Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), 50. yılı şerefine İzmir Sanat’ta düzenlediği konferansın ikinci gününde, faşizm üzerine dikkat çeken bir oturum gerçekleştirdi. “Kanunları, Yönetmelikleri, Bütün Kararları/ Hepsi Halka Karşıdır” başlıklı oturumda, faşizmin mevcut sistemler içindeki varlığı, günlük hayattaki etkisi ve tarihsel kökenleri farklı açılardan ele alındı. Ceren Yılmaz’ın yönettiği oturumda konuşmacılar Şebnem Oğuz, Doğan Emrah Zıraman, Süreyya Karacabey ve Hakkı Özdal’dı.
Oturumda ilk sözü alan Şebnem Oğuz, geç faşizm kavramına ve strateji sorununa odaklandı. Günümüz faşizminin klasik faşizmden farklı bir süreç işlediğine dikkat çeken Oğuz, klasik faşizmde seçimlerin askıya alınmasının bir dönüm noktası olarak görüldüğünü, ancak günümüzde faşizmin parlamenter sahnede şekillendiğini belirtti. Oğuz’a göre, faşizme karşı güçlü bir strateji geliştirmek ve halkla olan bağları korumak için kalıcı örgütlenmeler oluşturmak kritik öneme sahip.
Kolektif Bir Tanım ve Mücadele Zorunluluğu
Doğan Emrah Zıraman, faşizmin teorik tanımlamasında kolektif bir çabaya ihtiyaç olduğunu vurguladı. Zıraman, faşizmin bireysel yorumlarla sınırlandırılmaması gerektiğini ve mücadeleyle ilişkilendirilmesi zorunluluğunu ifade etti. Ona göre, faşizmle mücadele, anti-faşist bir perspektifi de içererek bu tanımlamanın ötesine geçmeli.
Süreyya Karacabey, faşizmin günlük yaşantıya nüfuz ettiğine ve baskıcı eğitim sisteminin bu durumu körüklediğine değindi. Ona göre, insanlara sadece kırmızı ışıkta durmak gibi basit kurallar öğretilmiyor; aynı zamanda, itaatkâr bireyler yetiştiren bir anlayış da dayatılıyor. Karacabey, “Bize dayatılan kuralları sorgulamadan kabul etmek, faşizmin tuzağına düşmek demektir” diyerek, eğitimin bireysel ve toplumsal farkındalığı artırmak için dönüştürülmesi gerektiğini belirtti.
Faşizmin Tarihsel Yükselişi ve Ekonomik Dinamikler
Son olarak, Hakkı Özdal, Türkiye’de sermaye sınıfının faşizme duyduğu ihtiyacı tarihsel örneklerle değerlendirdi. Özdal, faşizmin işçi sınıfının ve öğrenci hareketlerinin yükseldiği dönemlerde baskı aracı olarak kullanıldığını ifade etti. Faşizm ile Türkiye kapitalizminin bağlantısına dikkat çeken Özdal, sosyalist bir işçi sınıfı örgütlenmesine duyulan ihtiyacı vurguladı. Aynı zamanda, Kürt hareketinin önemine değinen Özdal, Türkiye’nin iç siyasetinde bu harekete karşı stratejik bir yaklaşım geliştirildiğini belirtti.
ÇHD’nin bu oturumunda faşizm, bir yönetim biçimi olarak değil, toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir baskı mekanizması olarak ele alındı. Konferansta yapılan tartışmalar, günümüz siyasi düzenine dair kapsamlı bir eleştiri sunarak faşizmin sadece hükümetlerin uyguladığı bir politika değil, aynı zamanda toplumsal düzenin her alanına yayılan bir tehdit olduğunu ortaya koydu.