İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından ‘kadınlara yönelik şiddetin mevcut durumu’nu içeren bir rapor hazırlayan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin kaygı verici boyutlarda olduğunu açıkladı. Raporda Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmadığına dikkat çekildi.
Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan “Türkiye Sözleri Eyleme Geçir” başlıklı raporda, Türkiye’de kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle ilgili gelişmeler mercek altına alındı.
Raporda Türkiye’de kadınların ve kız çocukların durumunun, görünüşte onların insan haklarını iyileştirmek için çıkarılmış yasaların ve programların taahhütleriyle zıtlık içerisinde olduğu vurgulanarak şu bilgilere yer verildi: “Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre Türkiye, kadınların ekonomiye katılımında 156 ülke arasında 133. sırada, ilkokula giden kız çocuk sayısında 118. sırada ve kadınların siyasi açıdan güçlendirilmesinde 114. sırada yer almaktadır.”
Kadına yönelik şiddetle ilgili rakamlara da yer verilen raporda, birçok kurumun farklı veriler açıkladığına dikkat çekildi. Raporda şu rakamlar yer aldı: “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre, 2019’da 336 kadın, 2020’de 267 kadın ve 2021’nin ilk dört ayında 95 kadın toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sonucunda öldürüldü. Diğer kurumlar gerçek sayıların çok daha yüksek olduğu kanaatindedir. Örneğin Bianet’in kadınlara yönelik şiddet vakalarına ilişkin basında çıkan haberlerden derlediği ‘erkek şiddeti çetelesi’ne göre, Ocak ile Aralık 2021 arasında erkekler en az 290 kadını ve 30 çocuğu öldürdü.”
“Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi irade yok”
Raporda Türkiye’nin de imzaladığı ve bağlayıcı olan uluslararası yasalara vurgu yapılarak, Türkiye’nin vaatleriyle gerçekte yaşananlar karşılaştırıldı. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına ilişkin dört ulusal eylem planı açıklandığı belirtilen raporda eylem planları ve atılan adımlar arasında fark olduğu vurgusu yapıldı. Raporda fark şu cümlelerle dile getirildi: “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir. Hükümet defalarca kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korumak için sözlü vaatlerde bulundu, ancak sonrasında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek gibi, bu vaatlere ters düşen adımlar attı.”
“Durum kaygı verici”
Türkiye’de kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddetin durumunu “oldukça kaygı verici” olarak niteleyen Uluslararası Af Örgütü hem Türkiye hem de Avrupa Konseyi’ne çağrılar yaptı. Örgütün Türkiye’ye acilen atmasını önerdiği adımlardan bazıları şöyle:
“-BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi (CEDAW), İnsan Hakları Komitesi, İşkenceyi Önleme Komitesi; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi ve Çocuk Hakları Komitesi’nin Türkiye’de kadınların ve kız çocukların şiddetten uzak bir hayat sürme hakkı konusundaki tavsiyelerini eksiksiz uygulayın.
-Kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alın.
-Kolluk görevlilerinin, barışçı protesto hakkını kullanan kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı hukuksuz veya aşırı güç kullanmaktan kaçınmasını sağlayın ve barışçıl toplanmalara karşı aşırı güç kullandığı tespit edilen kolluk görevlilerini yargılayın.
-Kadınlar ve LGBTİ+’lar hakkında, haklarını talep etmek üzere barışçıl toplanma haklarını kullandıkları gerekçesiyle açılan ceza soruşturmalarına ve kovuşturmalara son verin.
-Kadınlara yönelik şiddetle ilgili çağrılara yanıt vermek için kurulmuş ve bu minvalde donatılmış özel destek hatlarında çağrıları yanıtlayan kişilerin yeterli eğitimi almasını ve muhatapların ve bilgilerin Türkiye’de yaygın olarak kullanılan dillerde mevcut olmasını sağlayarak, kadınların bu hatlara 7/24 ulaşabilmesini güvence altına alın.
-Sığınak kapasitesini arttırın ve sığınakların Türkiye’nin her yerinde yeterli coğrafi dağılımını sağlayın. Ayrıca yaşı, çocuklarının yaşı, göçmenlik durumu veya engellilik durumu her ne olursa olsun şiddete maruz bırakılan veya maruz bırakılma riski altında bulunan tüm kadınların sığınaklara erişebilmesini sağlayın.
-Uzun vadeli sosyo-ekonomik destek, istihdam programları ve çocuk bakım hizmetleri gibi, şiddete maruz bırakılan kadınların güçlenmesine katkı sağlayan koruma tedbirlerini ve destek hizmetlerini hayata geçirin ve özellikle sığınakların, şiddetten hayatta kalanları güçlendirici biçimde işlemesini sağlayın.
-Cinsel şiddetten hayatta kalanların uzman hizmetlerine erişim hakkını güvence altına almayı içerecek şekilde, bu kişiler için tek noktada acil durum desteği, tıbbi bakım ve adli inceleme hizmetinin yanısıra uzun vadeli danışmanlık ve destek sağlayan yeterli sayıda cinsel şiddetle mücadele merkezi kurun.
