Suriye, yıllardır süren çatışmaların ardından kurulan geçici hükümete rağmen istikrarı yakalamakta zorlanıyor. Ülkede geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın liderliğinde inşa edilmeye çalışılan yeni yönetim, geçmişte Esad rejimine karşı savaşmış ama bugün kendi siyasi ajandalarını öne çıkaran radikal İslamcı grupların baskısıyla derin bir krizle karşı karşıya. ABD merkezli Washington Post gazetesinde 28 Mayıs 2025 tarihinde yayımlanan ayrıntılı haberde, ülkenin yeniden iç savaşa sürüklenebileceğine dair güçlü işaretler bulunduğu vurgulandı.
Geçici Cumhurbaşkanı Şara’nın, Esad rejiminin devrilmesinde kilit rol oynayan bazı yabancı selefi grupların desteğiyle iktidara geldiği hatırlatılırken, bu grupların artık kendi siyasal hedefleri doğrultusunda mevcut hükümete karşı cephe almaya başladıkları belirtiliyor. Özellikle Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki yapıların, Şara yönetimini hedef alan açıklamaları, sahadaki kontrolü ele geçirme arayışlarını açıkça ortaya koyuyor.
Radikal İslamcı unsurların Şara’yı hedef almalarının temelinde, onun Batılı aktörlerle kurduğu diplomatik ilişkiler ile yerel yönetimde şeriat hukukuna dayalı bir rejimi reddetmesi yatıyor. Bu gruplar, geçici yönetimin laik unsurlarını ve ABD-Türkiye işbirliğini açıkça eleştiriyor. Washington Post’un haberinde aktarılan bilgilere göre, Şara’nın orduya entegre etmeye çalıştığı ve kamuoyundan uzak tutulan bazı militanlar, artık yönetimi doğrudan tehdit eden birer faktöre dönüşmüş durumda.
Mezhepsel Şiddet ve Yeni Katliamlar
Suriye’de iç savaş sonrasında sağlanan görece sükûnetin ardından yeniden yükselişe geçen mezhepsel şiddet, özellikle Alevi, Hristiyan ve Dürzi azınlıkları tehdit etmeye başladı. Yerel kaynaklara dayandırılan bilgiler, mart ayında Suriye kıyı bölgelerinde Alevilere yönelik düzenlenen saldırılarda en az 1.300 kişinin hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu saldırıların arkasında HTŞ’ye yakın bazı grupların olduğu iddia ediliyor. Aynı zamanda, yeni yönetimin azınlık topluluklarını koruma konusundaki yetersizliği, uluslararası toplumda da kaygı yaratıyor.
ABD’nin Talepleri, Şara’nın Çıkmazı
Washington yönetimi, Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması için yabancı cihatçı savaşçıların ülkeden çıkarılmasını şart koşuyor. Ancak Şara yönetimi, bu unsurları dağıtmak yerine devlet aygıtı içinde eritmeye ve topluma entegre etmeye çalışıyor. Bu çaba, hem militanların hoşnutsuzluğunu tetikliyor hem de Batı’nın güvenlik endişelerini artırıyor.
Bu ikilem, Şara’nın uluslararası arenada meşruiyet kazanma çabalarını zorlaştırıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Şara ile gerçekleştirdiği görüşmede bazı yaptırımların kaldırıldığı açıklanmış olsa da, bu diplomatik adım iç cephede Şara’nın meşruiyetini sarsan yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi.
Radikal selefi düşüncenin önde gelen figürlerinden biri olan Ebu Muhammed el-Makdisi, Şara’yı ABD ile görüşmesi ve Batılı normları benimsemesi nedeniyle “kâfir” ilan etti. Bu fetva, sadece Şara’nın şahsını değil, aynı zamanda yeni hükümetin politik yönelimini de doğrudan hedef alan bir dini-siyasi saldırı niteliği taşıyor.
İç Savaş Alarmı: Haftalar İçinde Çöküş Senaryosu
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Suriye’nin yeniden tam ölçekli bir iç savaşa sürüklenme riskinin “haftalar içinde gerçekleşebileceği” ifade edildi. Rubio, ülkenin hâlâ “IŞİD ve diğer radikal grupların oyun alanı” olduğunu ve geçici yönetimin bu yapılar karşısında kırılgan bir konumda bulunduğunu belirtti.
Rubio’nun açıklamaları, Batılı müttefiklerin Suriye’ye yönelik politikalarında yeniden askeri ve diplomatik müdahaleyi gündeme getirebileceğine işaret ederken, Şara hükümetinin önümüzdeki süreçte hem içeriden hem dışarıdan yoğun baskıyla karşı karşıya kalacağının işaretlerini veriyor.
Dış Denge Arayışları ve Geleceğe Dair Belirsizlik
Şara hükümeti için uluslararası destek kadar, ülke içinde toplumsal rıza üretmek de temel bir sorun olarak öne çıkıyor. Mezhep temelli ayrışmalar, ekonomik çöküş, dış güçlerin sahada varlığını sürdürmesi ve radikal grupların siyaseti silahla şekillendirme çabaları, Suriye’yi tekrar bir felaketin eşiğine sürüklüyor. Bir yanda ABD ve Türkiye ile geliştirilen ilişkiler, diğer yanda bu ilişkilere karşı çıkan selefi ittifaklar, Şara’nın politik manevra alanını ciddi biçimde daraltıyor.
Özetle, Suriye’de iç savaşın resmi olarak sona erdiği ilan edilse de çatışmanın farklı bir biçimde devam ettiği ve ülkenin yeniden topyekûn bir iç savaşa sürüklenme olasılığının her geçen gün güçlendiği bir döneme girildiği görülüyor. Washington Post’ta yayımlanan analiz, bu çetin sürecin hem yerel aktörler hem de uluslararası toplum açısından yeni güvenlik krizlerine yol açabileceğini açıkça ortaya koyuyor.