Türkiye’de aktif 30 tarikat ve cemaat bulunuyor. Bunlarla organik bağı olan vatandaş sayısı 2,6 milyon. Başlıca gelir kaynakları, bünyelerindeki işletmeler ve bağışlar olan bu oluşumların “şirketleştiği” görüşü hâkim.
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun 30 Kasım 1925’te yürürlüğe girse de, Türkiye’de pek çok tarikat ve cemaat faaliyetlerine devam ediyor.
Eğitim politikası uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı’nın 2018’de hazırladığı rapora göre, Türkiye’de 2,6 milyondan fazla kişinin bir tarikat ya da cemaatle organik bağı bulunuyor. Bir tarikat ya da cemaatin mensubu olduğunu ifade edenlerin yüzde dokuzu, “ılımlı İslam” tabirini reddediyor ve İslam’ın özünün cihat olduğuna inanıyor.
Balcı’nın saha çalışmasına göre, Türkiye’de belli başlı 30 tarikat ve onlara bağlı 400 kol bulunuyor. Sadece İstanbul’da açıktan faaliyet yürüten tekke sayısı 445.
Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa’da ise cemaat ve tarikatlara ait 800’ün üzerinde faal medrese bulunuyor. Araştırmada ayrıca, İstanbul’da “apartman medresesi” olarak kullanılan yer sayısının bilinmediği belirtiliyor.
Rapor, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte şehir merkezlerindeki medreselerin sayısının hızla arttığına, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Kuran kurslarının artık dernek çatısı altında faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çekiyor.
“10 bin özel okulun üçte biri tarikatlarla ilişkili”
Tarikat ve cemaatlerin örgütlenme ya da taraftar kazanmak için kullandığı yöntemlerden biri eğitim kurumları açmak. Gülen yapılanması da lise, üniversite ve dershaneleriyle kendisine pek çok taraftar bulmuş, sonrasında bu öğrencileri bürokrasinin içine yerleştirmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 10 bin 53 özel öğretim kurumu bulunuyor. Balcı’nın raporuna göre, bu kurumların üçte biri bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı. Tarikat ve cemaatlerle bağı olan okullarda öğrenim gören öğrenci sayısıysa 210 binin üzerinde.
AKP hükümeti 2014 yılında kanun değişikliği yaparak özel okullarda öğrenim gören öğrencilere eğitim desteği vermeye başlamıştı. Buna göre 2 bin 500 ile 3 bin lira arasında destek alacak öğrenci sayısının her yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nca belirlenmesine karar verildi.
Kanun değişikliğinin yapıldığı ilk yıl destek verilecek öğrenci sayısı 250 bin olarak belirlenmişti. Balcı’nın raporuna göre tarikat ve cemaatlere ait özel okullarda okuyan öğrenciler için devlet 898 milyon 800 bin lira ödedi.
Yine rapora göre Türkiye’deki dört binin üzerindeki özel öğrenci yurdunun 2 bin 480’i de bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı.
Türkiye’de faal olan başlıca tarikatlar Nakşibendilik, Kadirilik, Rufailik, Mevlevilik ve Halvetilik olarak sıralanıyor.
Bunlardan en kalabalığı olan Nakşibendiler; Menzil, İsmail Ağa, İskenderpaşa ve Erenköy Cemaati çatısı altında dört farklı kolda faaliyet yürütüyor.
Diğer büyük cemaatlerden Süleymancılar, Işıkçılar ve Nur Cemaati ise Nakşibendilikten ayrılıp cemaatleşen yapılar. Nur Cemaati’nin kendi içerisinde 44 ayrı kolu bulunuyor. Gülen yapılanması ise Nurcuların kollarından biri.
İlahiyatçılara göre, cemaatler modern zamanlarda ortaya çıkan yapılar. Tarikatlar ise kökenlerini mutlaka Muhammed Peygamber’e dayandırıyor.
“Tarikatların uymak zorunda olduğu ilkeler var”
İslam tarihi üzerine araştırmalar yapan yazar Aydın Tonga, “tarikat”ın Allah’a ulaşmak için izlenen yol anlamına geldiğini söylüyor. DW Türkçe’ye konuşan Tonga, buna bağlı olarak tarikatların uymak zorunda olduğu ilkeler zinciri bulunduğunu söylüyor. Bunlardan en bilineni ise dünya nimetlerinden kendini soyutlamak ve dinin tüm emir ve yasaklarını yerine getirmek.
