Bu sabah Adana’dan, Osmaniye T Tipi Cezaevi’ne giderken Ceyhan civarında sevimli bir çoban köpeÄŸi yavrusunu, orta refüjün yoldan tarafa olan kısmında koÅŸarken gördüm. Yavru köpek, yanından her araç geçiÅŸinde hızını biraz daha artırıyor, olanca gücü ile koÅŸuyordu. Yeterince hızlı giderse, bu hengameden, bu can pazarından kurtulacağını sanıyor olmalıydı. Yanından geçen araçlardan biri her an onu altına alabilirdi. Kısa bir kararsızlıktan sonra elli metre kadar ilerde aracımı saÄŸa çekip, aceleyle inerek, küçük köpeÄŸin yanına doÄŸru koÅŸmaya baÅŸladım. Yoldan hızla geçen kamyonlar ve diÄŸer araçlar köpek kadar benim için de tehlikeliydi o an. Aynı istikamette koÅŸturmaya devam eden küçük yavru, yanına yaklaÅŸtığımda, sırtını orta refüje yaslayıp, ayakları karnında toplayarak, yüzüne olabildiÄŸince vahÅŸi bir hava katıp önce hırlamaya sonra da var gücü ile havlamaya baÅŸladı. Onu ürkütmem halinde yolun ortasına doÄŸru kaçarak ezilmesine sebep olmaktan çekinerek biraz geri durdum. Yavru köpek, benim üzerimde yarattığı, kendisinin de pek beklemediÄŸi bu caydırıcı etki karşısında ÅŸaşırarak havlamayı kesti. Bir an önce bir ÅŸey yapmam gerektiÄŸini düşünüp, ani bir hamle ile yavru köpeÄŸi yakaladım. Kaçıp tekrar yola doÄŸru fırlamasın diye iki elimle birden sıkıca göğsüme bastırdığım yavru köpek, ona zarar vermek istemediÄŸi anlamış ve kuyruk sallamaya baÅŸlamıştı bile. Hızlı hızlı nefes alan köpeÄŸin kalbinin çarpıntısı elime vuruyordu. Belli ki çok yorulmuÅŸ, korkmuÅŸ ve susamıştı. En fazla iki aylık görünen bu yavru, henüz annesini emiyor olmalıydı. Merakını yenemeyerek ana yola çıkmış, sonra da hızla akan trafikten ürktüğü için evinin yolunu bulamamış ya da vicdansız bir insan evladı tarafından annesinden kopartılıp yol kenarına bırakılmış olmalıydı.
Küçük köpeği sağ salim yakalamış, ezilmekten kurtarmıştım ama şimdi onunla ne yapacaktım? Önce yolun karşısındaki petrol istasyonuna gittim. Küçük köpek, yere koyar koymaz, bir kaç koklamadan sonra orada bulduğu plastik şişe ile oynamaya, kuyruğunu sağa sola sallamaya başladı. Az önce ölümden dönen o değilmiş gibi rahattı bu yavru. Fakat onu buraya bırakıp gidersem tekrar yola çıkar ve kısa sürede bir arabanın altında kalır diye düşündüm. Bir saat içinde cezaevine gidip müvekkille görüşüp çıkmam gerektiğinden, kaybedecek zamanım yoktu.
Çaresiz onu arabama alıp tekrar yola koyuldum. Küçük köpek sakin ve huzurlu bir ÅŸekilde paspasın üzerine oturdu. Havlayacak ve hareket edecek bir mecali kalmamıştı anlaşılan. Böyle kendini yollara vurup kan ter içinde nereye gittiÄŸini bilmeksizin koÅŸtuÄŸu için köpeÄŸe Mecnun ismini verdim. Yarım saat içinde, etrafında hiç ev olmayan, bir dağın tepesine kondurulmuÅŸ OrtaçaÄŸ kalelerini andıran Osmaniye Cezaevi’ne geldik.
30 dereceyi bulan bu sıcakta arabada bırakmam halinde Mecnun ölebilirdi. Çaresizlikle ve aceleyle köpeği de koltuğumun altına alıp cezaevi nizamiyesine doğru yürümeye başladım. Sol kolumun üzerine boylu boyunca uzanmış Mecnun, gayet huzurlu ve halinden memnun bir şekilde etrafı izliyor, arada sallanan kuyruğu pat pat koluma vuruyordu. Kapıda bekleyen iki asker kendi aralarında konuşmayı bırakıp üzerilerine doğru gelmekte olan köpekli adama dikkat kesildiler.
