Türkiye Alev Alev: İklim Krizi Derinleşirken Ormanlar Yanıyor, İktidar Seyrediyor

Türkiye son yılların en sıcak ve en kurak yaz mevsimlerinden birini yaşarken, orman yangınları bir kez daha ülkenin dört bir yanını sarmaya başladı. Bursa ve Karabük’te dün öğleden sonra başlayan yangınlar gece boyunca da kontrol altına alınamadı. Yerleşim yerlerine yaklaşan alevler nedeniyle bazı köyler tahliye edildi; hava karardığı için müdahale sınırlı düzeyde kalıyor.

Meteoroloji verilerine göre sıcaklıklar mevsim normallerinin 6 ila 8 derece üzerine çıkmış durumda. Nem oranı %10’un altına kadar düşerken, rüzgârın etkisiyle yangınların hızla yayılması kaçınılmaz hale geliyor. Uzmanlar, bu tabloyu iklim krizinin artık inkâr edilemez sonuçlarından biri olarak değerlendiriyor.

İklim Değişikliği Yangınları Besliyor

Türkiye Ormancılar Derneği’nin raporlarına göre, son 20 yılda orman yangınlarının hem sayısı hem de kapladığı alan belirgin biçimde arttı. 2024 yazında yanan ormanlık alan miktarı, son 10 yılın ortalamasını şimdiden geçmiş durumda. Bu artışın ardında yatan temel nedenin iklim değişikliği olduğunu belirten çevre bilimciler, sıcaklık artışı, düşük nem, azalan yağış ve kuruyan bitki örtüsünün yangın riskini katbekat artırdığına dikkat çekiyor.

Bursa Uludağ Üniversitesi’nden çevre mühendisi Prof. Dr. Aslıhan Demir, yangınların artık sadece doğal felaket değil, aynı zamanda bir iklim ve yönetim krizi olduğunu belirtiyor:

“Yangın riski, artık yılın belli bir dönemine sıkışmış bir olgu değil. Kuraklıkla birleşen iklim değişikliği, ormanlarımızı her an yanmaya hazır bir zemine dönüştürdü. Buna karşın devletin müdahale kapasitesi hâlâ 20 yıl öncenin koşullarına göre şekillenmiş durumda.”

Gece Müdahalesi Yetersiz: Uçak ve Helikopter Eksikliği Sürüyor

Yangınlara gece boyunca müdahale edilememesinin ardında ise yıllardır süregelen yapısal bir sorun var: Gece görüşlü yangın söndürme uçaklarının ve helikopterlerinin eksikliği. Bu eksiklik nedeniyle karadan yapılan müdahale ile yetinilmek zorunda kalınıyor, bu da özellikle rüzgârın etkili olduğu durumlarda yangının hızla kontrol dışına çıkmasına yol açıyor.

2021 yılında yaşanan büyük yangın felaketinden sonra hükümetin “hava filosu kurulacağı” yönündeki açıklamaları hâlâ tam anlamıyla hayata geçmiş değil. Türk Hava Kurumu’nun yıllardır atıl durumda bırakılan yangın söndürme uçaklarının hâlihazırda kullanılamadığı da kamuoyunun malumu.

Yanan Ormanlar, İhaleye Çıkarılıyor

Yangınların ardından devletin yanan bölgelerdeki ağaçları tomruk olarak satışa çıkardığı da daha önce defalarca kamuoyuna yansımıştı. Yanan alanların hızla ekonomik kaynak olarak değerlendirilmesi, birçok çevre örgütü tarafından “doğal felaketin ranta dönüştürülmesi” şeklinde eleştiriliyor. Orman Yasası’na göre yangın sonrası alanların başka amaçlarla kullanılamayacağı belirtilse de, uygulamada bu alanların çeşitli yollarla yapılaşmaya açıldığına sıkça tanık olunuyor.

TEMA Vakfı tarafından yapılan açıklamada, yanan ormanların ihaleye çıkarılmasının “yangın sonrası doğanın kendi kendini yenilemesine müdahale” anlamına geldiği ve bu durumun ekolojik yıkımı derinleştirdiği vurgulandı.

Felaket Kapıda: İklim Krizine Karşı Yapısal Önlem Şart

Bilim insanları ve çevre örgütleri, mevcut gidişatın yalnızca yangınları değil, su kıtlığını, tarım krizini ve biyolojik çeşitlilik kaybını da tetiklediği uyarısında bulunuyor. Türkiye’nin orman varlığı, aynı zamanda karbon yutak alanı işlevi görüyor. Bu alanların yok olması, iklim krizini daha da derinleştirecek zincirleme etkilere yol açabilir.

Uzmanlar, bu felaketlerin önlenmesi için geçici müdahale çözümlerinin ötesine geçilerek köklü politikalar geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Yangınla mücadelede teknolojik altyapının güçlendirilmesi, orman köylerinin eğitimi ve desteklenmesi, yanan alanların korunarak doğal yenilenmeye bırakılması bu önlemler arasında sayılıyor.

Ancak yangın sezonu yaklaşırken alınması gereken önlemlerin hâlâ hayata geçirilmemiş olması, doğa savunucularını ve bilim insanlarını kaygılandırıyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki ormanlar, iklim krizinin ve siyasi ihmalkârlığın kıskacında her geçen gün daha fazla yanıyor.