Suç işleme imtiyazı

Pandemi nedeniyle 11 aydır işsiz olan 2 çocuk babası müzisyen intihar etmiş. Bu yazıya başlamadan önce rastladım; haber böyle cümleleştirmiş çaresizliği. İş aramaktan vazgeçmiş ama çalışmaya hazır olan dört buçuk milyon kişiden biri o sadece. Pandemide de olsa kapitalist dünya işlerin sürekliliği esas olan.

Sokağa çıkmak ve toplanma yasak da olsa işçi servisleri dopdolu ve fabrikalarda işler sürüyor. Pandemi süresince teknolojinin olanakları ile eve taşınan ücretli işler, işyerinden daha yoğun olması yetmezmiş gibi işverenin daha yüksek beklentileri ve kaprisleriyle de yürütülmeye başladı. İş saati ve günleri dışındaki günlerde istenen işler ve sağlık gibi nedenlere rağmen sayılmayan izinler, ev faturalarına yüklenen işverenin üstünden tamamen işçinin bütçesine yıkılan iş maliyetleri de cabası. Dahası, maliyetlerin iş nedeniyle artmasından daha görünmez olan hane içindeki işlerin gerçekleştirilmesi için gereken karşılığın ödenmeyen emek zamanının da kamusal bakım ve eğitim hizmetlerinin eve sıkışmasıyla yoğunlaşması önümüze düştü.

İşin kötüsü bizleri sıkışmışlığa, tükenmişliğe hatta ölüme sürükleyen, hastalandıran, sakatlayan bu kapitalist çalışma süreci için yarışacak haldeyiz. Özellikle yasaklanan sokaklar, kapanan sosyalleşme mekanları nedeniyle işlerini kaybedenleri, işverenin tümüyle işsizlik fonundaki ödeneklerin talanına dayanan kısa çalışma ödeneği uygulamasında olduğu gibi işsizlik kategorilerini hükümetin yarar sağlayacağı şekilde düşüren “çalışmama” halinde olanları düşündüğümüzde…

Çöp toplayıcılar, tezgâh açanlar, seyyar satıcılar, müzisyenler, çocuk/hasta ve yaşlı bakımıyla uğraşanlar, garsonlar, gündelikçiler ve benzeri pek çok iş ve meslek grubu bu dönemde olağan dönemlerin kötü işlerine bile razı bugün. Bu işlerin istisna ve küçük grupları ilgilendirdiğini düşünüyorsanız da çok yanılıyorsunuz. Bugün büyük kentlerde yoğunlaşan nüfusun önemli kısmı aslında böyle işlerde çalışıyor. Örneğin Türkiye’de ücretli bir işte çalışan kadınların yüzde 62’si ve erkeklerin 52’si hizmetler sektöründe. AVM’lerde sürekli güler bir yüzü kıyafet zorunluluğu gibi takınan ve sabırla çalışan gencecik bir sürü insan var tam karşımızda. Korkunç uzunlukta çalışma zamanı içinde taciz ve mobbing altında ve mükemmel mekanların angaryalı pis işlerini yaparak meslek bile sayılmayan işlerini yapıyorlar çoğu kez. Aşağılanmayı veya pek çok işyerinde hastalanma/sakatlanma riskini göze almak zorundalar. Zira kira, faturalar ve kredi kartı ödemeleri aylık döngüler halinde sürüyor herkes için, zamlanan vergileri ve fiyatlarıyla yükselen hayat maliyetleri karşısında doğuyor bu çaresizlik, bir ucunda haysiyeti aşındırma maliyetine rağmen yürüyen işler veya açıkla sınanan işsizlik.

Kamu emekçilerinin KHK’lara rağmen, sigortalı işçilerin tüm esneklik adı verilen gaspa rağmen hala daha güvenceli sayılma nedeni bu çıkışsızlık. En güvenceli işler olarak bildiklerimizin siyasi konjonktüre bağlı olarak kesintiye uğradı bildiğimiz gibi. Dünyada güvenceli bildiğimiz pek çok işin de kapitalizmin özüne uygun şekilde güvencesiz ve projelere bağlı yürümeye başladı. İtibarı en yüksek işler bile ötekini düşündüğümüzde utanarak, kötü diyemediğimiz ama giderek insani standartlardan uzaklaşan koşullarda yapılıyor.

Bu insani olmayan ve görünür düzenin bir de görünmeyenleri var artık. O görünmeyenler, devlet adına sistemden çıkar sağlayanlar için itiraz edenlere bir sopa, silah veya tehdit olarak dönüyor. İktidara yakın olanların suç işleme özgürlüğüne dayanıyor bu görünmeyenler. Mesela bir kadına tecavüz ettiği, kadını isteği dışında alı koyduğu veya kadının ölümüne neden olduğu halde; açıkça bir sosyal medya paylaşımıyla suç işlediğine dünyayı tanık ettiği halde; dünyanın gözünün önünde 301 işçinin canını kar uğruna feda edilebilir gördüğü ortada olan sistemi göğsünü gere gere savunduğu halde; canları dişinde yaşamakta zorlananların, işsiz kalanların üstüne zaten bedelsiz olması gereken hizmetlerden para alarak onları intihara sürükledikleri halde; canice kadın katleden adamlara kravat taktı diye iyi hal indirimi verdikleri halde; eşcinsel veya trans bireylerin yaşama hakkını gaspettiklerini dünyaya ilan ettikleri halde ceza almama özgürlüğünde yatıyor bu şiddetin temelleri. Öyle çok örnek var ki; on iki bin yıllık tarihi betona gömenden tüm bir bölgenin yaşam kaynağı üzerine siyanürle altın madeni dikerek açıkça cinayet işleyenlere kadar uzanan bir suç işleme özgürlüğü ilan edilmiş burada.

İfade özgürlüğünün yok olduğu yerde biter suç işleme imtiyazları. İmtiyaza sahip olma yolu, iktidarın sürekliliğini sağlayan karanlığının parçası olmaktan geçer. Ermeni veya Kürt olduğu için, mülteci olduğu için, eşcinsel veya trans olduğu için, sadece kadın olduğu için, muhalif veya iktidar karşıtı olduğu için öldürme hakkı olduğunu iddia eden katilleri yetiştirir bu karanlık. İntihar eden müzisyenden Hrant’ın katline uzanan mesafe göründüğünden daha kısa olabilir.

Nevra AKDEMİR
Latest posts by Nevra AKDEMİR (see all)