Askerin yanına vardığımda “Merhabalar avukatım, görüş için geldim.” dedim. Askerler inanmaz gözlerle bana ve birbirine baktılar. Ä°nanmamakta haksız da sayılmazlardı; mahpusla görüşmek için cezaevine gelen avukatın, elinde evrak çantası, dava dosyası ya da ajanda olur deÄŸil mi? KoltuÄŸunun altına çoban köpeÄŸi yavrusu ile cezaevine girmeye çalışan birinin, avukat olduÄŸunu iddia etmesi pek de ikna edici olmamış olmalıydı.
Bir ÅŸey demelerine fırsat vermeden avukat kimliÄŸimi çıkardım. Her zamankinden daha dikkatli olan asker, kimliÄŸimi elimden alıp arkasını önünü okuduktan sonra avukat olduÄŸuma kanaat getirdi. “Peki bu?” diye kucağımda duran, askerlere ÅŸaÅŸkın ve yorgun bir ifade ile bakan Mecnun’u sordular. “O mu? Onun kimliÄŸi yok.” diye ortamı yumuÅŸatmaya çalıştımsa da askerlerin yüzünde bir tebessüm oluÅŸturmayı baÅŸaramadım. “Aslında benim deÄŸil. Az önce ana yolda yoÄŸun trafikte koÅŸarken ezilmekten kurtardım. Ama ÅŸimdi arabada bıraksam havasızlıktan ölür. Birazcık sizde kalsın. Görüşten çıkınca geri alırım.” dedim.
Yere bıraktığım Mecnun hemen askerlerin bacakları arasında dolaÅŸmaya baÅŸladı, koklayarak ortamı tanımaya çalıştı. “Kusura bakmayın emanet alamıyoruz emir böyle” gibi bir cevap vermesinden çekindiÄŸim kısa boylu ve sarışın olan askerin “O artık bizde merak etmeyin” sözü ile rahatladım.
Fazlası ile geç kaldığımdan hızlı adımlarla içeriye doÄŸru yol alırken geri dönüp “Susamıştır, su vermeyi unutmayın” dedim.
Görüştüğüm müvekkilim, üç yıldır Yargıtay’da olan dosyasının çok geciktiÄŸini, temyiz etmemiÅŸ olsaydı çoktan açık cezaevine çıkma hakkını elde edecek olduÄŸunu anlatıyor, haklı olarak sitem edip, yargı sistemine dair tüm öfkesini bana kusuyordu. Atmış yaşındaki müvekkilin,”Dosyam, Yargıtay’dan dönmediÄŸi için burada yatıyorsam, siz avukatlar ne iÅŸe yarıyorsunuz” anlamına gelen sözleri, görüş kabinin duvarlarında çınlıyordu. Bir yandan müvekkili dinleyip teskin edici cevaplar vermeye çalışırken diÄŸer yandan da çıkışta Mecnun’u ne yapacağımı düşünüyordum. Uygun bir yer bulamazsam onu evime götürmek durumuna kalacaktım. DoÄŸrusu bu aralar bunun sorumluluÄŸunu kaldırabilecek durumda da deÄŸildik.
Bir saat kadar sonra görüşten çıktığımda Mecnun’u askerlerin arasında koÅŸtururken buldum. Az önce Mecnun’u emanet ettiÄŸim asker, yaklaşık elli metre uzakta nöbet tutan diÄŸer bir askere “Artık bir köpeÄŸimiz oldu” diye sesleniyordu. Anlaşılan Mecnun’un yeni evi burası olacaktı. Küçük köpeÄŸi sahiplendirme iÅŸini ummadığım bir ÅŸekilde ve hızda gerçekleÅŸtirmiÅŸ, rahatlamıştım.
Olur da Osmaniye Cezaevi’ne yolunuz düşerse, avukatın getirdiÄŸi yavru köpek Mecnun’u da ziyaret etmeyi unutmayın.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- AkÅŸener, ErdoÄŸan’dan Ne Ä°stedi? - 7 Haziran 2024