Fakat günümüz Türkiyesi’ndeki tarikat ve cemaatlerde bunu görmek pek mümkün değil. Özellikle “Zenginler tarikatı olarak” bilinen Erenköy Cemaati, Süleymancılar, Menzil ve pek çok tarikatta, iş ve çıkar ilişkileri bulunuyor. Bu cemaat ve tarikatlara ait şirketler, hastaneler, özel okullar mevcut.
Gelir kaynağı şirketler ve bağışlar
Uzmanlar ve eski müritlere göre tarikat ve cemaatlerin en önemli gelir kaynağıysa bünyesinde bulunan işletmeler ve bağışlar. Kimi tarikat ve cemaatler müritlerine iş imkanı sunuyor ve kazancından pay alıyor. Kimileriyse belirli aralıklarla müritlerinden bağış topluyor. Ancak pek çok tarikat ve cemaatin iş kurduğu ve buradan elde edilen gelirleri kaynak olarak kullandığı biliniyor.
Yazar Tonga, “Tarikatlar, geldiği nokta itibariyle yola çıkış amacından uzaklaşmış, dahası kendi tarihlerine ihanet edercesine şirketleşmişlerdir” diyor.
“Kendilerini gizleme gereği duymuyorlar”
Meslektaşı Barış Pehlivan ile birlikte “Metastaz” adlı bir kitap kaleme alan gazeteci Barış Terkoğlu, Menzil’i en büyük kitlesel tarikatlardan biri olarak tanımlıyor.
DW Türkçe’ye Menzil’i anlatan Terkoğlu, bu tarikatın müritlerinin, bürokrasi içerisinde açık, kendilerini saklamadan var olabildiklerini öne sürüyor. Menzil tarikatı mensuplarının özellikle Sağlık Bakanlığı, Jandarma ve Gülen yapılanmasından boşalan emniyet teşkilatı içerisinde örgütlenmiş durumda olduğunu belirtiyor.
Terkoğlu’na göre İskenderpaşa Cemaati de yüksek yargı içerisinde örgütlü.
Anayasa Mahkemesi 2016’da tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için hak ihlali kararı vermişti. O dönemde hükümete yakın gazeteler, AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı karar nedeniyle eleştirmiş, hatta bazıları Gülen yapılanması mensubu olduğunu iddia etmiş. Akit yazarı Faruk Köse ise Twitter hesabından Arslan için şunları yazmıştı: “Zühtü Abi’yi siyasal bilgiler fakültesinden tanırım. Milli Görüş/İskenderpaşa çizgisinden gelir. Hak Yol Vakfı’na bağlı evlerde bir yıl birlikte kaldık.”
Tarikat ve cemaatler, yaygın olarak iki farklı yöntemle örgütleniyor. Birincisi, sahibi oldukları eğitim kurumları aracılığıyla; ikincisiyse boşluğa düşmüş, suça karışmış insanların arınmak için başvurdukları yerler olarak.
“Sığınacak liman arıyordum”
34 yaşındaki İstanbullu S.A. da onlardan biri. Yaklaşık üç yıl uyuşturucu kullanan S.A., madde bağımlılığından kurtulmak istediği bir dönemde Halveti tarikatının kollarından birine dahil olmuş. Bir arkadaşı aracılığıyla Üsküdar’daki dergâha gitmeye başlayan S.A., “Boşluktaydım. Sığınacak bir liman arıyordum. İnançlı biri de değildim. Ancak dergâhtaki zikir ve ambiyans beni çok etkiledi, her hafta gitmeye başladım” diyor.
S.A., tarikat liderinin müritlerin tümünün hayatını kontrol ettiğini anlatıyor: “İş değişikliği mi yapacaksınız? Ya da sevgilinizle evlenmeye karar verdiniz. Önce ona sormak, onayını almak zorundasınız. Gördüğünüz rüyaları mutlaka kendisine sorup ne anlama geldiğini öğrenmek ve hayatınızı da ona göre şekillendirmek zorundasınız. Saygıda kusur edemez, onu adeta bir peygamber gibi görmek zorundasınız. Ağzından çıkacak her kelam kanun niteliğindedir.”
Peki, tarikat ve cemaatler İslam dinine uygun mu? Sorunun yanıtını ilahiyatçı Cemil Kılıç veriyor. DW Türkçe’ye konuşan Kılıç, “Kuran’da kesin ve net olarak ‘Sakın fırkalaşmayın, grup grup ayrılmayın, Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, gruplaşanlardan olmayın’ diye ayet var” diyor. Kılıç’a göre gruplaşmak, cemaatleşmek aslında Kuran’ın kabul etmediği, reddettiği bir yol.
Tunca Öğreten
© Deutsche Welle Türkçe
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024