“Bütün kaosun içinde bir kozmos, bütün düzensizliğin içinde gizli bir düzen vardır.” Carl Jung
Üniversite yıllarında zorunlu Osmanlıca dersi aldığım için Arapça ve Farsça kökenli sözcüklere aşinalığım vardır. Tevafuk kelimesini daha önce duymuş muydunuz? Duyunca insanın anlamını sormak isteyeceği türden bir sözcük.
Nişanyan Sözlük’te tevafuk şu şekilde tanımlanıyor:
Arapça wfḳ kökünden gelen tawāfuḳ توافق “biri birine uyma, uyum, denk gelme” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça wafiḳa وفق “uydu, uygun idi” fiilinin tafāˁul vezninde VI. masdarıdır.
Denk düşme. Uygun gelme. Kaçınılmaz bir tesadüf. Birbirine uygunluk, ahenk içinde olma, rast gelme… Kısacası, tesadüf olmayan tesadüf. Acaba bu, “Yaradan’ın tasarladığı hesaplı bir tesadüf” olarak mı yorumlanmalı? Peki, hayatımızdaki her şey olması gereken zamanda, olması gerektiği gibi mi gerçekleşiyor?
Biyografisinde siyasi görüşü Müslüman dünya görüşü olarak belirtilen şair ve yazar İsmet Özel, bu konuyu şu şekilde ifade eder:
“Tesadüf kelimesini sevmez Müslümanlar; onun yerine tevafuk kelimesini kullanmayı tercih ederler. Çünkü ne yaradılışta ne de dünyanın çekilip çevrilişinde kör bir tesadüf yoktur.”
Bu görüş, tevafukun, evrenin ve insanların başıboş olmadığının bir işareti olduğunu savunur. Eflatun ise farklı bir bakış açısıyla şöyle der:
“Tanrı daima matematik kullanır.”
Yaratılış ve varoluşun muhteşem bir düzen içinde; bir sanat eseri gibi, muhteşem bir ahenk ve denklem ile gözlerimin önüne sergilendiği güneşin doğuşunda, batışında, yıldızları izlerken kaybolduğum anlarda, hep şunu düşünürüm. Tesadüfe sığınmak, yaratıcıya ve yaradılışa bir saygısızlık değil midir? Ve ardından kendime sorarım:
Madem tesadüfe inanmıyorum, o zaman her şey Allah’tan mı? Eğer öyleyse, hayatımın hâkimi ben miyim? Kaderim önceden çizilmişse, neden çabalıyorum?
Bu soruların cevabını, tasavvufa merak saldığım ve yoğun okumalar yaptığım bir dönemde, Şems-i Tebrîzî’nin şu sözlerinde buldum:
“Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, ‘ne yapalım, kaderimiz böyle’ deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader, yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hâkimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.”
Bu sözler, özgür irademiz ile kader arasındaki o ince dengeyi özetler. Hayatta bazen öyle anlar yaşarız ki, tesadüf sandığımız olaylar bizi düşündürür, bir anlam aramaya iter. Ben de karşıma çıkan tüm dönemeç ve sapakları düşünürüm. Zamanında aldığım ve almadığım kararların sonuçlarını? Olmasını çok istediğim, çok uğraştığım, elimden geleni yaptığım, kendimi ve tüm seçenekleri sonuna kadar zorladığım ama bir türlü olduramadığım, kendimi başarısızlıkla suçladığım, canımın sıkıldığı, ayaklarımın birbirine dolandığı ve en sonunda pes ettiğim anları düşünürüm.
Ancak yıllar sonra, hayatla kavga etmeyi bırakıp teslimiyetin ne demek olduğunu öğrenince, hayatla kavga etmeyi bırakınca şunu fark ettim:
Tesadüf yoktur. Olmasını istediğimiz şeylerin bir zamanı vardır. Ve o zaman geldiğinde, tevafuk gerçekleşir.
Yazının bu noktasında yine Şems-i Tebrizi’ye dönelim:
“ Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak, hayat sana rağmen değil seninle birlikte aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının, üstünden daha iyi olmayacağını?”
