5 Maddede Yeni Ekonomik Program

Doç. Dr. Ümit Akçay, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın perÅŸembe günü duyurduÄŸu Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) deÄŸerlendirdi. Akçay, kiÅŸisel blogunda yer alan yazısında YEP’te gözüne çarpanları 5 maddede özetledi. Akçay’ın yazısı şöyle: 

1. Yeniden, yeniden yapılandırma

24 Haziran seçimleri sonrasında geçilen CumhurbaÅŸkanlığı Hükümet Sistemi ile, devletin kurumsal mimarisi tamamen deÄŸiÅŸti. Yeni sistemde, ekonomi yönetimi de neredeyse baÅŸtan aÅŸağıya yeniden yapılandırıldı. Henüz bu yeniden yapılandırmanın sonuçları alınabilmiÅŸ deÄŸil. CumhurbaÅŸkanlığı’na baÄŸlı kurum, kuruluÅŸ ve ofisler halen tam kapasite iÅŸlemeye baÅŸlayamadı. Programın ‘Temel Hedefler’ bölümünün 10. maddesi şöyle:

‘Ekonomi yönetimi ile ilgili kurumlar yeniden yapılandırılacak, liyakat ve performans odaklı insan kaynağı yönetimiyle kurumlara güven artırılacak, hızlı karar alan, piyasaların ve özel sektörün önünden giden ve özel sektörün önünü açan bir yönetim anlayışı benimsenecek, finansal istikrarı ve güvenliÄŸi esas alan yeni bir finansal mimari oluÅŸturulacaktır’.

Åžok edici bir ÅŸekilde, YEP’te görüyoruz ki, programın temel hedefleri sıralanırken, ekonomi yönetiminin yeniden yapılandırılmasına yeniden yer verilmiÅŸ. Bu esasında, Haziran’dan sonra kurulan sistemin iÅŸlemediÄŸinin bir itirafı. Modern Türkiye tarihinde devlet kapasitesinin bu kadar gerilediÄŸi bir baÅŸka dönem bulmak zor. Bu, kriz yönetiminin krizidir.

2. Kriz günlerinde finansallaşma

Programın sonlarına doÄŸru yer verilen ‘Programlar ve Projeler’ kısmında, Finansal Sistem ile ilgili yapılan deÄŸerlendirmede, ‘finansal derinleÅŸme’nin ve ‘banka bilançolarındaki varlıkların seküritizasyonu teÅŸvik’in; ‘Daha Adaletli Paylaşım’ hedefi ile iliÅŸkilendirildiÄŸini görüyoruz. Burada iki sorun var.
İlki, TL faizlerinin bu denli yüksek olduğu bir ortamda finansal derinleşmenin sağlanması teknik olarak mümkün değil.
Ä°kincisi de, ‘seküritizasyon’ olarak karşılanan menkul kıymetleÅŸtirme (securitization) mekanizmasının adaletli paylaşım ile iliÅŸkilendirilmesi. Sadece 2008 krizini inceleyenler dahi, menkul kıymetleÅŸtirme mekanizmasının, adil bölüşüm ile bir iliÅŸkisi varsa, bunun pozitif deÄŸil negatif olacağını kolaylıkla tahmin edebilir.

3. Güvencesizleştirme atağı

Uluslararası neoliberal teknokrasinin Türkiye raporlarında ve Türkiye’deki sermaye örgütlerinin deÄŸerlendirmelerinde ısrarla tekrarlanan bir talep olan kıdem tazminatının kaldırılmasına, YEP’te yer verilmiÅŸ.

‘Sosyal tarafların mutabakatıyla kıdem tazminatı reformu gerçekleÅŸtirilecektir’.

Kıdem tazminatı, Türkiye’de çalışanların iÅŸ güvenliÄŸini bir ölçüde de olsa saÄŸlayan bir düzenleme. GüvencesizliÄŸin önündeki bu son set de kaldırılırsa, otoriter emek rejiminin pekiÅŸmesi saÄŸlanacaktır.

4. ‘Utangaç kalkınmacılık’

YEP, yeni rejimin ekonomi yönetiminin doÄŸrultusunun ne olacağı ile ilgili ilk temel metinlerden biri olması açısından önemli idi. Zira yapısal krizin baÅŸladığı 2013’ten itibaren, ekonomi yönetiminin belirlediÄŸi bir doÄŸrultu yok. Åžahit olduÄŸumuz, daha çok bir sürüklenme. YEP’e, ekonomi yönetiminin temel politika tercihinin ne olduÄŸu sorusunu sorarsak, net bir yanıt alamıyoruz ancak yine ‘utangaç kalkınmacılığın’ izlerini görmek mümkün. ÖrneÄŸin aÅŸağıdaki düzenlemeler, bir çeÅŸit ithal ikameci modeli öngörüyor. Ancak bu, hiçbir ÅŸekilde bir yönelim olarak belirtilmemiÅŸ.

‘Ä°thalata bağımlılığı azaltmak ve ihracatı arttırmak amacıyla yerli üretim ve dünyadaki en iyi uygulamalar göz önünde bulundurularak teknoloji ve Ar-Ge yatırımları kamu-özel iÅŸ birliÄŸi modelleri ile gerçekleÅŸtirilecektir’.

‘Lüks ve/veya ithal yoÄŸunluÄŸu yüksek ürünler listesi güncellenerek vergi düzenlemesi yapılacaktır’.

5. 1990’lara deÄŸil, 1980’lere dönüş

YEP, Mehmet ÅžimÅŸek’in anlattığı ‘yeniden dengelenme’ hikayesinin ve ‘yumuÅŸak iniÅŸ’ senaryosunun devamı olarak kurgulanmış. Ancak Mayıs’ta bu senaryo dile getirildiÄŸinde, kur ÅŸokları henüz döviz krizine dönüşmemiÅŸti. Mevcut döviz krizi ortamında, artık yumuÅŸak iniÅŸ senaryosundan söz etmek mümkün deÄŸildir.

Peki, YEP’teki çıkış stratejisi ne? Açıkça belirtilen bir strateji bulmak zor. Ancak YEP’in ‘ruhuna’ bakıldığında, 1980 sonrasında asker postalının gölgesinde uygulanan ihracata dayalı büyüme döneminin izlerini görebiliz. YEP’in stratejisi, TL’deki sert düşüşü ve mevcut kriz ortamını fırsata çevirerek, ihracat artışı ile krizden çıkışı öngörüyor. Ä°hracatın ithalata bağımlı olduÄŸu bir ortamda bir ihracat patlaması yaÅŸanacaksa, bunun kaynağı reel ücretlerin uzunca bir süre baskılanmasıdır.

3.Havaalanı işçilerinin isyanı ile gözler önüne serilen çalışma koÅŸullarının Türkiye’deki vasatı temsil ettiÄŸini düşünürsek, otoriter emek rejiminin pekiÅŸtirilmesi yoluyla giriÅŸilecek bir ihracat seferberliÄŸi, YEP’te iÅŸaret edilen çıkış stratejisi olarak görülebilir.

Bu stratejinin hayata geçmesi, teknik deÄŸil siyasi bir konudur. Zira YEP, emekçiler için çetin bir sürecin baÅŸlangıcı anlamına geliyor. Çalışanların bu ‘tahtakurusu düzenine’ verecekleri yanıt, gidiÅŸatı belirleyecek.