-Israrlı takip -dijital biçimleri dahil- psikolojik şiddet ve zorla evlendirme, Ceza Kanunu’nda ayrı suçlar olarak tanımlamayı içerecek şekilde kadınlara yönelik şiddete ilişkin cezai yaptırımların etkili, orantılı ve ikna edici olmasını sağlayın.
-Adli makamlar tedbir kararlarına uyulmayan durumlara kararlı bir biçimde müdahale etmek ve tedbir kararlarına uymayanlar hakkında zorlama hapsine hükmetmek zorundadır.
- Arabulucuları, avukatları ve hakimleri, şiddetten hayatta kalan kişinin uzlaştırma için özgür ve bilgilendirilmiş onay vermesi gerektiği konusunda eğitin.
-Hükümet, evli olmayan çiftler veya eşler arasındaki şiddet vakaları dahil olmak üzere ev içi şiddet vakalarında arabuluculuğun yasaklanması için adım atmalıdır.
-Polis ve ilgili diğer yetkililerin, şiddetten hayatta kalan kadınları, uzlaştırmanın ceza soruşturmalarında zorunlu olmadığı konusunda bilgilendirmesini sağlayın.
-Son olarak, şiddete maruz bırakılan kadınları tespit ederek, uzlaştırma prosedürlerine tabi tutulmamalarını sağlamaları için uzlaştırmacıları eğitin.
-Kolluk kuvvetlerinin, şiddete maruz bırakılan kişileri, tekrar zarar görmekten koruması yönündeki uluslararası yükümlülüklere ve iç talimatlara uymasını sağlayın.
-Koruma ve tedbir kararlarını etkili bir biçimde uygulamak ve bu kararların şiddetten hayatta kalan kişinin kişi güvenliği hakkını güvence altına alacak ve failin hesap vermesini sağlayacak biçimde uygulanmasını temin edin.
-Kadınların ve kız çocukların zorla evlendirmeye maruz bırakılmadan yaşama hakkını koruyun.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne de şu çağrıyı yaptı: “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ışığında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının eksiksiz ve etkili bir biçimde uygulanması gerekliliğini göz önünde bulundurarak Opuz/Türkiye Kararı’nın uygulanmasına ilişkin değerlendirmeyi acilen daha erken bir tarihe alın.”
“Kürt kadınları ve azınlıkların yer almaması eksiklik”
Raporu VOA Türkçe’ye değerlendiren Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Demir, raporun Türkiye’ye yükümlülüklerini hatırlatması açısından önemli olduğunu söyledi. Diyarbakır Barosu’nun rapordakilerle aynı çağrıları yaptığını ifade eden Demir, Avrupa Konseyi’ne yapılan çağrının da kadınların insan hakları için hayati önem taşıdığını söyledi.
Bununla birlikte, Demir’in rapora yönelik eleştirileri de vardı. Demir’in eleştirisi Kürt kadınları ve azınlıkların maruz kaldığı ihlallere ilişkindi. Demir, eleştirilerini şöyle özetledi: “Raporda, Kürt kadınları ile azınlık gruplarının maruz kaldığı çoklu ayrımcılık ile devlet şiddetinden kaynaklanan hak ihlallerinin irdelenmemesi büyük bir eksiklik. Kürt kadınları, bölgede hem devlet şiddeti ile hem erkek şiddeti ile mücadele ediyor, bu nedenle devlet tarafından sistematik baskı, takip, gözaltılar ve yargı tacizine maruz kalıyor. Kürt kadınlarının Anayasal haklarını kullanarak örgütlenmesi, toplanması ve her türlü etkinliği kriminalize edilerek sindirme amacıyla davalara konu ediliyor. Bunun yanısıra Kürt kadınların maruz kaldıkları hak ihlalleri bakımından ise sistematik bir cezasızlık politikası hakim. Türkiye’de kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadele ancak topyekun ve tüm kesimlerle ortak bir mücadele örmek ile mümkün.”
Yıllardır kadına yönelik şiddetle alanında çalışmalar yürüten Diyarbakır merkezli KAMER Vakfı’nın Başkanı Nebahat Akkoç ise kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunu söyledi. VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Akkoç, şiddetin durdurulması için siyasi iradeye ihtiyaç olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Af Örgütü’nün raporu Türkiye’deki kadın kuruluşlarının hazırladığı raporlarla paralellik göstermektedir. Resmi rakamlara göre yüzde 45-50 oranında yaşanmakta olan şiddet, pandemi ile birlikte yüzde 25-30 civarında artış göstermiştir. Her gün hep birlikte en az bir kadının öldürülmesine neredeyse tanık oluyoruz. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmasının cinayete, şiddete meyilli olanları cesaretlendirdiğine de birlikte tanık oluyoruz. Kadın kuruluşları tüm güçleriyle mücadele etse de kadınların ikincil konumuna, kadına yönelik şiddete itiraz eden net ve kararlı bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğu ortadadır.”
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024