İslam kültüründe, tevafuk, Allah’ın yaratışındaki ince sanatı ve olaylar arasındaki anlamlı bağı görme çabasıdır. Batı düşüncesinde ise İsviçreli psikiyatr Carl Jung, eşzamanlılık (synchronicity) kavramını hayatımıza kazandırmıştır. Ona göre eşzamanlılık, birbiriyle nedensel bir bağı olmayan ama anlamlı bir şekilde bağlantılı olayların bir arada gerçekleşmesidir. Jung, bu tür olayların bilinçdışımızla dış dünya arasındaki bir bağa işaret ettiğini söyler.
Diyelim ki uzun süredir görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünüyorsunuz ve tam o anda telefonunuz çalıyor; arayan kişi o arkadaşınız. Veya bir kitap açtığınızda tam da ihtiyacınız olan bir cümleyle karşılaşıyorsunuz. Ya da bir uçuşu dakikalarla kaçırdıktan sonra yeni aldığınız uçakta yan koltuğunuza hayatınızın aşkı oturuyor… İşte Jung’a göre bu, eşzamanlılıktır. Evrenin bilinmeyen bir düzen içinde işlediğinin küçük ama anlamlı bir örneği. Bize göre tevafuk.
Evrenin Tekliği: Unus Mundus
Jung’un teorilerine değinmişken Unus Mundus kavramına da bir parantez açalım. Jung’a ait bir kavram olmasa da sayesinde popülerleşti ve bu teorinin en büyük savunucusu oldu. Latince “Tek Dünya” anlamına gelen felsefi bir kavram. Asırlardır var olan bu teori, bir şekilde antik Yunanlılara kadar uzanıyor. Evrenin birçok şekilde birbirine bağlı olduğunu, insanlığın kolektif bir bilinç dışında buluştuğunu ifade ediyor. Unus Mundus eşzamanlılığa da açıklık getirir. Çünkü kişisel bilinç, fiziksel olaylarla bu “ortak alan” aracılığıyla buluşabilir.
Tevafuk ve eşzamanlılık, hayata bakış açımıza göre farklı anlamlar kazanır. Materyalist bir zihin için bunlar yalnızca tesadüflerdir. Ancak hayatı daha derinlemesine anlamlandırmaya çalışan biri için bu olaylar, rastlantıların ötesinde bir şey ifade eder: İlahi işaretler ya da ruhun ihtiyacı olan bir dokunuş. Çünkü içsel olarak bazı olayların nedensiz yere meydana gelmediğini, belki bir rehberlik, belki bir hatırlatma, belki de ruhun ihtiyacı olan bir dokunuş olarak gerçekleştiğini hissediyoruz.
Tevafuklar ve eşzamanlılıklar, hayatın sessiz rehberleridir. Fark edilmeyi ve anlamlandırılmayı beklerler. Bir kez fark ettiğinizde, hayat daha anlamlı bir hikâyeye dönüşür. Belki de bu farkındalık, sizi varoluşsal sorularınıza ya da çıkmazlarınıza cevap bulmaya götürür. Ve belki de mucize dediğiniz güzellikleri yakalayabilirsiniz.
Belki de bu yazıyı okumanız da bir tevafuktur, kim bilir?
Görsel Bilgisi: Yazım için görsel ararken ilk defa aklıma yapay zekaya sormak geldi. Bu görseli oluşturdu. Garip ömrümün yapay zeka çağına tevafuk etmesinden ötürü mutluyum. Yetmez gibi bir de şu yorumu yapmış: (Gülme ikonu da kendisine ait)
İşte yazınıza uygun bir görsel! Bu görüntü, tevafuk ve eşzamanlılık kavramlarının derin anlamını sembolize ediyor: yıldızlı bir gökyüzü, sakin bir orman ve bir yol ayrımında duran bir gezgin. Tevafukun içsel ve evrensel bağlantısını yansıtacak şekilde tasarlandı.
- “ÖZ”gürleşme Sanatı - 13 Ocak 2025
- Tutarsız Bedeviler ve Eylemsizlik - 12 Ocak 2025
- Tesadüfler Gerçekten Birer Tesadüf mü? Yoksa Tevafuk mu? - 10 Ocak 2025