İsrail, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nden çekildiğini açıkladı. Bu karar, bir gün önce ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkesinin konseyden çekilmesine ilişkin başkanlık kararnamesini imzalamasının ardından geldi. Her iki ülkenin bu adımı, dünya genelinde insan haklarının korunması konusundaki çabalara zarar verebileceği endişesini doğurdu.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, kararlarını sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) üzerinden duyurdu. Sa’ar, yaptığı açıklamada, “İsrail, Başkan Trump’ın BM İnsan Hakları Konseyi’ne katılmama kararını memnuniyetle karşılıyor. İsrail, ABD’ye katılıyor ve BM İnsan Hakları Konseyi’ne katılmayacak” ifadelerini kullandı. İsrail’in bu kararı, Washington’la olan stratejik iş birliğini güçlendirme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
ABD’nin Kararnamesi: Çekilme ve Ek Fonların Kesilmesi
ABD Başkanı Donald Trump, BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilme kararını geçtiğimiz gün başkanlık kararnamesiyle resmileştirmişti. Kararname ayrıca, ABD’nin BM’nin Filistinli mülteciler için kurduğu yardım ajansı UNRWA’ya ek fon sağlamasını da yasakladı. Trump yönetimi, uzun süredir BM organlarını İsrail karşıtı bir tutum sergilemekle suçluyordu. Özellikle İnsan Hakları Konseyi’nin İsrail’e yönelik eleştirileri, ABD’nin bu kararı almasının arkasındaki temel gerekçelerden biri olarak sunuluyor.
Cenevre merkezli BM İnsan Hakları Konseyi, dünya genelinde insan haklarının korunması ve ihlallerin incelenmesi görevini üstlenen bir BM organı. Konsey, beş bölgesel grup arasında dağıtılmış toplam 47 üye devletten oluşuyor. İsrail ve ABD’nin çekilmesi, konseyin işleyişini doğrudan durdurmayacak olsa da, bu adımın birkaç önemli sonuç doğurabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, her iki ülkenin çekilmesinin insan hakları savunusunu zayıflatabileceği ve uluslararası toplumda bu konuda ortak hareket etme kapasitesini olumsuz etkileyebileceği görüşünde.
Eleştiriler: İnsan Haklarından Uzaklaşma Sinyali
ABD ve İsrail’in BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi, insan hakları ihlallerine karşı mücadelede geri adım olarak değerlendiriliyor. Her iki ülke de uzun süredir insan hakları konusundaki sicilleri nedeniyle uluslararası toplum tarafından eleştiriliyor. ABD’nin özellikle Guantanamo Hapishanesi’ndeki insan hakları ihlalleri, aşırı polis şiddeti ve göçmen politikaları gibi konularla anılması; İsrail’in ise Filistin topraklarındaki işgal, yerleşim politikaları ve sivillere yönelik hak ihlalleriyle gündeme gelmesi, bu eleştirilerin temelini oluşturuyor.
İnsan hakları savunucuları, bu adımı, en çok insan hakları ihlalinde bulunan iki ülkenin uluslararası hesap verme mekanizmalarından kaçma çabası olarak görüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) gibi kuruluşlar, her iki ülkeyi insan hakları konusundaki taahhütlerinden kaçmakla suçladı.
Kararın Olası Etkileri
ABD ve İsrail’in çekilmesi, BM İnsan Hakları Konseyi’nin çalışmalarını doğrudan durdurmasa da, konseyin meşruiyetine ve etkisine zarar verebilir. ABD’nin BM fonlarına sağladığı maddi desteğin kesilmesi, özellikle Filistinli mülteciler gibi kırılgan topluluklara yönelik insani yardım faaliyetlerini aksatabilir. İsrail’in çekilmesi ise Filistin topraklarındaki insan hakları ihlallerine ilişkin uluslararası raporlama ve inceleme süreçlerini daha da zorlaştırabilir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, ABD ve İsrail’in kararından duyduğu üzüntüyü dile getirerek, insan hakları mücadelesinde uluslararası iş birliğinin hayati olduğunu vurguladı. Avrupa Birliği, konseyin önemine dikkat çekerek, tarafsız bir şekilde insan haklarını savunmaya devam edeceklerini açıkladı. Çin ve Rusya gibi ülkeler ise bu kararı, Batı’nın insan hakları standartlarını politize etme çabası olarak değerlendirdi.
İnsan Hakları Mücadelesinde Gerileme Mi?
ABD ve İsrail’in BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi, dünya genelinde insan haklarının korunmasına yönelik çabaların sekteye uğramasına neden olabilir. İnsan hakları ihlalleriyle anılan bu iki ülkenin konseyden ayrılması, yalnızca uluslararası hesap verme mekanizmalarını zayıflatmakla kalmayıp, küresel düzeyde insan haklarına verilen önemin azalmasına da yol açabilir.
Uzmanlar, bu kararın, dünya genelinde otoriter rejimlere insan hakları ihlallerini artırmak için cesaret verebileceği konusunda uyarıyor. İnsan hakları savunucuları ise bu dönemde uluslararası dayanışmanın her zamankinden daha kritik olduğunun altını çiziyor.
- NHY, Dünyadan