Fransa’nın saygın gazetelerinden Le Monde, 21 Mart 2025 tarihli haberinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Türkiye genelinde başlayan kitlesel protestoları ve siyasi gerilimi detaylarıyla ele aldı. Haberde, yüz binlerce kişinin sokaklara döküldüğü belirtilirken, polis ile göstericiler arasındaki çatışmalara ve hükümetin baskıcı tutumuna dikkat çekildi. Olayları yalnızca bir belediye başkanının gözaltına alınması olarak görmek yanıltıcı olur; zira yaşananlar, Türkiye’deki siyasi rejimin temel dinamikleriyle ilgili önemli ipuçları veriyor.
Siyasi Krizin Derinleşmesi: Halk Sokakta, İktidar Tetikte
Le Monde’in haberine göre, Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Özgür Özel, 21 Mart gecesi İstanbul’da düzenlenen protestolarda “Burada 300 bin kişiyiz” diyerek kitlesel bir tepkinin altını çizdi. İmamoğlu’nun “terör” ve “yolsuzluk” suçlamalarıyla gözaltına alınmasının, yalnızca CHP tabanında değil, muhalif kesimlerin tamamında büyük bir öfkeye yol açtığı belirtiliyor.
Protestolar, hükümetin halk hareketlerini bastırma konusundaki alışılmış reflekslerini tekrar devreye soktuğunu gösterdi. İstanbul ve İzmir’de polis, göstericilere karşı biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su kullanarak sert müdahalelerde bulundu. AFP muhabirleri ve Türk medya kuruluşlarının bildirdiğine göre, İstanbul’da belediye binasına giden yollar kapatıldı, İzmir’de polis kalabalığı dağıtmak için orantısız güç kullandı.
Erdogan’ın Tutumu: Baskı Politikası Devrede
Recep Tayyip Erdoğan, gösterilere dair ilk açıklamasını 21 Mart’ta yaparak CHP’yi “halkı sokağa dökmekle” suçladı. “Türkiye’nin sokak terörüne teslim olmayacağını” söyleyen Erdoğan, 2013’teki Gezi Parkı eylemlerine atıfta bulunarak mevcut gösterileri de kriminalize etme yoluna gitti.
Erdoğan’ın bu açıklaması, Türkiye’de seçimler öncesinde sertleşen siyasi atmosferin bir göstergesi olarak okunabilir. Zira 2019’da İstanbul’u AKP’den alarak büyük bir zafer kazanan İmamoğlu, iktidar için kritik bir rakip konumunda. Le Monde’in haberine göre, İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla yerine kayyum atanması ihtimali de konuşuluyor. Hükümetin, geçmişte HDP’li belediyelere yaptığı kayyum atamaları hatırlanacak olursa, İstanbul gibi kritik bir metropol için de aynı senaryonun uygulanabileceği endişesi yaygın.
Muhalefet İçin Kritik Bir Eşik: Sokağa Çıkma Çağrısı
CHP lideri Özgür Özel’in “Artık sadece salonlarda siyaset yapmayacağız, sokaktayız” açıklaması, muhalefetin bundan sonraki süreci sokak eylemleri üzerinden yürütmeye çalışacağını gösteriyor. Ancak Erdoğan yönetiminin bu tür protestolara nasıl yanıt vereceği, Gezi Parkı olaylarından bu yana biliniyor: Baskı, tutuklamalar ve medya manipülasyonu.
Son olarak, Le Monde’un haberinde, gösterilerin ülke çapında yayılma ihtimali üzerinde duruluyor. 45’ten fazla şehirde protestoların yapıldığı belirtilirken, bunun Türkiye’de 2013’ten bu yana görülen en büyük kitlesel halk hareketi olabileceği yorumu yapılıyor.
Bu süreç, yalnızca bir belediye başkanının gözaltına alınmasıyla sınırlı değil; Türkiye’nin geleceğini, demokrasinin kaderini ve muhalefetin hareket alanını belirleyecek bir dönüm noktası olabilir.