Acı deniz olmuş. Dalga dalga bütün ülkeyi kapladı. Elimiz yüzümüz içimiz dışımız acıya bulandık hepimiz. Çok şiddetli ardı ardına iki deprem. Asırlık Antakya Kalesi yıkılmış. Daha ötesi yok. Tarih yerle bir. Binlerce insan enkaz altında. Binlerce ölü çıkarıldı daha da çıkarılacak. Gözyaşları sel. Aileler evler paramparça. Bu manzara ne anlatılabilir, ne de yazılabilir? Sadece hissettiklerimiz var. İçimizde derinlerden çok derinlerden gelen ah nidaları. Ah! Ah! Sanki bu felaketi başka bir kelime özenle kurulmuş en edebi bir cümle anlatamayacakmış gibi. Anlatamaz zaten. Ah! Ah! Ne oldu böyle? Başka bir cümle başka bir kelime bulamıyorum ben.
Öfke, üzüntü, bağırma, çağırma bu arada olay yerine cansiperane koşturanlar. Toz duman içinde her şey. Kaç arkadaşım kaç meslektaşım sahada. İyi ki böyle iyi insanlar var. Sadece acıyı ekrandan seyredip klavyeleri ile ortak olmayıp bizzat o cehennemim içine girmeye gidiyorlar. O ateşin içine..
Sessizlik. Felaketi görmek en azından bir çare olmak için sessizlik. Enkaz alanlarında istenen kısa süreli bir sessizlik gibi. Bir felaket karşısında önce bir durulur, bir susulur. Yok, herkes hepimiz çok konuşuyoruz, çok biliyoruz ve aniden kendimizi bu korkunç olayın sorumluluğundan “biz masumuz” diye sıyırmaya çalışıyoruz. Oysa birazcık sessiz olmaya çalışsak daha derinden gelen seslerimizi duyacağız ve daha akıllıca sorgulayacağız. Hiç olmazsa şu felaket şu acı şu yangın biraz olsun şiddeti azalsın. Sahaya koşturamıyorsak en azından yaralarımızı sözle sohbetle gözyaşımızla saralım. Yunanistan’ın Türkiye deprem haberi için yaptığı klibi seyrederken hıçkırıklarla ağladım. Yaralarımıza dokunan kardeşliğimizi hissettiren o duygusallık, o bağırtılı ağlamamla sanki beni bir an olsun hafifletti. Ağladım, ağladım.
Bütün iletişim kanallarımız nefret dolu yalan yanlış iletilerle dolu. (doğrular da olabilir ama böyle zamanlarda yalan daha çok ) ama nefret hepsinde var. Arada ölüm var arkadaşlar! Birileri can çekişiyor toprak altında. Biraz sessiz olalım. Acıyı duyalım paylaşalım birlikte ağlayalım. Sonra nasıl olsa hesaplar kitaplar açılacak. Gerçi ne yazıktır ki bu korkunç olayın üzerinden kısa bir süre sonra, çok çok eminim, yine her şey unutulacak yine herkes rant peşine, para peşine tüm aç gözlülüğü ile koşturacak. Bunu biliyorum. Çünkü cehalet, ahlaksızlık, kötülük kol kola vermiş geziniyor bu ülkenin topraklarında.
Bütün bunları bilerek şimdilik biraz sessizlik diyorum. En azından felaketi daha derinden hissedelim ki unutmayalım. Lütfen biraz sessiz olun. Çok çok üzücü günlerden geçiyoruz. Ölüyoruz daha ötesi var mı ya? Bir aile olsak ne yaparsınız? ölünüzün başında kavga mı edersiniz?
Bir arkadaşım yazmış iletisinde: “İktidar, yurttaşlarımız, yakınlarımız, arkadaşlarımız ve ruhlarımız göçük altında… geçmiş olsun demek adetten…” diye…
Geçmiş olsun.
- Bir Film: Cevher (The Substance) - 17 Aralık 2024
- Yeni Doğan Çetesi ve Rant Kavgaları - 24 Kasım 2024
- Failler Güçlü Olunca… - 11 Eylül 2024