SZ: Erdoğan, modern Türkiye’yi yön değişimine zorluyor

Alman basınındaki yorumlarda, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararına ve bu adımın olası sonuçlarına geniş biçimde yer veriliyor.

Süddeutsche Zeitung‘daki yorumda Ayasofya adımını atan ErdoÄŸan’ın ‘”modern Türkiye’yi bir yön deÄŸiÅŸimine zorladığı” ve bu adımın Batı’yla iliÅŸkileri onarılamayacak biçimde deÄŸiÅŸtireceÄŸi savunuluyor:

“Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesiyle Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, sınırı aÅŸmış oldu. Hem kendi ülkesini -hem de dünyayı- modern Türkiye’yi deÄŸiÅŸtirecek bir yön deÄŸiÅŸimine zorluyor. ErdoÄŸan’ın bunu stratejik bir hesap olarak mı yaptığı yoksa (insanların dikkatini) bu pervasız adımıyla iç siyasetten (ekonomi, yozlaÅŸma, korona) uzaklaÅŸtırmak mı istediÄŸinin bir önemi yok. Önemli olan ÅŸu: Türkiye’nin dünyanın müslüman ülkeleriyle iliÅŸkileri deÄŸiÅŸecek; saf bir hayranlık ve takdirle ÅŸekillenen bir karakter alacak. Ancak Avrupa, Avrupa BirliÄŸi ve ABD’yle iliÅŸkileri de deÄŸiÅŸecek ve bu ne yazık ki daha iyi yönde olmayacak.”

Bayreuth’de yayımlanan Nordbayerischer Kurier’deki yorumda Erdoğan’ın elinin zayıflamasına karşın, Türkiye’de muhalefetin bir alternatif sunmadığı belirtiliyor.

“Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle ErdoÄŸan, artık Ä°slami ve ulusal çevrelere oynamaktan baÅŸka bir çaresi kalmadığını göstermiÅŸ oldu. Henüz bir yıl önce, CumhurbaÅŸkanı dini çevrelerin bu yöndeki talebini geri çevirmiÅŸti. Åžimdi bu sözümona zafer kartını oynamak zorunda, zira elinde neredeyse oynayacak baÅŸka kart kalmadı. Ancak, bütün bunlar ErdoÄŸan’ın yakında iktidarı kaybedeceÄŸi anlamına gelmiyor. Muhalafet parçalanmış durumda ve stratejik iÅŸbirliklerine muktedir durumda deÄŸil. Ãœstelik, ErdoÄŸan hala ülkedeki karizmatik lider konumunda. Ancak anketler, kan kaybettiÄŸini gösteriyor. Darbe giriÅŸiminden dört yıl sonra, birçok Türk’ün kafasında ErdoÄŸan’ın ülkeyi krizden çıkartma yetisine sahip doÄŸru insan olup olmadığı konusundaki soru iÅŸaretleri artıyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’daki yorumda, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın dışardan gelen eleştirilere karşı halkı arkasına alma taktiğini devam ettirdiği görüşü savunuluyor:

“ErdoÄŸan kendini Konstantinopolis’i fetheden Fatih Sultan Mehmet’in varisi gibi yansıtıyor: Hristiyanlara karşı muzaffer ve Müslümanların koruyucusu olarak. Bu yolda da Cumhuriyetin kurucusu olan Atatürk’e kadar giden bir hükmü deÄŸiÅŸtirmesi, Türkiye’de laikliÄŸin Ä°slami ögeler taşıyan bir sisteme ne derece evrildiÄŸini ortaya koyuyor. Yurtdışından gelecek eleÅŸtiriler de ErdoÄŸan’ın elini güçlendiriyor. Åžimdiye kadar bir takım yabancı komplo teorilerine karşı Türkiye’nin bağımsızlığını korumak için halkı arkasına alma (stratejisi) hep iÅŸe yaradı. (…) Her daim daha sonra telafi edebileceÄŸi kadar porselen kırıyor. Bu yüzden de Ayasofya’nın kapılarının turistlere açık kalacağının da altını defalarca çizdi.”

Rusya ve Çin’in vetosu sonrası, BM Güvenlik Konseyi Suriye’ye insani yardımların artık Türkiye-Suriye sınırındaki iki kapıdan değil, tek bir kapıdan gönderilmesine karar verdi. Yapılacak yardımlara karşı Rusya ve Çin’in tutumu, Phorzheimer Zeitung’daki yorumun eleştiri konusunu oluşturuyor:

“Acil yardıma gereksinimi olan insanlara yardım edilmeli. Bu uluslararası hukukun temel ilkelerinden. Ancak en baÅŸta Rusya ve Çin, Suriye’nin kuzeybatısına yapılacak yardımlarda bu prensibi ayaklar altına aldı. BirleÅŸmiÅŸ Milletler örgütü UNICEF’e göre ikinci sınır kapısının kapatılmasıyla 500 bin kadar çocuÄŸa yapılacak yarımların önü kesilmiÅŸ oldu. Bu bile, her zamanki gibi Åžam’ın kasabı diktatör BeÅŸar Esad’ın üzerine kalkan olan Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin’in soÄŸuk kalbini yumuÅŸatmaya yetmez. Yüzbinlerce Suriyeli için bu bir trajedi. Onlara yardım etmek için BM dışında yollar bulunmalı.”