸcı popülist hareketlerin baÅŸarısına benzer bir eÄŸilimin parçası. Polonya, Macaristan ve Ä°talya gibi ülkelerde de saÄŸcı hükümetlerin göç ve milliyetçilik üzerinden seçimleri kazandığı göz önüne alındığında, Avusturya’nın bu yeni siyasi yönelimi, Avrupa’nın genel politik atmosferinde radikal bir deÄŸiÅŸimin göstergesi. FPÖ’nün baÅŸarısı, Avrupa BirliÄŸi içinde gerilimlere yol açabilir, özellikle Avusturya’nın Rusya yaptırımları karşısındaki tutumunu deÄŸiÅŸtirirse bu, AB’nin birliÄŸini tehdit edebilir.
Bu geliÅŸmeler, Avrupa genelinde aşırı sağın sadece göçmenlik ve ekonomi politikalarında deÄŸil, aynı zamanda dış politika ve AB içi iliÅŸkilerde de daha belirgin bir rol oynayacağının iÅŸaretleri olarak görülüyor. Avrupa’da artan bu milliyetçi dalga, demokrasi ve insan hakları normlarını zorlayabilir ve kıta genelinde otoriter eÄŸilimlerin güçlenmesine katkıda bulunabilir.