Niğde’de Patates Çürürken, Çiftçi Borç Batağında: “Devlet Bizi Gözden Çıkardı”

Artan maliyetler, ihracat kısıtlamaları ve piyasayı elinde tutan üç-beş büyük zincirin baskısıyla Niğde’deki yazlık patates üreticisi, ürününü tarlada bırakmak zorunda kalıyor. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer: “Çiftçi umutla ekiyor, yıl sonunda hüsrana uğruyor” dedi. Üretici ise isyan ediyor: “Mazot 56 lira, gübre 30 bin TL. Elektrik faturası banka faizi gibi. Ne yapalım? Gidelim mi bu topraklardan?”

“Bu Bir Tarım Politikası Değil, Tasfiyedir”

Niğde’nin Altunhisar ilçesine bağlı Yakacık bölgesinde yazlık patates hasadı sürüyor. Ancak manzara parlak değil. Üretici Tuncer Özçelik, hasat edilen ürünün büyük kısmının alıcı bulamadığını, tarlada çürümeye terk edildiğini söylüyor. “Bu yıl patatesin durumu bozuk. Üç büyük marketin fiyat politikası yüzünden para etmiyor. Esnaf gelmiyor, üç patron kazanıyor. Simsar çiftçinin tepesine vuruyor” diyerek mevcut düzeni özetliyor.

CHP’li vekil Gürer ise bu tablonun tesadüf olmadığını söylüyor: “Patates üretiminde Niğde birinci sırada. Ancak çiftçi geçen yıl sattığı fiyatın altında bir gelirle karşı karşıya. Her yıl aynı şey: üret, satamadan bırak.”

Bu tablo tesadüfi değil. Tarımsal üretimin şirketlere devredildiği, küçük üreticinin gözden çıkarıldığı neoliberal tarım politikalarının sonucu. İktidarın büyük marketleri ve ihracatçıları önceleyen uygulamaları, üreticiyi yalnızlığa ve borç batağına itiyor.

“Gıda Egemenliği Yerle Bir Ediliyor”

Patates, Türkiye’de buğdaydan sonra en çok tüketilen tarım ürünü. Ancak üreticiye alım garantisi verilmediği için üretim ya azaldı ya da kalitesizleşti. Gürer bu durumu şöyle yorumluyor: “Bu yıl üretim geçen yılın altında. Yine de çiftçi zarar ediyor çünkü pazarda fiyat belirleyici olan tüccar. Bu yapıyla sorunlar büyüyerek devam eder. TMO devreye girmeli ve ürün taban fiyatla almalı.”

Oysa olan şu: devlet desteklemek yerine, gıda egemenliğini özel şirketlere teslim ediyor. Patates gibi stratejik bir üründe bile üretici piyasanın keyfine terk edilmiş durumda. Bu, neoliberal tarım politikalarının tam karşılığıdır: küçük üretici değil, büyük şirketler yaşasın!

Elektrik, Mazot, Gübre: Maliyetler Altında Ezilen Üretici

Patates üreticisi İsmail Dilekli, üretimin gerçek maliyetini şöyle özetliyor: “Elektrik saati 500 lira. Bankaya kredi borcumuz var. Mazot 56 lira, gübre 30 bin lira. Elektrik faturasını ödeyemiyoruz. Devlet bu işi bırakın diyor sanki.”

Bu koşullar altında çiftçi yalnızca toprağını değil, geçimini ve geleceğini de kaybediyor. Bir başka üretici, “Tarım Kredi Kooperatifi bile bize destek olmuyor, onlar da düşük fiyat veriyor” diyerek kamusal kurumların da piyasalaştığını hatırlatıyor.

Gürer, “Çiftçi bir üründen para kazanamayınca başka ürünlere yöneliyor. Her yıl zararla tarımı bırakan çiftçi sayısı artıyor. Kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 300 bine kadar düştü. Bu durum alarm veriyor” diyor.

Yazlık Patates Depolanamıyor, İhracat Kapalı: Ürün Tarlada Kaldı

Yazlık patatesin en büyük sorunu ince kabuklu olması nedeniyle uzun süre depolanamaması. Gürer bu durumu “Yazlık patates hemen sevk edilmesi gereken bir ürün. Ama tüccar gelmiyor, ihracat sınırlı, destek yok. Üretici her gün yeni bir zarar yazıyor hanesine” sözleriyle özetliyor.

Tuncer Özçelik, ihracatın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor: “İhracat acilen açılmalı. Üç gün sonra bu malı zaten kimse almaz. Bu hale düşmek kader değil.”

Ama bu “hale düşmek” sadece bir ürünün değil, bir tarım modelinin çöküşü. Piyasanın insafına bırakılmış tarım, halkın gıda hakkını tehdit eder hale geldi. Üretici batarken marketteki patates fiyatı hâlâ 15-20 lira. Bu çelişki tek başına sistemin arızasını değil, bilinçli tercihleri gösteriyor.

“Tarım Politikası Değil, Talan Politikası”

Ömer Fethi Gürer’in şu sözleri, sorunun derinliğini ve yönünü ortaya koyuyor:

“Türkiye’nin verimli toprakları, işi bilen çiftçisi, üretim yapacak tarlası var ama buna sahip çıkılmıyor. Nüfusumuz 30 milyon arttı ama patates üretimi hâlâ 1999 seviyesinde. Üretici desteklenmediği için tarımdan uzaklaşıyor. Bu tablo sürdürülemez.”

Gürer, çözümün kamucu tarım politikalarından geçtiğini söylüyor. Tarımın yeniden planlanması, kooperatiflerin güçlendirilmesi, alım garantili üretim sisteminin oluşturulması gerektiğini vurguluyor.

Türkiye’de tarım politikaları üreticiden değil, şirketlerden yana dizayn ediliyor. Çiftçi borçlandırılıyor, toprağından koparılıyor ve gıda bir metaya dönüşüyor. Oysa gıda, temel bir insan hakkıdır.

Tarlada Kalan Patates, Raflarda Lüks Oldu

Üretici tarlasını terk etmeye zorlanırken, tüketici de market raflarında pahalıya patates almak zorunda kalıyor. Gürer, “Tarlada toplanmayan küçük boy patatesler, kentte yüksek fiyattan satılıyor. Bu sistem adaletsizdir” diyor.

Patatesin yazgısı aslında Türkiye tarımının da yazgısı olmuş durumda: üretim var ama değer yok; emek var ama karşılık yok. Devlet ise yalnızca izliyor.

Kamucu Tarım Politikası Şart

Yazlık patates üreticisinin yaşadığı bu kriz, sadece Niğde’nin değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçilerin gerçeği. Çözüm ise günü kurtaracak pansuman politikalarla değil, radikal bir yön değişikliğiyle mümkün.

Kamusal alım, üretim planlaması, girdi sübvansiyonları, ihracatın serbestleştirilmesi ve çiftçinin örgütlü yapılarla güçlendirilmesi elzemdir. Gıda egemenliği ancak bu adımlarla mümkündür.

Ve unutulmamalıdır ki çiftçi üretmezse, halk doymaz. Tarlada çürüyen her patates, aslında kaybedilen bir gelecek demektir.


  • NHY / ANKA