Meclis’te Tarihi Oturum: Akademisyenlerden Barış Sürecine Dünya Deneyimleri

ANKARA – Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Kürt sorununun demokratik çözümü için düzenlenen 10’uncu toplantının ilk oturumunu tamamladı. Oturumda, farklı ülkelerde barış ve çatışma süreçlerini araştırmış akademisyenler görüşlerini paylaştı. Konuşmalarda öne çıkan ortak nokta ise “siyasi iradenin kararlılığı ve anayasanın kapsayıcılığı” oldu.

“Birlik yasasıyla hareket etmeliyiz”

Toplantıda söz alan Prof. Dr. Havva Kök Arslan, sürecin yalnız Türkiye değil, tüm Ortadoğu halkları için kritik olduğuna dikkat çekti. Arslan, “Gazze’de yaşananlardan görüyoruz ki, çatışma ve şiddet insan hayatını yok ediyor. Çözüm, çatışmayı değil birliği temel alan bir yasa kurgulamaktır. Çatışma, birliğin yokluğunun göstergesidir” dedi.

Arslan, bu sürecin dünya siyasetinde 500 yılın en önemli kırılma anlarından birine denk geldiğini belirterek, Türkiye’nin üstlendiği sorumluluğun tarihsel boyutuna vurgu yaptı.

Güney Afrika ve anayasanın rolü

Barış süreçlerinde anayasal düzenlemelerin belirleyici olduğuna işaret eden Prof. Dr. Sevtap Yokuş Veznedaroğlu, Güney Afrika deneyiminden örnek verdi. Yokuş, “Irkçı yasalarla yönetilen Güney Afrika, yeni ve demokratik bir anayasa ile kalıcı barışa adım attı. Biz de 2013 çözüm sürecinde yeni anayasa tartışmalarıyla ilerlemiştik. O süreç tamamlanmadı, ama bugün bu komisyondan böyle bir çıkış mümkün” dedi.

Yokuş, Güney Afrika’da Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun toplumsal barışa geçişte kritik rol oynadığını hatırlatarak, “Geçmişle yüzleşmek olmadan kapsayıcı bir anayasa inşa edilemez” ifadelerini kullandı.

Filipinler’den Guatemala’ya uzun soluklu örnekler

Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, barış süreçlerinin sabır ve uzun vadeli kararlılık gerektirdiğini söyledi. Çelik, “Guatemala’da süreç 10 yılı aştı, Sudan’da 11 yıl sürdü. Filipinler’de 17 yıl boyunca dört farklı başkan süreci yürüttü. Kolombiya’da ise başarısız denemelerle birlikte 32 yıl, yedi başkan geçti” dedi.

Çelik, kimliklerin eşit kabul edilmesinin kalıcı barış için vazgeçilmez olduğunu vurgulayarak, “Çatışmaların kökeninde reddedilen kimlikler vardır. Çözüm için bu kimliklere aidiyet hissi verilmesi gerekir. Güven eksikliği barışın önündeki en büyük engel; güvenin tesis edilmesi ise zamanla olur” diye konuştu.

“Adımlar dikkatle planlanmalı”

Doç. Dr. Çerağ Esra Çuhadar, barış sürecinin tek hamlede gerçekleşemeyeceğini belirterek süreci üç başlık altında topladı: aktörlerle ilişkilerin yönetimi, sürecin mimarisi ve tasarımı. “Her adımın kısa, orta ve uzun vadeli planlamalarla ilerlemesi gerekir. Kolombiya örneğinde FARC ile anlaşma sadece müzakere kısmında 5 yıl sürdü. Kamuoyu desteği de ancak silahsızlanma netleşince yükseldi” dedi.

Çuhadar ayrıca Yemen, Liberya ve Filipinler’de uygulanan toplumsal katılım yöntemlerine değinerek, “Kadın gruplarına gözlemci statüsü verilmesi, oturumların bir kısmının medyaya açılması ya da akil insanlar heyeti gibi modeller güveni artıran mekanizmalardır” ifadelerini kullandı.

Komisyon için yol haritası çağrısı

Toplantının sonunda akademisyenler, komisyonun yalnızca tartışma değil, aynı zamanda yol haritası belirleme görevini üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Çuhadar, “Komisyon, uzlaşıya dayalı karar alma mekanizmasıyla hareket etmeli. Çatışmanın kök nedenlerine odaklanarak diğer komisyonlar ve yapılarla koordinasyon kurmalı” çağrısında bulundu.

Uzmanlara göre komisyonun en kritik rolü, barışın toplumsallaşması için güven artırıcı önlemleri hayata geçirmek olacak. Akademisyenlerin verdiği mesaj ise netti: “Siyasi irade güçlü tutulursa ve kapsayıcı bir anayasal çerçeve kurulursa, Türkiye kendi özgün barış modelini yaratabilir.”

NHY / MA