Yargıtay, Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı için verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozarak, “canlı canlı yakılarak öldürme canavarca hisle değildir” diyerek, haksız tahrik indirimi talep edilmesine olanak tanıdı. Bu karar, Türkiye’deki pek çok kesim tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Toplumun her kesiminden, kadın haklarına inanan, adaletin herkes için geçerli olması gerektiğini savunan ve insanlık onurunu savunan sesler yükseldi.
Kadınların Hakları ve Yaşamları Öncelikli Olmalı
Pınar Gültekin’in katilinin cezalandırılmasında yetersiz bir hukuki yaklaşım, toplumsal barışı tehdit eden bir durumu ortaya koyuyor. Bu karar, sadece Pınar’ın değil, tüm kadınların hayatına yönelik tehditlerin normalleştirilmesine yol açabilecek bir zemin yaratıyor. Toplum, şiddet suçlarının hafifletilemeyeceği, kadınların hayatlarının değerinin en yüksek düzeyde olması gerektiği bilincine varmalıdır. Her birey, hiçbir bahaneye sığınmaksızın kadınların şiddet görmesini engelleyecek bir adaletin tesis edilmesini istemektedir.
Haksız tahrik indirimi gibi uygulamaların, şiddet mağdurlarının yaşadığı travmayı görmezden gelmek anlamına geldiği savunuluyor. Bu tür indirimin, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırarak, adaletin ve eşitliğin zedelenmesine yol açtığı belirtiliyor. Hukuk sisteminin, mağdurun yaşadığı acıyı ve devletin kadınları koruma yükümlülüğünü göz ardı etmemesi gerektiği vurgulanıyor. Toplumun tüm kesimlerinin, kadınların haklarını savunmaya devam etmeleri gerektiği ve bu tür kararların sadece kadına yönelik şiddetin artmasına değil, tüm toplumsal değerlerin çürümeye başlamasına neden olacağı ifade ediliyor.
Toplumun Adalet İstediği Bir Dönem
Bu karar, yalnızca bir hukuki mesele olmanın ötesinde, toplumun adalet ve eşitlik talebinin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Pınar Gültekin’in kaybı, kadınların toplumsal alanda daha fazla hak, daha fazla koruma ve daha fazla eşitlik talep etmelerini kaçınılmaz kılıyor. Adaletin ancak tüm mağdurların haklarını ve güvenliğini gözeten bir sistemle sağlanabileceği gerçeği, her geçen gün daha fazla insan tarafından dile getirilmektedir.
Toplumda yaşanan bu tür adaletsizlikler, insanların güven duygusunu zedelerken, aynı zamanda toplumun tüm bireylerinin eşit haklarla yaşaması gerektiğine dair mücadelenin daha da büyümesine neden oluyor. Pınar Gültekin’in katilinin cezalandırılması ve şiddetin her türlüsünün karşısında durulması gerektiği konusunda toplumda daha güçlü bir bilinç oluşuyor. Bu karar, sadece kadınların değil, tüm bireylerin yaşama hakkı, onuru ve güvenliği için yapılacak olan daha fazla yasal düzenlemenin ve toplumsal dönüşümün gerekliliğini ortaya koyuyor.